Gönderi

"Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. atalarımızın dili yok olursa halk da tükenir ve yok olur." "Ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşulan halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip çıkmasıdır." "Ülkemizdeki eğitimli kesim (İsvecliler) halkın okumamış kısmının (Finler) manevi ve fiziki açıdan gelişmesi konusuna az bile olsa ilgi göstermemektedir. Etrafında gördügun yönetici konumundaki kişiler arasında halkın fakirliğinden etkilenen ve bunu dert eden birisini görebiliyor musun? Üniversitelerde çalışan şahıslardan hangisi Fin köylüsünün eğitim ve kültür düzeyinin yükseltilmesi konusunda kafa yormak ve bu alanda bir şeyler yapmak istiyor? Ben daha vatanının çıkarları ile maaş, madalya ve diğer şeyler arasında seçim yapmak durumunda kalınca vicdan kavramını unutan sayısız insanı saymıyorum bile. işte bu nedenle eğitimli kesimi temsil edenler arasında vatansever kimseye rastlayamazsın. Bu insanların halk arasından çıkması lazım. Halkın geleceğinden kaygı duymayan başka bir ırkın temsilcisi vatansever olamaz. Buradan çıkaracağımız sonuç: Finlandiya zorla hiçbir şey elde edemez, onun tek kurtuluşu eğitimdir." "Ülke geleceğine dair kişisel sorumluluğun bilincine varılmadan, ülkelerin kalkınması, refaha ulaşması mümkün olmayacaktır." "Halkın eğitilerek iki ayaklı hayvan sürüsüne veya büyük bir karınca yuvasına dönüşmelerinin nasıl engellenebilinecegini ve insanların aklın hakim olduğu mutlu bir hayatın yaratıcısı olan sanatkâr gibi yetiştirilmeleri için hangi yolun izlenilmesi gerektiği bulunmalıdır." "Hayatta istediğiniz mesleği seçebilirsiniz; örneğin profesör, doktor, işçi, bilim insanı, tüccar, subay, din adamı, memur, köylü veya bakan olabilirsiniz, bu sizin yeteneklerimiz ile ve şartların uygun olup olmaması ile ilgili bir durumdur. Fakat şunu hiçbir zaman unutmayın: Vücudunuz, aklınız ve ruhunuzu sahip olduğu bütün gücü vatanınıza ve halkınıza adamalısınız." "İnsanlar ülkelerinin geleceğine dair taşıdıkları kişisel sorumluluğun bilincinde varmazlarsa, ülkelerin kalkınması ve refaha kavuşması da mümkün olmayacaktır." "Ülkelerin güçlü veya zayıf, halkların gelişmiş ve geri kalmış olmasın altında yatan tek neden yöneticinin acil veya yetersiz olması değildir. Yönetici nasıl biri olursa olsun -iyi veya kötü, kahraman veya zalim- her zaman kendi halkının canından bir candır, onun bir parçası, ruhunun yansımasıdır. Halk nasılsa, onu yönetenler de öyledir. Bu yüzden de her halkın hak ettiği iktidarlara ve yöneticilere sahip olduğu eskiden beri söylenegelmektedir." "Halk kitleleri cansız bir balçık yığını olup, heykeltıraş eli dokunmadı sürece öyle kalacaktır. Fakat sonunda bir sanatkâr büyük bir şahsiyet ve kahraman -Sezar, Napolyon, Büyük Petro, Sokrates, Hazreti Muhammed- ortaya çıkar ve bu balçık yığınını eline alarak ona çeşitli şekiller verir. İnsanlar ve kitlelerden istediğini yaratır." "Halk, içinden şimşeğin çıktığı bir buluttur. Bulut elektrik yüküyle dolduğu zaman şimşek çakar. İçerisinde elektrik olmayan bulutsa sadece su buharı birikintisidir, şimşek çaktırmaz. Halkta bulut gibidir." "Büyüteç (burada liderler büyütece, halk dağınık güneş ışınlarına benzetilmiş) dağınık güneş ışınlarını aynı noktada toplayabilmektedir. Sonuçta binlerce güneş ışığının enerjisinin odaklandığı tek bir nokta ortaya çıkar. Bu parlak nokta ağacı, taşı, ve demiri yakabilir." "Bizim kısmetimize bataklıklar ve taşlar çıktı, fakat biz onları işledik ve uygar bir ülke kurduk. Bunu asırlık bir emek ve azimli çalışma sonucu elde ettik.(Bütün bu başarılar küçük bir halk, yaklaşık üç milyonluk nüfusa sahip bir vilayet tarafından elde edilmiştir.)" "Bilgi ile beslenen emek on, yüz ve hatta bin kat daha etkilidir. Baskı altında, isteksizce,tıpkı bir köle gibi ve birileri tarafından zorla yaptırılan işler ve bunun için harcanan emek ağır ve ezici bir emektir." "Finlandiyalılar "okul bizim temel zenginliğimizdir" Rusların sahip olduğu Ural dağlarının zengin maden yatakları, Sibirya'nin altın rezervleri bizde yok.tabiat nimetlerini dağıtırken bize cimri davranmış. Bu eksikliği enerjimizle telafi etmek, vatandaşlarımızdan ülkemizin kalkınmasına azami ölçüde katkıda bulunmalarını istemek durumundayız. Fabrikalarda İngiliz çeliğini dayanıklı kılmak için yapılan işlere benzer şekilde, biz de okullarda gençlerimizi güçlü ve dayanıklı olmaları için yetiştiriyoruz. Bataklıklar arasında, taşların üzerinde kurduğumuz, nispeten refah içinde yaşamamızı sağlayan bu düzenin temeli okula dayanmaktadır. Okulumuzu elimizden aldığınızda bizde biteriz. Tıpkı mayasız hamur gibi çökeriz. Demektedirler." "Okumak sebebiyle Finlandiya'da halkın en alt kesimleri bile ölüm uykusuna yatmadan ve kurumuş ağaç dalı gibi çürümeye yüz tutmadan fikir üretime yeteneklerini geliştirmektedirler. İnsanlar fakirliklerinden utanmadan ve başkalarının söylediklerine aldırmadan kendi inandıkları gibi yaşıyorlar." "Aile, nikah ve kadının toplumsal hayattaki rolüne ilişkin konular tekrar gözden geçirilmektedir. Finlandiya diğer Avrupa ülkelerinin henüz yapamadığını yapmış ve kadın ticareti yasadışı ilan edilmiştir. Ülkede yasal olarak faaliyet gösteren bir tek genelev dahi yoktur." "Alkol tüketimine karşı acımasız bir savaş verilmektedir. Finlandiyalılar tabiatları itibariyle alkole meyilli insanlardır, fakat bu eğilimin görmezden gelinmesi söz konusu dahi değildir.Finlandiya'da devlet hazinesini votkadan elde edilen gelirlerle doldurma yönünde çaba gösterilmezken, yönetim insanları ayartmamak için votkayı sandığa kilitleyerek, halkın gözünde mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalışmaktadır.Finlandiya'nın her tarafında votka sadece büyük kaplarda satılmakta olup, içinde üç buçuk şişe votka bulunan ve beş Mark' a satılan bu kapları halkın büyük kısmı fiyatından dolayı alamamaktadır. Bunun yanı sıra, geçtiğimiz yıl Finlandiya parlamentosu bütün alkollü içkilerin, hatta biranın bile tamamen yasaklanmasını öngören yasa hazırlamıştır. Yasa henüz onay aşamasında bulunmaktadır." *"Aydın olmak gösterişli bir kıyafet giymek yahut kolalı bir yaka ve modaya göre şapkayla dolaşmak değildir.Aydınlar halkın beynidir. Halk bizi eğitimimiz bittikten sonra iyi maaşlı bir işe girerek, akşamları lokantalarda oturmak veya sözde okuma salonlarında kağıt veya domino oynamak için yetiştirmedi. Bu hayat yaşayanlar aydın değil, aydın süprüntüleridir. Aydın olarak sizlerin vazifesi halkın zekasını, vicdanını, irade ve enerjisini uyandırmak ve harekete geçirmektir.Halkın düşünme yeteneğini canlandırmak, işçileri, köylüleri ve toplumun alt kesimlerini daha iyi bir hayat kurmak için ne yapmaları gerektiği konusunda eğitmek - sizin göreviniz budur."* *"Halka nasıl çalışması gerektiğini, fakir de olsa,sağlıklı bir hayatı nasıl şekillendirebileceğini, kendisinin ve çocukların sağlığını nasıl koruyabilecegini anlatın. Mutlu bir aile hayatı kurmanın yolları, karı ve kocanın birbirine karşı davranışı ve çocukların nasıl yetiştirilecegi konularında eğitim verin. Halkı düzene, dakiklige ve disipline alıştırın. Vicdan ve sorumluluk duygusunu geliştirin, düzenli bir hayatın kıymetini bilmesi, kendisine ve diğer halkların haklarına saygı duyması gerektiğini telkin edin. Bu anlamda halka iyi bir örnek olun, yaklaşımınız, sözünuz ve eşinizle halkın öğretmeni olduğunu gösterin. Suomi'mizin (Finlandiya) büyük bir aile olduğunu Fin halkının fakir oduncusu, işçisi, dul çamaşırcı kadınları ve bütün fertleri ile sizin küçük kardeşleriniz olduğunu unutmayın.sizin göreviniz onları yetiştirmek uygar ve gelişmiş halklar arasında yer almalarını sağlamaktır. Halkınızın cehaleti, kabalığı, ayyaş ve ahlaksız hayat tarzı, hastalıkları ve fakirliği sizin utancınızdır. Bu durumun suçlusu sizsiniz."* "Ordu çok özel,gerektiğinde kendini feda etmeye hazır bir münzevi kum topluluğuna benzer.Bu kum tanelerinden binlercesi bizim barış içerisinde yaşamımız için hayatlarını feda etmeye hazırdırlar." "Bir düşünün, kışladaki her asker birer değerli taştır. Onları uzun süredir bir arada tutuyorlar. Eğer bu canlı pırlantalar evlerine çizilmiş veya hatta kırılmış olarak dönseler, bu bir kayıp, aynı zamanda da günah olur." "Galiz (kaba ve çirkin, ağza alınmayacak, iğrenç (söz)) küfür köpek havlamasından daha kötüdür,insanın zeka ve maneviyat açısından gelişmemiş olduğunun göstergesidir." "Vatan için yaşamak, ülkesi ve halkının kalkınması için çalışmak da vatan uğruna ölmek kadar büyük ve şerefli bir kahramanlık örneğidir." "İngilizlerin Napolyon'u yenmesi Avrupa halklarında İngiliz hayranlığı oluşturdu. Ancak kültürel açıdan genç, zekâ olarak ise henüz yetişkinlik çağına gelmemiş küçük uluslar, İngilizlerin hata ve günahlarını taklit ederek (sigara, alkol, kalın sesle konuşmak, ağır küfürler etmek...) Sapkın İngiliz hayat tarzının birer kötü kopyasına dönüştüler. *Futbol, bütün Avrupa'da daha okulu bile bitirmemiş gençler arasında bir çeşit dine dönüşmekteydi.bütün ülkelerde binlerce insan bir futbol kültürünü oluşturarak, ona tapmaya, futbolu bilim ve sanatla eşdeğer görmeye başlamıştı. Cahil, kaba ve ahlaki değerleri hiçe sayan sokak basını gençlerin bu tutkusuna sıkıca sarıldı ve onu istismar etmeye başladı. Gazetelerde özel köşeden açılmakta,hemen her gün 'manda gibi güçlü ayaklara sahip' kahramanlarla ilgili yazılar çıkmaktaydı."* "Çok uzatılan okul dönemi sonucu, insanı canlı ve dinç tutması gereken bilginin yerini bilgiçlik taslayan bir zihniyet almakta, öğrencilerin beyni çeşitli kitaplardan yapılan sayısız alıntılarla - yıllar, isimler, ölçüler, formüller ve cansız kurallarla- adeta bir çöplüğe dönüşmektedir." "Sizler futbol da elde edilden başarılarla övünüyor, sevinerek tezahürat yapıyor bundan gurur duyuyorsunuz.Ben sizin sevincinizi paylaşmıyorum. Sevgili ulkemizde adları 'güçlü düşünce', 'büyük emeller', temiz vicdan,beyaz kumaş, yeni fikirler, mekaniğin gururu, müreffeh (refah ve varlık içinde yaşayan) halk olan birkaç topluluk olsaydı bu beni daha fazla sevindirirdi. Ben sizleri sadece macarları ayakla topa vurarak yenmekle yetinmemenizi, aynı zamanda Almanları, Fransızları ve İngilizleri beyniniz, kalbiniz ve iradenizle, bilim,ustalık, ticaret, zanaat, adil hukuk düzeni gibi alanlarda, ülke refahının artırılması için halkın verdiği mücadelede yenmemizi istiyorum." "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" (1937, bkz. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yayınları, Mustafa Kemal Atatürk isimli kitap. Hazırlayan Mehmet Özel, Güzel Sanatlar Genel Müdürü sayfa 147) Gerçekte, Atatürk bu sözü kendisi söylememiştir. ancak Atatürk'e atvedilmistir.(Daha da açıklama yapabilirim istersen ancak Mustafa Kemal'in ATATÜRK olduğunu kabul ediyorum.)" "Snelman *gençleri ahlaksızlıkla suçlayan ve 'adam olmayacaklarını' öne süren büyükleri uyararak şunları söylerdi: 'genç nesli değil,kendinizi suçlayın siz nasıl yetiştirdiyseniz gençler de öyle olacaklar."* "Herkes hayattan mümkün olduğu kadar fazlasını almaya çalışırken, hayata da bir şeyler katmak gerektiğini düşünen yok." "Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Ne pişirirseniz, onu yersiniz." "Efsanelerden birisinde, Fransa'nın bir vilayetinndeki manastırın ana binasına şeytanın yerleştiğinden bahsedilir. Şeytan rahipleri korkutmaya başlar. Her gece köpek gibi havlayarak ve koyun gibi meleyerek, dua edenleri korkutup kaçırır ve bundan çok memnundur. Manastır bu nedenle uzun süre boş kalır. Vilayeti yaşlı, akıllı ve iyilik sever bir piskopos gelir. Yeni gelen piskopos şeytanın manastırda yaptıklarını duyunca "oraya gidip gece orada geçireceğim" der. korkmuş insanlar kendisini bu fikirden vazgeçirmek ister. Manastıra gidenlerin korkudan hastalandığını, hatta öldüğünü söylerler.fakat piskopos bunlara kulak asmaz ve manastıra giderek bomboş binada gece yalnız kalır. Efsane göre, gece saat 12 de piskopos korkunç çığlıklar, gıcırtılar, uluma ve bağırış seslerine uyanarak, sorar: "Bu sen misin şeytan?" "Evet, benim." "Anlatılanlara bakılırsa,Tanrı'nın iktidarını sonlandırmak isteyen şeytanın ta kendisi, öyle mi?" "Evet, o benim!" Şeytan gururla tekrarlar. Piskopos gülerek, şunları söyler: "Hiç utanmıyor musun? Bir zamanlar dünya üzerindeki hakimiyeti Tanrı'nın elinden almaya çalışıyordun, şimdi geldiğin noktaya bak: geceeri bomboş evlerde domuz gibi ciyaklıyor, köpek gibi havlıyorsun. İyiliksever insanları uyutmuyorsun. Sen nasıl bir Tanrı düşman olabilirsin?" Efsane şu şekilde bitiyor:şeytan bu sözleri duyunca çok utandı ve aptalca davranmayı tamamen bıraktı." "Birikimli ve aydın kişiler olmanız sizin için bir imtiyaz ve ayrıcalık gerekçesi olamaz. Hakimiyet, şan şöhret ve kaygısız refah folu bir hayata sahip olma hakkı da vermez. Aydın olmak sizler için bir vazife, ifa etmeniz gereken bir hizmettir. Sizin göreviniz bir mum gibi yanarak, halkı aydınlatmaktır. Mumu yaktıktan sonra fanus altında tutmazlar, etrafı daha fazla ışık saçması için yüksek bir şamdana yerleştirirler." "Bakımsız, terkedilmiş boş arazilerde ne gül, ne elma ne de patates yetişebilir. Oralarda en fazla ısırgan otu, deve dikeni ve pıtrak biter. Halk kitlelerinin beyni ve kalbi de böyledir." "Yöneticiler, halklarının aydınlanmasını engelleyen sorunlarla uğraşmak istemezken, bir süre sonra ayyaşlardan ve hasta, kaba, kinli ve cahil halk kitlelerinden kaynaklardan çok daha vahim sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar." "Yüksek tabakadan olan insanlarla karşılaştıkları zaman,halk kitlelerinin çoğu zaman yabancı ve kendilerine ürkütücü gelen bir evdelermiş gibi çekingen davranmaları dikkatinizi çekti mi? Bunun sebebi nedir ? Çünkü herkes bu insanlara bağırarak onları azarlıyor, kaba bir şekilde küçümseyerek, her yerden koyuyorlar. Onlar da şık giyimli insanlardan uzak durmaya çalışıyor, onları sevmiyor ve onlardan korkuyorlar. Kalplerindeki kin, nefret ve intikam duyguları giderek artıyor." "İnsanlar hâlâ büyük bir çocuğa benzemektedir. Aptal ve küçük çocukların yaptığı gibi, aralarındaki anlaşmazlıkları kavga ederek ve savaşarak çözmek istiyorlar. Tanrı ve hayatın kutsallığı hakkında yaptıkları tartışmalarda akılsız çocuklar gibi kaprisli ve inatçı davranıyorlar.Tanrı'yi sopalarla, taşlarla, idamla ve ateşle korumak niyetindedirler. Aptal çocukların yaptığı gibi, bilgeliği kendileri için oyun ve eğlence olarak görüyorlar." "Ülkedeki her insanı yedirip beslemenin nasıl bir maddi yük getirdiğini, bunun için ne kadar para harcandığını düşünün! bu insanların canlı, yapıcı ve iyiliksever bir güç olarak yetiştirdiğiniz takdirde halk için ne kadar faydalı olacakların anlamaya çalışın!" "Devlet büyük bir aile, halk kitleleri ise sizin kardeşlerinizdir. Onların korkunç şartlarda yaşaması nüfusun üst kesimlerini oluşturanlar açısından bir utanç kaynağı ve bir suçtur. Unutmayın: halk uzun süre sabredebilir, ama her şeyin bir sonu vardır.zincirlerinden kurtulmak isteyen halk kitleleri bir gün kendini kaybedebilir.İşin bu noktaya varmasına izin vermeyin!" "Ben sendeyim, sen de bendesin, biz dünyada dünya da bizdedir, hepimiz bir bütünüz. Dünyaya zarar verirsen, insanlara ve hayvanlara kötülük yaparsan, kendine zarar vermiş, kendini sakatlamış ve hayatını karartmış olursun."
·
243 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.