Gönderi

256 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 12 hours
“Han El Halili” 1945’te basılınca, yazar da Mısır’ın antik çağlarından çıkıp çağdaş sosyal gerçekliğe ilk adımını atmış olur. Bu roman bundan sonra 1952 devrimine kadar Mahfuz’un konu olarak çağdaş Mısır toplumunu anlatacağı, realizm ve natüralizm etkisi altında yazacağı bir dizi romanının ilk halkasını teşkil edecektir. Bu durum “Kahire Üçlemesiyle” en üst zirveye çıkacaktır. Yazarın eserlerinde baskın bir tema vardır, bu bazen gizli bazen çok aşikâr hissettirilir okura. Bu tema iki değer sistemi arasındaki çatışmadır. Biri tüm güvenliğiyle eski gelenekler diğeri ise bilinmez tehlikeleriyle Batının modernitesi ve bu ikisi arasında kalmış bir toplum. “Han El Halili” yazarın ikinci çağdaş romanıdır. Kitaba adını veren yer farklı kıyafet ve kökenli insanlarla dolup taşan bir muhittir. Saatçi, halıcı, demirci, baharatçı ve daha pek çok dükkânın olduğu bu bölge bir iş merkezinden ziyade insana bir karnaval bölgesini çağrıştırır. Burası adeta yaşam dolu, tüm Mısır’ı temsil edebilecek bir yerdir. “Han El Halili” 2. Dünya Savaşı sırasında, özellikle Alman uçaklarının aralıksız bombardımanları esnasında Kahireli bir ailenin bir yılını anlatır. Ancak burada yazarın anlatmak istediği Mısır’daki savaş değildir, aksine bu savaşın sıradan halkın davranışlarına ve Mısır’ın sosyal ve ekonomik hayatına olan etkileridir. Bu tehlikelerden korunmak amacıyla aile modern olarak nitelendirilebilecek bir muhitten Hz. Hüseyin’in türbesinin bulunduğu eski, dini geleneklere bağlı bir mahalleye taşınır. Bu türbenin kendilerini her türlü saldırıdan koruyacağına inanırlar. Üstelik savaşta Müslümanların desteğini almayı düşünen Almanların o kadar mukaddes sayılan bir yeri bombalamayacakları ihtimalini daha da güçlendirir. Ailenin bu taşınma kararını aslında yeninin getirdiği tehlikelerden kaçıp, eskinin güvenliğine sığınma girişi olarak yorumlayabiliriz. Eski ile yeni kitapta iki ana karakterde anlatılıyor. Eski, evi geçindiren en büyük oğlan Ahmet Akif, yeni ise Akif’in gittiği kahvehaneye sık sık takılan avukat Ahmet Raşit tarafından temsil edilir. Bu ikisi kahvehanede sayısız tartışmaya girerler. Bu iki karakter dinden girip bilimden çıkarak pek çok konu hakkında birbirlerinin düşüncelerini çürütmeye çalışırlar. Avukat iyi tahsil görmüş bir sosyalisttir ve modern toplumda dinin bir yeri olmadığına ve sosyal gelişmenin sadece bilime olan bağlılık ve güvenle gerçekleşebileceğine inanır. Din bizi putperestlikten nasıl kurtardıysa, bilim de bizi dinden kurtarmalıdır diyerek görüşlerini açıkça belli eder. Modern zamanların kendine göre peygamberleri olduğunu, bunların en önemlilerinin Freud, Karl Marx gibi kişilerin olduğunu iddia eder. Güneş sisteminden atomlara kadar pek çok konuda bilimsel gerçeklerin güvenilecek tek ilah olduğunu söyler. Dinin savunucusu Ahmet Akif ise kendince belli bir seviyede eğitim görmüş, sıradan bir devlet memurudur. Onun okumaları genelde hep din üzerine olmuştur. Ama modern düşünceye gelince Freud ve Marx’ın adını bile duymamış olması onu çok şaşırtır, kendini çok yetersiz hisseder, aşağılık kompleksine kapılır. Aslında Ahmet psikolojide var olan tüm komplekslere sahiptir, bu yönüyle ruh-bilimcilerin incelemesi gereken karakterde birisidir bence. Han El Halili bölgesi geleneğin temsilcisi Akif’e göre güvenli bir yerdir, ancak yeniliğin temsilcisi Raşit’e göre harabe, pislik içinde, insanlara yaşamak ve mutlu olmak için bir şans verme adına yerle bir edilmesi gerek bir yerdir. Kitabın diğer bir kahramanı ise Ahmet Akif’in kendisinden yaşça çok küçük Rüşdi adındaki kardeşidir. Ancak bu ikili birbirinden çok farklı kişiliklere sahiptirler. Abisinin aksine Rüşdi hedonist bir yaşam tarzını benimsemiştir. İçki, kumar, zamparalık her şey ondadır. İki kardeşin aynı kadına âşık olması ise işleri iyice karıştıracaktır. Bu iki kardeş arasındaki rekabet de kitapta kendini fazlasıyla hissettiriyor. Netice itibarıyla, roman daha çok Ahmet Akif ve onun ekseninde dönüyor. Biz daha çok onun hikâyesini okuyoruz. Ancak bundan başka toplumsal meseleler de fazlasıyla ele alınıyor Eski ile yeni arasındaki savaşı kimin kazandığını öğrenemiyoruz ama modernitenin tohumlarının Mısır topluma çoktan atılmış olduğunu görüyoruz ve bu ikisi arasında bir denge kuramayan kim varsa bedelini peşin peşin ödeyecektir.
Han El Halili
Han El HaliliNecib Mahfuz · Hitkitap Yayıncılık · 201132 okunma
·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.