Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

130 syf.
9/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
Pek kıymetli Teoman Duralı'nın ifadesiyle ; "Hayatı dolduran, yaşanmış âna veya anlara ilişkin yaşantı/lar/dır. Hayatım, şu durumda yaşanmış ân ile ânların düşünülmesidir. Yaşanmış ânları sıralayıp düzenleyen, böylece düşünülmeye elverişli kılan akıldır." Millet olarak yaşanmış 'an'larımız birhayli fazla. Köklü, zengin ve hakikate meyyal bir mirasın üzerindeyiz. Ancak sıkıntı şu ki 'hafızamız dumura uğratılmış' vaziyette. Kesik bir çağın çocuklarıyız desek yeridir. Dünüyle bağı kopmuş, bugününün farkında olmayan, dolayısıyla yarına bakmaktan aciz bir cemiyetiz. Bir soykırım geçirdik. Ne soykırımı? Kültürel soykırım. Sürekli bir takım kimseler Türk Milletinin savaşcı ruhundan bahseder ve omuzlarını gererler, peki dün bizi savaşcı kılan meziyetler bizim kültürümüzde içkin olan değerler vasıtasıyla mı varolagelmişti yoksa bu tepeden inme bir karakter miydi? Bu soru/nu cevaplamakla bu meseleyi çözüme kavuşturmak aynı hakikati izhar edecektir. Bakın Duralı bu meseleye dair neler söylüyor: "İslam medeniyetinin belirgin özellikleri tanınmadan Türk/lük anlaşılmaz. Mezkur medeniyetin önde gelen öteki üç kültüründen, toplumundan Araplar, Farslılar ile Hintlilerden farklı olarak Türk irfanı, adeti ile örfü baştan ayağı İslam medeniyetiyle içeriklenmiştir. Bundan, kısmen dahi olsa, yoksun kılındığı takdirde Türk kültürü varlığını sürdüremez. "-81- Demek ki salt 'Türk'e dayanarak bir takım sözler söylemenin altı boş, ve 1890'da Prusya Almanyasından gelen Subaylar eliyle evvelen harbiyeye sokulmuş kavmiyetçiliğin bir tezahürü. Kaldı ki Türk'ün ilk varolduğu andan beri 'Türk'lüğü bir ırk olarak ele almadığını da yine Duralı'dan şu şekilde öğreniyoruz: "En eski devirlerden beri Türkler, bir kere, genellikle, kandaş bireylerden oluşmuş yahut böyle bir şeye inanmış bir toplum olmamışlardır. Asena yahut Açine adında efsanevi dişi kurttan türemiş silah arkadaşlığına dayalı bir topluluk oluşturdukları -kanısındaydılar." -35- Kitabın isminin ırk manasına alınamayacağını da anlamış olduysak şimdi neyi yitirdiğimizi gayet güzel bir şekilde ve titizce bir feylesof edasında bizlere aktaran Duralı'nın kitabı hakkında birkaç kelam edelim: Kitap yedi bölümden müteşekkil. Sözbaşı olarak Hâfıza-i Beşer kısmıyla başlayan yolculuk Devletiebedmüddet fikrinin yitirilmesinin ne demek olduğunu ifade eden bölüm ile sona eriyor. İkinci kısım olan "Kimiz" faslında Türklerin tarihi bilgileri veriliyor. Ardından bu milletin düşünce tarihinde Felsefe-Bilim'in nereye denk düştüğüne eğiliyor Duralı. Sonrasında yazının değiştirilmesi ve inkılapların kalb ettikleri dolayısıyla Felsefe-Bilime ramak kalmışken nasıl da aşağı yuvarlandığımızı açıklıyor müellif. Türk Tarihinin Zenbereği bölümüyle beraber Osmanlı üzerinde fazlasıyla duruyor. Yazı katlinin ne demek olduğuna bu bölümde bakın hangi perspektifden değiniyor: "Binyüz küsür yıllık yazısının iptaliyle Türklüğün tarih-kültür hafızası silinip boşaltılmış, milli kültür bilinci yok edilmiştir. Bu, tarihte eşine menendine rastlanmamış bir tragedyadır. Böyle bir çılgınlığa devrimciliğin yıldızları Maximilien Robespierre - Fransızcanın o korkunç, mantıksız, çetrefil, ama evelAllah pek zarif imlasını değiştirmeği dahi düşünmedi mi acaba- Lenin ile Mao bile kalkışmamışlardır." -98- Ardından gelen İzmihlal kısmında Kemalizm'in Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti'nin vasat bir mensubu olduğunu iddia ediyor müellif. Sözsonunda da yukarıda da belirttiğimiz gibi mesele Devletiebedmüddet ülküsünün yitirilmesi. Şayet yok olmak istemiyorsak Duralı'nın sözlerine kulak vermeliyiz. Bu toprakların evladı olan her ferde düşen görev ilk planda eski yazıyla okuma ve yazmayı sökmesi ve kitaplar üzerinden kadim zamanlarına dönerek koparılmış bağını onarması, o ipe sımsıkı sarılmasıdır. Unutmamak gerek, hepimizin Allah Teala tarafından takdir edilmiş ömürleri var. Bu ömrü onun rızasına uygun yaşamak ve onun için yol almak hatta onun için alınan yolda yok olmak varken neden modern çağda kaybolup zaten yeterince yitirdiğimiz ruhumuza kilit vuralım ki? Üzerimize düşen kim olduğumuzu bilmek ardından ise kimlerle mücadele ettiğimiz şuuruyla hareket ederek yaşanmaya değer hayatı bulmak ve uğrunda ömür tüketmek olmalı. Allah okuduklarımızla amel etmeyi ve ihlası kuşanmayı hepimize nasip eylesin. Selametle…
Omurgasızlaştırılmış Türklük
Omurgasızlaştırılmış TürklükŞ. Teoman Duralı · Dergah Yayınları · 2013221 okunma
··
2.064 görüntüleme
Delinin Divanı Niteliğindeki  Alıntılar okurunun profil resmi
"Devlet-i ebed müddet ülküsünün kaybı, Ruhunu yitirmiş beden demektir." Şaban Teoman Duralı Allah Rahmetiyle muamele etsin, cennet mekan olsun İnşallah... Türkçesine, tarihine, dinine, milletine, fikrine, irfanına aşık büyük bir Türk Âlimini, feylosofunu kaybettik. Fikir öksüz kaldı...
Oldi okurunun profil resmi
Fâtih üstad çok güzel izah etmişsin.. Türkler kandaş bireylerden oluşmamışlar... Bunun için şunu söylemek istiyorum: Vezir Tonyukuk bir Çinliydi,yerleşik hayat yaşamış biriydi. Sonradan Türk olmuş,töreye uymuş.
Fâtih okurunun profil resmi
Eyvallah abi,bu tefrik kafatascıların iddiasını da boşa çıkarıyor.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.