Gönderi

512 syf.
·
Puan vermedi
Kitabı okurken sürekli "hayır ya nasıl bir yazarın ilk kitabı bu kadar güzel olabilir kesin kandırıldık ilk kitabı değildir" düşüncesi geçti aklımdan... Bunun sebebi anlatılan olayların nasıl hayal edilebilmiş olduğuna hayret etmem bir yana 12 saat'lik bir zaman diliminde aslında 3 farklı zamanın iç içe geçirilmiş olarak birbirine bağlanıyor oluşuydu. Kitabın bu üslubuna biraz zor alışıyorsunuz lakin kavrayınca taşlar yerine oturuyor ve kopmadan devam edebiliyorsunuz. Alışma hususunda okuyucuyu sıkabilecek bir diğer etmen bence betimlemenin kitabın ilk bölümleri boyunca uzun uzun yapılmış olması ve diyaloglar kısmının ilerleyen süreçte daha ön plana çıkması. Belki daha dengeli bir dağılım yapılabilirdi ama kitapla bir tanışma olarak bakarsak belki de kaçınılmaz olanı bu haliydi. Demem o ki okumaya başlayıp sıkılacak olursanız, aldırmadan devam edin hayretler içinde kalacaksınız. Şimdiye kadar okuduğum hiçbir kitapta karşılaşmamıştım bu iç içe geçmiş zaman örgüsüyle, bu bile okuyucuyu heyecanlandırmaya yeterli bir sebep. Ve ters köşe olunan birkaç nokta da çok iyiydi. Kitapta verilmek istenen mesaja gelirsek de (ya da benim algılayabildiğim diyelim) bir kadının kendini değerli addetmesi için bir erkeğin ilgisine, bir erkek tarafından değer görmesi gerekir düşüncesine çarpıcı bir şekilde karşı çıkılıyor. 20 yaşlarında bir genç kızın küçük yaşta babasını, hayatındaki gördüğü ilk 'erkek' kavramını kaybetmesiyle belki baştan kendini değersiz kabul edişi ve bunun üzerine geçen yıllar boyunca aşık olduğu erkek tarafından 'sen varsın ve değerlisin' yargısını görmek, duymak, hissetmek için içine girdiği çabayı, diğer yandan da kızıyla iletişimini araya yine bir erkek aracı koyup ileride değerli bir kadın nasıl olur eğitimi verdiren, bunu düşünmesine rağmen kendini değerli göremeyen bir kadın, bir anne görüyoruz. Tüm hayatını 12 saat içinde bizimle paylaşan Ilgın'ın yolun sonunda tüm bu dehşetten çıkardığı doğru sonucu aynı dehşeti şükür ki yaşamadan bizlere öğreten, hatırlatan yazarımıza teşekkürler. Çoğu kadının (10'lu yaşlardan tutun 60'lı yaşlara) kendi değerini kendinde değil de ne idüğü belirsiz kendini bir halt sanan 'erkek' aynalardan yansımalar şeklinde görmesi sıkıntısını içinde bir kez bile olsun hisseden her kadına, kadın psikolojisine bir erkeğin bilerek veya bilmeyerek ne kadar zarar veya yarar verdiğini bir macera içinde okumak isteyen her erkeğe tavsiye ederim. Ve son olarak bir erkeğin kadın psikolojisini kavrayıp, anlatısını bir kadın ağzıyla böyle güzel ortaya serişi de şaşırtan diğer bir durum. Nihayetinde aslında kadın, erkek olarak değil de insan olarak bakmamız gerekiyor bazı meselelere, yazar ve anlatan cinsiyetin farklı oluşundan da bu sonuca varıyoruz. Her insan sadece kendi olduğu için değerli. Ve kimsenin değerli hissetmek için bir diğerine ihtiyacı yok. Sadece aynaya bakmak, özünü görmek yeterli aslında bunu hissetmek için.
Oda
OdaMithat Terje · Okuyan Us Yayınları · 201430 okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.