Gönderi

505 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 20 days
"Oysa uzun bir kışın siyah günleri, Aşk-ı Memnu için hep vardı." Dizisinden ötürü çok popüler olunca yıllardır bir türlü elim gitmedi kitaba, okurken aklıma dizi karakterleri gelir çekincesiyle. Halbuki ne diziyi baştan sona izlemişliğim vardır ne de dizinin büyük bir hayramıyımdır, hatta arada denk geldiğimde izlediğim bölümlerden diziyi pek de sevememiştim. Neyse, kitap zaten temelde diziden oldukça farklı. Doğrusu ben bu kadar derin bir roman beklemiyordum bile. Okurken biraz zorlandım çünkü Everest Yayınları'nın özgün metin baskısını almıştım ve maalesef kitapta dipnot veya sözlük yoktu. Bu yüzden elimde telefonla, sürekli bilmediğim kelimeleri sözlükten aratarak okudum kitabı. Yine de özgün metniyle okuduğuma pişman değilim. Ha, bir de okuduğum baskının sonunda Selim İleri'nin "Aşk-ı Memnu Ya Da Uzun Bir Kışın Siyah Günleri" adlı 100 sayfalık bir incelemesi var, o da ayrı bir güzellikti benim için. Kitaba adını veren Behlül ve Bihter arasındaki yasak aşk gibi görünse de ben bu kitabı, ana karakteri Bihter'miş gibi okumadım, hatta bahsedilen yasak aşkın bile Bihter ve Behlül'ünki olmadığını düşündüm yer yer. Selim İleri'nin de belirttiği gibi "Halid Ziya'nın yapıtında herkesin aşkı birbirine yasaktır." Halid Ziya her karaktere belli bir derinlik katmışsa da bana göre bu kitabın ana karakterleri Nihal, Firdevs, Bihter ve Behlül'dür. Özellikle üç kadını oldukça detaylı okuyoruz ve en çok onları anlıyor, en çok onlara kızıyor veya en çok onları seviyoruz. Bihter'in hem Adnan ile evliliğinin hem de Behlül ile yaşadıklarının neticesinde farkına vardığı o muazzam yanılmışlığı ve yanılmışlığın verdiği pişmanlığı, mutsuzluğu çok üzücü buldum. Behlül'e gerçekten aşık olduğunu düşünmedim hiçbir zaman. Adnan'la evliliklerinde yaşadığı cinsel tatminsizliği fark ettiği an Behlül'le odada yalnız kalışı ve aralarında aniden gelişen bir cinsel çekim; sonrasında o an yaşadıklarının basit bir cinsel çekim olmasını kendine yediremediği için bunu aşkla temizleme isteği (ki buna benzer bir tasviri Halid Ziya da yapıyor romanda) ve dolayısıyla bence kendini Behlül'e aşık olduğuna inandırmasından ibaretti aralarındaki ilişki. Sonrasında ise bu "aşk" Bihter'in hayatındaki tek gerçek olmaya başladı. Özellikle Behlül kendisinden uzaklaştıkça gururu da baskın çıktı Bihter'in ve bu ilişkinin devam etmesini hayat memat meselesi haline getirdi. Nitekim; hayatının tek gerçeği zannettiği (yani yine yanıldığı) bu aşk ortaya çıktıktan sonra yaşadığı utanç ile, odadan dışarıya adımını attığı andan itibaren yaşayacağı hayatın, toplumda göreceği muamelenin korkunçluğunu ölümden daha kötü buldu. Ve o odadan çıkmaya cesaret edemedi... Behlül ise hiçbir zaman Bihter'e aşık değildi. Bihter onun ilgisini bile çekmemişti. Peyker'le ilgileniyordu aslında. Hatta dizideki Behlül'ün Bihter'e söylediği meşhur repliklerin birçoğunu kitapta Peyker'e söylediğini gördüğümde epey şaşırmıştım. Bihter'le yaşadığı ilişki Behlül için önceleri yepyeni, daha önce aklına bile getirmediği bir heyecan, "herkesin önünde kimsenin haberi olmadan birlikte olmak" fikrinin karşı konulamaz çekiciliği, sonraları ise sıkıldığı ve artık devam ettirmek istemediği alalade bir maceraydı. Başta yıllardır süregelen "çapkın" hayatına son verecek son aşk olduğunu düşündü, öyle olsun istedi fakat sonradan bu aradığı aşkın Nihal olduğunu fark etti (Ya da yine öyle zannetti?). Ben kitaptaki; Bihter ve Behlül arasında tersten işleyen vicdan muhasebesini çok sevdim. İlk etapta Behlül'de hiçbir pişmanlık uyandırmayan Bihter'i ise vicdanen rahatsız eden bu ilişki, ilerleyen süreçte Behlül için vicdan azabına, Bihter için ise bitmesini istemediği bir takıntıya dönüştü. Behlül Nihal ile birlikte eski çarpık yaşamından arınmak isterken Bihter vazgeçilen kişinin kendisi olmasından ve aslında yıllardır kaçtığı "Firdevs Hanım'ın kızı olma" yaftasından intikam almak istedi. Nihal ise sanırım kitapta beni en çok düşündüren, etkileyen karakterdi. Annesiz büyümüş, babasıyla arasında bazen rahatsız edici bir boyuta taşınan "özel bir bağ" olan, aşırı sahiplenici, kendi içinde duygularını ve düşüncelerini hırçınca yaşasa da dışarıya karşı hep olgun, sakin görünen ve bu yüzden de fazla kırılgan, nahif bir genç kız. Bihter'i hiçbir zaman sevmedi, bu Bihter'in kendisiyle alakalı da değildi üstelik. Babasının evlendiği kadın olması yetmişti onun Bihter'den nefret etmesine. Evde olup biten, onu mutsuz eden her şeyi Bihter'e bağlayıp onu adeta bir takıntı haline getirdi Nihal. Bu takıntısı ve kuruntuları onu adım adım yalnızlığa, mutsuzluğa sürüklerken Behlül'ün aşk itirafı Nihal için yalnızlıktan kaçıştı aslında. Onu da seven birinin olduğu düşüncesi yeniden hayata bağlamıştı Nihal'i adeta. Behlül'ü sevmiyordu aslında, kendisinin de defalarca belirttiği gibi. Tüm bu olanlar görünürde Nihal'i çok etkilemişse de sonunda babasıyla birlikte tıpkı eskiden olduğu gibi küçük, kendilerine ait o dünyaya döndü Nihal. Sonuç olarak; gerçekten çok severek okuduğum, bütün karakterlerini ayrı ayrı sevdiğim (evet, Behlül'ü bile ) bir romandı. İyi ki okumuşum.
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · Özgür Yayınları · 200818k okunma
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.