Gönderi

724 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Kitabatutunabilengillerdenim
10 günde bitirdim diyerek başlamak istiyorum :) Her kitaba başlamadan önce, sayfa sayısına göre bitireceğim günü hesaplarım. Bu kitaba verdiğim gün "10 gün"dü. Fakat kitabın yarım bırakılanlar arasında 1. sırada yer aldığını öğrenince sanırım ya dili çok ağır ya da fazla felsefik diye düşündüm. (Yoksa ben de mi bitiremeyecektim?!) Ve böylelikle korkuyla başladım ancak planladığım günde de bitirdim. Kitaba önyargı ile başlamayın lütfen. Zor, ağır, sıkıcı, anlaşılmaz, karmaşık diyenlere aldırmayın. Bu kitap sadece sıradışı. Alışkın olduğumuz giriş- gelişme- sonuç kısımlarından ayrı olarak bir sürü dallara ayrılıp sonra tekrar bir gövdede toplanan bir anlatım tarzı var. Kitabın konusunu takipte zorlananlar bence dallarda gezerken yorulanlar. Merak etmeyin yazar sizi tekrar gövdeye ulaştıracak ve hatta yere indirecek, biraz sabır. Yer yer akıcı, yer yer sıkıcı bir kitap kabul. Ama kime göre, neye göre? Mesela kitabın 77 sayfalık bölümü (460 - 537 sayfaları arası) hiçbir noktalama işareti kullanılmadan yazılmış. Okuduğum incelemelerde gördüm ki, burada çok takılan olmuş. Ben de tam aksine noktayı koyana kadar o kadar hızlı okudum ki. Ara vermeden okumam gerek diye düşündüm. Ya kimin aklına gelir? Hadi geldi, kim cesaret edebilir? Noktalama işaretsiz koca bir bölüm... Benim çok hayran olduğum bir buluştu doğrusu. Sonra bir de yaklaşık 2 sayfalık kısım (710 - 711 sayfaları arası) sürekli virgül ve noktalı virgül kullanılarak, cümleler birbirine sürekli bağlanarak yazılmış. Bu da ilgimi çekti mesela. Kullanılan ve hoşuma giden bazı kelimelere de değinmeden edemeyeceğim :) *Canımcım Selim *Turgutcuğum Özben *ehemmiyetvermiyormuşçasınagillerden *durbakalımhelecilik Sıkıldığım yerlerde bile ya bunlar nerden aklına gelmiş de yazmış diye zekâsına, üretgenliğine hayran oldum. Sivridilini, mizahını sevdim. Yani diyeceğim o ki; devam edin bırakmayın. Ben bu kadar farklı tarza sahip bir yazarın okunma kaygısı çektiğini düşünmüyorum. Bu sebeple, bana kalırsa yazar bilerek ve isteyerek bazı yerleri gereksiz uzatmış, sıkıcılaştırmış. O eşiği atlamasını beklemiş okurun. Kitaba tutunamayanları elemek istemiş adeta. Kitaba gelince, Selim'in intiharı sonrası arkadaşı Turgut'un onu anlamaya çalışması, Selim'in iç dünyasını keşfederken aynı zamanda kendi iç dünyasına uzun bir yolculuğa çıkması konu alınmış. Selim'in bildiği ama tanımadığı arkadaşlarını bulması, onun canını sıkanlardan intikam alması, Selim'in yazdıklarında, karaladıklarında arkadaşını intihara götüren nedenleri araması ve sonunda Selim'in son günlerini yazdığı günlüğünü bulmasıyla aslında kendisinin de bir tutunamayan olduğunu anlaması... Tüm bunlar olurken evine, ailesine, işine hatta kendisine yabancılaşıp, Olric'le (Turgut'un iç sesi) hem ruhsal hem bedensel bir yolculuğa çıkması... Kendinizden parçalar bulabileceğiniz kısımlar çok. Felsefik, psikolojik çıkarımlar bolca mevcut. İnsanlar neden bu kadar kötü? Kıskançlıklarıyla sizi kendinize bile kötü, yetersiz gösteren zorbalar, yaşam enerjinizi emen vampirler, psikolojik şiddete maruz bırakanlar o kadar çok ki!.. Hangimizin hayatında yok böyleleri? Kimimiz ailemize, kimimiz kariyerimize, kimimiz ümitlerimize, kimimiz inancımıza tutunup aşmaya çalışıyoruz. Tutunduğumuzu sanıyoruz belki de. Delirmemek için işi deliliğe vuruyoruz gülüp geçiyoruz. Oğuzcuğum Atay'ın da dediği gibi: Bat dünya bat! Talih! İki gözün kör olsun da piyango bileti sat! Tekrar okunması gerekenler arasında yer alan kitaplardan oldu benim için. İyi Okumalar_ #okudumbitti
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202062.2k okunma
··
25 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.