Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İnan bana, cesaret, dayanıklılık falan değil. Düşüne düşüne düşünemez oldum ölümü. Düşünemez de değil, bu kadar yakınıma gelince, gösterince bana kendini, alıştım, sizler gibi ürkütücü görmemeye başladım ölümü. Dedim: nesi var ürkülecek? Bir gün ölmeyecek olan kim? Başkalarından ayrılığın ne senin? Sen biliyorsun çok geçmeden öleceğini, başkaları henüz bilmiyor! Bak şu sokaklara, sağından solundan geçenlere, içlerinde kimin ne gün öleceği belli mi? Allah herkese gecinden versin, ama şu alanda gördüğün üç yüz kişi içinde, senden önce ölecek en az üç kişi dolaşıyor belki de... Yani ölüme git demek, bekle demek, elinde değil kimsenin... Sonra, dedim: nesi var ürkülecek ölümün? Bu can benim değil ki! Ben vermedim, ben karmadım ki çamurunu! Ben bağışlamadım ki kendime! Veren verdi, şimdi geri istiyor, alacak! Alamazsın diyemem! Can onun! Ne zaman isterse alır, o bilir orasını. Dünyaya gelirken niye, neden geldim diye sormuyor insanlar da giderken niye gidiyorum diye kahroluyor? Var üzülecek bir şey ortada ama, çok düşününce de yok. Yaşadığın kadar yaşamak, hiç yaşamamaktan iyi diyorum kendime. Altmış üç yaşındayım. Dönüp bakınca geriye altmış üç dakika kadar kısa gelir insana. Saatler dakikalar yaşarken uzun. Geçtikten sonra kayıptır zaman. Az yaşasan da çok yaşasan da silinip gider ardından. Şu dünyanın binlerce yüzbinlerce yılı arasında, bir insanın ömrü altmış üç olmuş, doksan üç olmuş ne değişir? İş yaşarken, öleceğini değil, yaşadığını bilmekte. Ölümün saatini, sırasını kendin seçemeyeceğini bir kez düşündün mü, artık düşünmez olursun ölümü...
Sayfa 246 - E YayınlarıKitabı okudu
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.