General Kazım Karabekir, bu sırada hatıra camekanından uzun bir kurşun kalemi çıkardı.
--Bu kalemi niçin saklıyorsunuz? dedim.
-Bu kalemle ağabeyim benim parmaklarıma şöylece vurmuştu... Hayatımda yediğim tek dayağın hatırası olarak saklarım. Ondan sonra dayak yemedim.
-Kabahatiniz neydi?
-On-on bir yaşlarında kadar vardım. Ağabeyim coğrafya müzâkere ediyordu, kitap da kutuplara dair.. Esas itibariyle şöyle deniyordu: “Kutuplar kar ve buz ile doludur." Fakat, bu iki kelime arasındaki “ve (vav)." harfi iyi çıkmamış, ben kelimeleri "karpuz." diye okumuşum... Ağabeyim sordu; "Kutupları tarif et bakayım!." Ben şöyle cevap veriyorum: "Kutuplar, karpuz ile doludur.." Ağabeyim bunun üzerine kendisiyle alay ettiğim zannına kapılarak işte şu kalemle hafifçe bir defa parmaklarımın ucuna vurmuştu. Ben de aldım, sakladım.