Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
2/10 puan verdi
Kitaba biraz çengel kitap diyeceğim ama öyle de değil.
Sıradışı bir kitap okuduğum belli. Serkan Şengül oldukça genç bir yazar. Kitabına nereden mi ulaştım? Deneme kitapları ile ilgili bir araştırma yaparken Kitapyurdu. Com’da “Yazarlar ne okuyor?” diye bir bölüm var, oradan gördüm. Kim okuyordu onu hatırlamıyorum. Edebî denemeler diye aldım, ama öyle değilmiş. Tavuksuyuna Çorba türünden bir esermiş. Küçümsemek anlamında söylemiyorum, benim hayallerimi karşılamadığı için söylüyorum. Hani öyle aslansın, kaplansın türünden gaz veren kitapları okumayı çok gerilerde bıraktım. Hani diyor ya yazar “Özgün ve kendin ol.” Öyleyim. Ama o dediği için değil. Allah beni özgün yarattığı için öyleyim. Bir tane daha ben yok, farkındayım. Aslında bir tane daha sen de yok, sen de bunun farkında ol. Kitapta farklı şeyler deneniyor. Mesela önsöz, sonsöz yerine ortasöz var. Sayfa numaraları tıpkı kitap ismi gibi üç iki bir şeklinde gidiyor. Kitaptan sıkılırsanız kaç sayfa kaldı hesaplaması yapmanıza gerek yok. Sağ sayfanın en altında yazıyor. Yazarın kendine has bir dili var. Belki gençleri rahatsız etmez, ama beni oldukça rahatsız etti. Yazıda söylenmesi gereken her şeyi kendisi söylüyor, okuyucuya bir şey bırakmıyor. Daha da ilerisi okuyucunun düşüncelerini de okuyor ve onunla ilgili de yorumlar yapıyor. Bazen üst perdeden kanka muhabbetiyle. Kitaba biraz çengel kitap diyeceğim ama öyle de değil. Yazar çengeli yazıların sonunda atıyor kendince. Tavuksuyuna Çorba kitap demem boşuna değil, ara ara özdeyişleştirdiği cümleleri çift çerçeve içinde ve koyu olarak veriyor. Çeşitli kitaplarda sayfaların sağında ya da solunda bazen konun özetinin verilmesi anlamayı kolaylaştırsa da benim hoşuma giden bir durum değil bu. Kusura bakmayın, yazılanı anlayabilecek kapasitedeyim ben. Ayrıca bu yazıdan bunu anlayacaksın mealinde not düşülmesini okuyucuya saygısızlık olarak görüyorum. Arada Cüneyt Suavivâri türü öyküler de okumadım değil. Hatta onun Kâbus öyküsüne çok yakın bir öykü de var kitapta. O öyküde kulluk, ibadet, kul hakkı konu ediliyor ve her pişmanlıkta “Geçti artık geçti.” diye gaipten bir ses işitiliyordu: İşte oradan bir alıntı: “Cami deyince aklıma gelmişti. Çok yakınımızda olmasına ve her gün beş defa davet edilmeme rağmen, bir türlü vakit bulup gidememiştim. Ama her zaman söylediğim gibi elli yaşına gelince namaza başlayacak ve herkesin şikâyet ettiği kötü alışkanlıklarımı terk edecektim. Evet evet, şu kaza olmasaydı, ileride ne iyi bir insan olacaktım. Daha önceden duyduğum ve nereden geldiğini kestiremediğim ses: “Geçti artık geçti.” diye tekrarladı. “Bitti artık” Okuduğum kitaptaki öyküde ise daha çok kardeşlik, dostluk, vefa gibi şeyler hatırlanıyor. Bir de ağlanacak halimize gülmelerimiz. İşte o öyküden bir alıntı: “Arkadaşlarımı arıyor gözlerim, anlaşılan kimse gelmemiş. Haklılar, ben daha önce kime gitmiştim ki onlar gelecek? Bir kaçı tweet atacak, bazıları Facebook’ta duvarına yazacak o kadar işte. Kim bilir kaç kişi duydu? Sahi, nasıl haber alacaklar ki? Telefonum olsa Forsquare’den bildirirdim mezarlık yolunda olduğumu ya da İnstagram’da tabuttan kareler paylaşırdım. Ne çok beğeni gelirdi ya!” Ayrıca yazar bir roman yazıyormuş. Romanı daha gerçekçi olsun diye adalet bakanlığından bir günlüğüne hapse girmeyi talep etmiş. Oradaki mahkûmlarla birebir görüşüp, hapishane hayatını bizzat yaşayıp ve ona göre olayları gerçekçi anlatmak istemiş. İşte o romanla ilgili söyledikleri: “Son yıllarda ülkemizde kadınların başına gelen olayları hepiniz yakından takip ediyorsunuz zaten. Zorla evlendirme, geleceğine mani olma, aldatma, darp, taciz, tecavüz, cinayet ve bazen de intihar… Romanımı yazmaya başladığımda bu kadar fazla değildi bu olaylar ancak zaman geçtikçe maalesef çoğaldı. Kitabımda bu konuları ele aldım ve kitabın neredeyse tamamı hapishanede geçiyor. Ben gerçekçi yazmayı seven ve yazarken de hiçbir şeyden çekinmeyen bir yazarım.” Yazar oldukça iddialı. Bu güzel şey. İddialı olmak büyük laf söylemek demek değil ama. Yazar aslında bu kitabıyla bize yeni bir şey söylemiyor. Batı tarzı kişisel gelişim kitaplarının hepsinde var bu tarz söylemler. Ben bir fark göremedim. Yazar, bütün bunları aşıp kendince ve farklıca şeyler söylediğinde elbet bir değer kazanacaktır.
Üç İki Bir Deneme
Üç İki Bir DenemeSerkan Şengül · En İyi Yayınevi · 201575 okunma
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.