Gönderi

NAMAZA HAZIRLIK
Kelime-i şehâdetten sonra İslâm’ın en mühim şartı olan namazın, kalb huzûru ile kılınması ve namaza, mümkün mertebe mâsivâdan (insanı Cenâb-ı Hak’tan gâfil bırakacak şeylerden) kurtularak başlanması îcab eder. Kalbin namaza hazırlanması, namazın rûhu mesâbesindedir. Hazret-i Hasan (r.a.): “Kalb hazır olmadan kılınan namaz, musallînin ukûbetini (azâbını) süratlendirir” buyurmuşlardır. Hazret-i Allâh’ın sevgili kulları, namaz vakti yaklaştığında, Mevlâ’nın huzuruna çıkma zamanı geliyor diye, kalben ve bedenen hazırlık yapmışlardır. Meselâ: Hazret-i Ali (k.v.) Efendimiz, namaz vakti yaklaştığı zaman titrer ve renkten renge girerdi. “Size ne oluyor, yâ Emîra’l-Müminîn?” diye sorulduğunda, “Hazret-i Allâh’ın; göklere, yerlere ve dağlara arz edip, onların yüklenmekten kaçınıp korktukları emânetin edâ vakti geldi” buyururlardı. Şeyh Ebu’l-Vefâ Hazretlerine, “Şehrimize şu kadar ağırlıktaki taşı kaldıran ve şu kadar ağır yükü taşıyan birisi geldi” dediklerinde; “Abdest ibriğini taşımak ondan daha zordur. Zîrâ ağır taşı kaldırmakta ve ağır yükü taşımakta nefsin hazzı olduğu için bunlar nefse kolay gelir. Abdest ibriğini taşımakta ise nefse muhâlefet vardır. O bakımdan nefse daha zor, daha ağırdır” buyurdular. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri ise buyurdular ki: “Bilesiniz ki, ibâdetlerden lezzet duymak ve ibâdetlerin, husûsiyle namazın edâsındaki külfetlerin kalkması, Hazret-i Allâh’ın en büyük nîmetlerindendir.” Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, “Hazret-i Allâh’a amellerin en sevimlisi, vaktinde kılınan namaz, sonra ana-babaya iyilik, sonra da Allah yolunda cihâddır” buyurmuşlardır.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.