Şiir ve imgelem sanatı hiç bu kadar gerçekçi kullanılmamıştır.
Kitapta oldukça net vurgularla hissedilen doğrudan ve net bir şekilde aktarılıyor. Dönemi olmasa da çağına göre oldukça realist bir kaleme sahip. keza hayali kurgulayan, gerçeği hayalde yeniden tasarlayan şiir her zaman ilgi görmekteydi. ancak yazarımız öyle bir yazmış ki sözlere tutulup kalmamak mümkün değil.
''Şair,
Solmuş saçlarını parlak renkleriyle süslemek istedi,
Ancak yüreğine geri döndü yalnızlığı
Ve vazgeçti.''
Özellikle dibe vurulan dönemlerde yazılan, okunan ya da çizilen her şeyin mutlaka yarım kalıyor olması gerçeğini bu denli iyi anlatabilmek, bunu şiire dökmek çok büyük bir estetik bence. görünüşte realistliği yüzünden oldukça basit dursa da öncesinde düşüncede belirmesinin ve kelimelerin çıkışının oldukça zor bir yolu vardır. genelde olması gerekene dolanıyor insan zihni şiirde. alışkanlık bu olsa gerek yazarımız öyle fena bozuyor ki durumu ve;
''Yaşadı, öldü, şarkı söyledi, yalnızlık içinde.
Karanlık kaderini düşünerek ezgiyle iç çekmedi tek
bir kez.'' diyerek insanoğlunun romantizmi içerisinde harmanlanıp duranı tüm gerçekçiliğyle sunuyor önümüze.
Kitapta Albert Camus'u gördüm diyebilirim rahatlıkla. Onun tüm varoluşçu ve absürdist duruşu bu kitapta mevcut. Özellikle topluma, dine, yönetici sınıfa karşı söylenenler Camus'un başkaldıran insanıydı.
Okunmasını şiddetle tavsiye edeceğim kısa ama çok etkili şiir kitaplarından.