Hem pinti, hem de korkak bir adam, altın bir aslan bulmuş, şöyle dermiş: "Durumum ne olacak bilemiyorum.
Korkudan çılgına döndüm, ne yapacağımı şaşırdım, bir yandan mal sevdası, bir yandan ödleklik! Hangi
tanrının, hangi şeytanın aklına gelmiş de böyle altından aslan yapmış? Bu benim başıma gelen, ruhumu
sanki ikiye ayırıp o iki parçayı birbirine düşman etti. Biri altını seviyor, öteki altından yapılan şeyden
korkuyor; bir yandan şunu alayım diyorum, bir yandan da kaçmak istiyorum. Bu ne biçim talih ki hem önüme
mal çıkarıyor, hem de almaya komuyor? Bu ne biçim hazine ki insana keyif vermiyor? Hey tanrının kahır
denecek lütfu! Ne edeyim, ne yapayım ben? Hangi çareye başvurayım? Hele gideyim de uşaklarımı
çağırayım. Onlar aslanı yakalar, ben de uzaktan bakarım."
Bu masal, mallarına dokunmaya da, onları kullanmaya da cesaret edemeyen zenginin durumunu gösterir.