Gönderi

654 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Başta kitabın yazım dili beni çok irrite etti, Tanrısal bakış açısından okurken kitabın içine girmekte çok zorlandım. İlerleyen bölümlerde "İyiki Tanrısal bakış açısından" yazılmış dedim, çünkü karakter bakş açısından göremeyeceğimiz detayları bu yolla okuyucuya lanse etmiş. Kitaplarda kapalı kapılar ardında neler konuştuğunu ve her detayı merak eden bir okuyucu olarak kitabın bu yönünü sevdim. Kitabın başarında hem Gabriel'den hem Julia'dan hiç hoşlanmadım. Gabriel, dünyanın en kibirli, ukala ve titiz insanıydı. Hatta takıntı boyutundaydı. Kitabın ilerleyen bölümlerinde (ne hikmetse) birden ne kibir kaldı ne titizlik. Resmen çift kişilikli gibi yön değiştirdi davranışları. Ne kullanıyor olursa olsun, yıllarca hayalini kurduğu kızı nasıl tanıyamadı ona da hala anlam veremiyorum. Hadi tanıyamadı; Julia'nın o kız olduğunu öğrendikten sonra davranışlarındaki ani değişim, sanki Julia'yı sadece o gece için seviyormuş hissi yarattı. Julia'nın gerçekte kim olduğunu öğrendikten sonra ne öğrenci-profesör ilişkisinin önemi kaldı ne başka bir şeyin. Bunu bu kadar kolay bir kenara atabiliyorsa neden Julia'ya olan hislerini sezmeye başladıktan sonra yapmadı? Herkese aynı hisleri beslemediğini kendi söylemişti, o kadar sinir bozucu ve kırıcı olmasına gerek yoktu. Gabriel'in davranışlarındaki bu ani değişim ne kadar yapay olsa da bir kez değiştikten sonra dünyanın en özverili, en tatlı, en anlayışlı insanı oluverdi. Julia, dünyanın en kırılgan insanı. Biri ona dokunsa çöküverecekmiş gibi bir karakter. Hayatta zor şeyler yaşamış, evet güzel şeyler olmasını da hak ediyor, ama herkesin ona bu kadar özen göstermesi hem çok yapay hem onlar açısından çok yorucu olmalı. Ayrıca bakire oluşunun üzerinde gereğinden fazla durulduğunu düşünüyorum. Bütün kadınlar bakire doğar, ama herkes onun kadar kırılgan değil. Bu kırılganlığı ve bu "saflığı" buna bağlamaları çok yanlış. Sanki yeterince ön planda değilmiş gibi, bir de bu durumu bakire olmayan tüm kadınlar gördükleri ilk yakışıklı erkeğin üzerine atlamaya hazırmış gibi göstererek perçinlemişler. Öyle ki Gabriel artık lüks bir otel lobisinde bile rahatça gazete okuyup içki içemeyecek duruma gelmiş. Her şey seks üzerine kuruluymuş da bütün kadınlar onu avlamaya çalışıyormuş gibi... Kitabın bazı yerlerinde mantık hataları ve tutarsızlıklar vardı. Mesela bir bölümde Julia "Beni sevmiyor ama beni mutlu etmek onu sevindiriyor" diye düşünmüştü. Sadece kitabı biraz daha melankolik hale getirmek için yazılmış gibi... Genel olarak akıcı ve sürükleyciydi. Öyle ki elimden bırakamadım. Güçlü erkek ve kırılgan fakir kız klişesini bir kenara bırakırsak genel olarak romantikti de... Çok güzel cümleler kurulmuştu. Kitabın İlahi Komedya ile harmanlanmasına bayıldım. Sanatla iç içe olması kitabı tablolarla ve heykellerle süslemiş, anlatımı zenginleştirmiş. Bahsedilen tabloları ve heykelleri yeri geldikçe tekrar tekrar inceledim, müziklere göz attım ve bu da kitabı okurken çok zevk verdi. Karakterlere bu kadar sinir olmasaydım ya da kurgu biraz daha iyi olsaydı bu sürükleyicilikle çok daha başarılı bir eser olabilirdi. Bu arada çok fazla söylenmiş ama belirtmeden geçemeyeceğim: Kitabın Grinin Elli Tonu'yla hiçbir alakası yok.
Gabriel'in Cehennemi
Gabriel'in CehennemiSylvain Reynard · Optimum Kitap · 2012486 okunma
·
149 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.