Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

102 syf.
10/10 puan verdi
Kurmaca güzel, dil ve anlatım şiirsel,
Mehtap Altan’ın İmgenar Sokağı öykü kitabı on yedi öyküden oluşuyor. Kitap bu yılın başında basılmış. Doğrusu yazarın ilk öykü kitabı olması hasebiyle önyargılı da yaklaşmadım değil hani. Fahri Tuna’nın girişte yazar için “Öykü İmparatoriçesi” “İmge Kraliçesi” demesi; kitabın arkasında Sadık Yalsızuçanlar'ın güzel şeyleri ince ve içten anlattığını söylemesi benim de kitaptan beklentimi oldukça yükseltti. O hızla işte ilk öyküdeyim: “derme çatma bir şarkıydı ömrüm, yorgunum” dedim. “İçindeki ninniyi hiçbir uykuya teslim etme” dedi. Öykü böyle başlıyor. Tıpkı diğer birçok öyküde olduğu gibi. Her öyküye şiirle davet edilmek Çikolata Hüzünlü Öykülere çikolata ikramıyla girmek gibi sanki. İşte kahvehanedeki oyuncuların aksine düştüm ardıç kuşunun peşine, hayatı sorguluyorum. Belki memleketimdeyim. Şimdi, kâğıt mendil satan çocukların dudaklarındaki çatlağı seyrediyorum. Servilerin gölgesinde koşuşturmayan karıncalara gözlerim takılıyor. Günde beş defa evi kitap kokusu bürümüş Derviş Amca’nın Ardıç Kuşu ile ilgili malumatlarını dinliyorum “Araştırma yapmak, insan ruhunun tozlanmasını engelleyen bayram temizliğidir.” cümlesini okuyorum. Sonra kaliteli mezarlık levhası, sevdiklerinizin kabri özel olsun çağrısı, metruk bina, mezarlıktaki ışıklar, hışırtılar, okul bahçesi, çocuklar, kaybolan ayakkabı, simitler nerede? Gözlerim, kahverengi tüylü ardıç kuşunun gözlerinde. “Gurbeti üzerime giydiren zaman.” “Sessiz olamaz mısın hayat?” Öykü bu cümleyle bitti. Şimdi sordum. Hüzün bunun neresinde? Buldum işte: “Gürültü yapan bir hayattan daha kötü olan şey, yüreğini sar/a/mayanlarla yaşıyor olmaktır.” “Yorgun insanların avuçları gurbet kokarmış.” “Seher vaktinde dudaklardan dökülen her kelime, duanın gözlerine sürme olup çekilirdi sessizce.” Şimdi böyle bir öyküyü okuduktan sonra durulur mu? Tabii ki durulmaz, aynı hızla bütün öyküler okunur. Öykülerin mekânı ve de kişileri daha çok “anne yaşmağı gibi rengârenk ama hep hüzünlü Anadolu”dan küçük memleketler, sokaklar, caddeler, mahalleler, evler. Yaşlılar, güçsüzler, çocuklar ve anneler, en çok da anneler. Ve daha çok mavi. Öykülerin “şahdamarı” hep ayrıntıda gizlenmiş. Bazen bir an uzun bir zaman, bazen bir resim uzun bir sinema filmi haline getirilmiş. Öğrendim ki Mehtap Altan aynı zamanda şairmiş. Eee o zaman bu imgeler de onun şairliğinden sızan ve “bir” şey olmayan, okuyana göre değişen “çok” şey. Ben ilk öyküden bahsettim. Yazıyı uzatmak istemiyorum çünkü altını çizdiğim satırları vermek istiyorum daha çok. Kurmaca güzel, dil ve anlatım şiirsel, arı duru. Biraz da senin yaşanmışlıkların varsa bu kitap işte tam da sana göre. Okumalısın. *Sığınaklar, yaralı yanlarımıza can simidi olan imdat düğmelerimizdir. *İnsan bazen, boşluğun kafesinde kendi sesine kurban eder yarınlarını. Ne kâinattır ruhuna rota olacak olan, ne de içindeki son tutunuştur. *Oysa, Oysa hüzün, yaratanın insan gerdanına dizdiği siyah inci değil miydi? Ve asıl armağan, o inciyi koparmadan vuslata erenlerin değil miydi? *Yaşam, hiçbir şeyi küçümsemeyenlerin ruhlarına verir, sonsuzluğa açılan kapının anahtarını. *Hayatın nabzını gökyüzüne salıncak kurabilenler tutabilir ancak. *Anneciğim, bir evin duvarları üşür mü hiç? Üşür yavrum, o evin içindeki çocuklar gülmeyi bilmiyorsa, üşür. Evin içindekilerden birinin yüreği öksüzse, üşür. “Ne parayla, ne başka bir şeyle satın alınabilecek bir şeyi özlüyorum ben; terlediğimde atletimi değiştiren bir annem olsun isterdim. *Babalar, oğullarının kokusunu içlerine çektiğinde, gökyüzünün göğsünden dağ yürekli umutlar akar oğul! *Babasız çocukların saçlarının her teli üşür. *Bir duanın içine kaç kişi girebilirdi ki! *Cennet huzurun umuda bandığı yerde doğar. *Bazı insanlar büyürken küçülür yavrum! *Gökyüzünün lisanı bulutların duruşu ile çözülür. *Ancak maneviyatını insan sevgisi ve hak sevgisi ile besleyebilenler görür, ruhlarında saklanan pencereleri. Ben pencerelerimin yerini bilenlerdenim. *Gemileri yakarken kaybettiğimiz duyarlılık asasını, bir gölgenin kısık bakışlarında saklıyordu yaşam. *Hayat başkalarının acılarını ezberleyip, kendi umutlarının yol levhasını çizenlerce mana kazanmadı mı zaten! *Döşündeki ebemkuşağı çalınan kadınların saçları hiç uzamaz ki!
İmgenar Sokağı
İmgenar SokağıMehtap Altan · Profil Yayıncılık · 201532 okunma
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.