Gönderi

Nasıl, bilsek de bilmesek de bir metafiziğimiz varsa, aynı şekilde istesek de istemesek de bir ahlak anlayışımız da vardır. Benim ahlakım son derece yalındır – kimseye ne iyiliğin dokunsun ne kötülüğün. Kötülük yapmayacaksın, çünkü birincisi, tıpkı kendim gibi herkesin rahatsız edilmeme hakkı var, ama ayrıca bu dünyaya kötülük lazımsa, doğal kötülükler rahat rahat yeter. Şu ölümlü dünyada, tanımadığımız bir limandan kalkmış, bilmediğimiz bir başka limana seyreden bir gemide yaşıyoruz; aynı yolun yolcuları olarak birbirimizi hoş tutmalıyız. Öte yandan da iyilik de yapmamalı insan, çünkü ne iyinin ne olduğunu biliyorum, ne de niyetlendiğimde gerçekten iyilik yapıp yapmadığımı. Birine sadaka vermekle belki de felaketlere yol açıyorumdur? Birini eğitmeye ya da yetiştirmeye kalkışırsam, bu yüzden ne rezaletler çıkacağını bilebilir miyim? Kafamda dolaşan şüphelerden dolayı ayağımı denk alırım. Hem ayrıca bana öyle geliyor ki yardım etmek ya da öğüt vermek, yanlış bir şekilde, bir başkasının hayatına müdahale etmek demek. İyilik, şımarıkça bir huydur: Başkalarını şımarıklıklarımıza kurban etmeye hakkımız yok, insani niyetlerle ya da şefkatle hareket etsek bile. İyilikler, bize zorla benimsetilmiş şeylerdir: İşte bu yüzden, açıkça tiksiniyorum onlardan.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.