Bir fikri açıklamak, hangi araçla olursa olsun, içten ve kişisel bir çabayı gerektirir; işte bu noktada, televizyonla basılı kitap arasındaki ortak zemine geliyoruz. Bir konferans ya da bir sinema gösterisinden farklı olarak, televizyon kalabalığa seslenmez. Bir odadaki iki üç kişiye, yüz yüze konuşuyormuş gibi hitap eder. Tıpkı kitapta olduğu gibi, çoğunlukla tek yanlı bir söyleşidir bu, ama sade ve her şeye rağmen, Sokratvari bir söyleşi. Bilginin felsefî kaynaklarıyla derinden İlgilenmiş biri olarak televizyonun bana en çekici gelen yanı budur; televizyonun bu yanı, kitap kadar ikna edici, entelektüel bir kuvvet haline gelebilir.