"Saat dokuzda hala yağmur yağıyordu. İşçiler kurşuni yağmurun altında yürüyordu. Kurşuniydiler tıpkı yağmur gibi. Kurşuni barınaklardan geliyorlardı, yağmurun kurşuni bulutlardan geldiği gibi. Sonbahar yağmuru gibiydi işçiler. Durmak bilmez, merhametsiz, sessiz. Hüzün yayıyorlardı. Geliyorlardı, hamuru andıran, kanı çekilmiş, kassız, güçsüz yüzleriyle fırıncılar, sert elleri ve düşük omuzlarıyla torna makinesinden çıkma insanlar; otuz yaşını geçemeyecek olan cam işçileri; değerli, ölümcül, parıldayan cam tozu batıyordu ciğerlerine. Çalışmanın izlerini taşıyan genç işçi kadınlar geliyordu, genç hareketlerle, tükenmiş yüzlerle. Marangozlar yürüyordu. Ağaç ve talaş kokuyorlardı."