Konusu alışılmamış değil belki ama oldukça ilginç bir tarzda yazılmış olduğu kesin. Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümü (engelli kardeşin ağzından yazıldığı için) anlaşılması zor boşluklarla dolu. Farklı kişilerin ağzından anlatılan her bölüm, ana hikayeyi biraz daha sağlamlaştırıyor ve sondaki ek bölümle de hikaye tamamlanıyor. Daha önce Faulkner'ın Dilek Ağacı'nı okumuş, epey de sevmiştim. Ses ve Öfke'deki ırkçı yaklaşımı biraz çağ dışı gelse de (ne diyeyim, bazı insanlar her dönemde kendini biricik sanabiliyor), kendine özgü bir tarzda yazdığı için yine sevdim. Bu sene okumak istediğim iki kitabı daha var yazarın; Döşeğimde Ölürken ve Abşalom, Abşalom! =)