Bulantı, Kuzey Afrika, Orta Avrupa ve Uzakdoğu gezilerinden dönmüş olan 30 yaşındaki Antoine Roquentin’in, Marquis de Rellebon’la ilgili tarih araştırmalarını yapmak üzere Bouville’de kaldığı -üç yıl- dönemden Paris’e gideceği yolculuğa kadar yaşadıklarını aktardığı tarihsiz yaprakla birlikte 25 günün aktarıldığı günceden oluşan bir romandır. Kitap günlük şeklinde yazılmış. Olayların akışı çok hızlı şekilde gerçekleşiyor. Ama hiç gitmesem de gidemeyecek olsam da kendimi bir anlık Fransa sokaklarında hissettim. Kitapta bence üç tema vardı. Hümanizm temasını Otodidakt karakteri ile işlemişti. Nihilizim temasını da eski hayat arkadaşı Anny ile beraber. Varoluşçuluk temasını ise karakterimiz ile işledi. Öncelikle şunu söylemek istiyorum bu kitap varoluşçuluk temasını işleyen ilk kitap sanırım ve Sartre'nin ilk kitabı. Kitabı mümkünse tek parça halinde hemen okumayın. Parça parça hedefler koyun ve hedef bittiğinde üzeride mutlaka düşünün. Muazzam derecede güzel betimlemeleri vardı yer yer. Karakterimiz Antoine Roquentin, geçmiş ile şimdinin arasına sıkışmış. Kendini özgür kılmak için anılarını da bırakmak isteyen birisi. Yapayalnız ve toplumsal değeri olmayan biri olarak görüyor kendini. Kendisinin de belirttiği gibi insanın varolması bir şey yapmasına bağlı. Roquentin ise Rellebon eserini yazarak kendine bir yaşam bir varoluş amacı katıyor. Eseri yaşaması varolması için bir amaçtır. Kendisi tanımak keşfetmek istiyor. Ne olduğunu nasıl olduğunu fark ederek kendini bir kalıba koyma, varoluş mücadelesi. Varoluş felsefesinin temel eseri olarak gördüğüm bu kitabı şiddetle öneririm keyifli okumalar.

BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,6bin okunma

·

4 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.