Sergüzeşt, 2. Tanzimat dönemi yazılan ve ilk romanımız kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'tan sadece 15 sene sonra yazılmış romanımızdır.
Eserin dili ağır değil, aksine anlaşılır ve akıcı bir türkçe ile yazılmış.
Belki okuyucuyu bir tık zorlayacak husus uzun betimlemeli cümleleridir..
Kimi yerlerde bir sayfaya yakın cümle mevcuttu eserde..
Yazıldığı dönemi göz önünde bulundurduğum da bir kusur ve eksiklik görmedim..
Sergüzeşt, romantizm akımından realizme geçişini gösteren bir eserdir; edebiyatımızdaki ilk gerçekçi romanlardan biridir.
Türk edebiyatındaki önemi esaret ve insan ticareti konularını eleştiren ilk eser olması realist anlayışla yazılan ilk eser olarak da öne çıkmasından kaynaklanır.
Romanda, Kafkasya’dan kaçırılarak İstanbul’a getirilen dokuz yaşlarındaki güzel bir Çerkez kızı olan Dilber’in ve kardeşinin yaşadıkları sıkıntılar, gördükleri insanlık dışı muameleler ve yaşadığı fiziki ve ruhi sıkıntılar ele alınmaktadır.
Yazarın bu romanı yazmasındanki en önemli sebeplerinden birisi Mora isyanları sırasında üç oğlu ile birlikte Tripoliçe’de esir düşmüş olan dedesini ve babasını hayatını evlerindeki hizmetçinin kurtarmış olmasından kaynaklanır. Aile Rum hizmetçileri sayesinde İngiliz konsoslosluğundan alınan izinle Mısır’a göçebilmiş ve aile bu nedenle hizmetçileri sayesinde geleceğini kurtarabilmiştir.
Üslubunu sevsem de, kitabı tatmin edici bulamadım.
Kitabı okurken sıkıldığımı da dile getirmek isterim.
Okuduğuma pişman mıyım, değilim bir iki saatte rahatlıkla okunacak bir kitap..
Baskı da bir hata ve yazım yanlışı görmedim, gözden kaçırmış isem affola..
İyi okumalar efendim...