Gönderi

Havaalanlarını sevmiyorum. Bu beton ve alüminyumdan oluşan kapalı kutularda kendimi hapishanelerden de öte, daha ileri bir tekniğin hücrelerinde hissediyorum. Hapishaneler ilk çağ, ortaçağ. Ama havaalanları öyle mi? Asık yüzlü ve herkese kuşkuyla bakan polisler. Ekranlara girip çıkan çantalar. İnsanın üzerine tutulan büyük mikroskoplar. İnsanın üzerinde dolaşan bir kadının yaşamayan, silah arayan elleri. Oysa silahlar kendi bellerinde asılı. Bütün bu aramalar sırasında kendimi suçlu duymamam olanaksız. Lastik koridorlar. İnsanı hücreden alıp, koridorda emerek uçağa ileten uzantılar. Mekanik bir yüz üzerindeki küçük gülümseme. Koltuğa oturup bağlanma. Uçak düşerse neye sarılıp, canımızı nasıl kurtarmamız gerektiğinin iki dilde açıklaması.
Sayfa 89
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.