Gönderi

Simyacı
"Bu sergi tablasını neden istiyorsun?" diye sordu tüccar. "Bir an önce koyunlarıma kavuşmak istiyorum. Talih bizden yanayken bundan yararlanmalıyız; talihin bize yardımcı olması için biz de ona yardımcı olacak şekilde davranmalıyız, gereken ne varsa yapmalıyız. Buna 'lütuf kuralı' derler. Ya da acemi talihi." Yaşlı tüccar bir süre ağzını açmadı. Sonra konuştu: "Peygamberimiz bize Kuran'ı verdi ve ömür boyu yalnızca beş kurala uymamızı zorunlu kıldı. En önemli şart şudur: Bir tek Allah vardır. Öteki şartlara gelince: Günde beş vakit namaz kılmak, Ramazan'da oruç tutmak ve yoksullara zekât vermek... "Sustu. Peygamber'den söz ederken gözleri yaşarmıştı. Yüreği coşku dolu bir insandı. Kimi zaman sabırsız görünse de İslam'ın kurallarına uygun olarak yaşamaya çalışıyordu. "Peki beşinci şart hangisi?" diye sordu delikanlı. "Sen bana iki gün önce benim hiç yolculuk düşleri görmediğimi söyledin," diye yanıtladı Tüccar. "İyi bir Müslüman için beşinci şart bir yolculuk yapmaktır. Hayatımızda hiç olmazsa bir kere kutsal kent Mekke'ye gitmek zorundayız." "Mekke, Piramitlerden çok daha uzakta. Gençken sahip olduğum az bir parayı, bu dükkânı açmak için kullandım. Günün birinde Mekke'ye gidecek kadar zengin olmayı umuyordum. Doğrusunu istersen para kazanmaya başladım ama kristalleri kimseye emanet edemedim; tabii, kristallere çok dikkat etmek gerekir, naziktirler. Bu süre içinde, Mekke'ye giden bir yığın insan uğradı dükkânıma. Aralarında hizmetçileriyle, develeriyle birlikte yola çıkan zengin hacı adayları vardı, ama çoğu benden daha yoksul insanlardı. Hepsi mutlu gidip mutlu dönüyor ve evlerinin kapısına hacca gittiklerini gösteren alametler asıyorlardı. Bunlardan biri, hayatını ayakkabı tamir ederek kazanan bir kunduracı, çölü geçmek için bir yıl yürüdüğünü söyledi; ama şimdi kösele almak için Tanca sokaklarında yürümek zorunda kalınca kendisini daha yorgun hissediyormuş."
Sayfa 72
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.