Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
8/10 puan verdi
·
33 günde okudu
Cinsiyet nedir? Toplumsal cinsiyet nedir? Cinsel kimlik ve cinsiyet kimliği arasındaki fark nedir? Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rolleri, kalıpyargıları hangi noktalarda birleşir ve ayrılır? Zehra Dökmen kitabının ilk bölümünde bu temel kavramları bize vererek ilerleyen kısımlar için bizi konuya hazırlıyor. Çok kısa bir şekilde tanım vermek gerekirse; Cinsiyet, kadın ya da erkek olmanın biyolojik yönünü ifade eden yapıdır. Toplumsal cinsiyet ise kadın ya da erkek olmaya toplumun ve kültürün yüklediği anlamlar ve beklentilerdir. Cinsiyet kimliği, kişinin kendini kişilik ve davranış olarak belli bir cinsiyette hissetmesi ve ona göre davranmasıdır. Cinsel kimlik ise, daha çok tercih edilen cinsel yönelimi ifade etmek üzere kullanılır ve heteroseksüellik, homoseksüellik, biseksüellik, transeksüellik ya da aseksüellik olarak sınıflanması mümkündür. Bu tanımlara baktığımızda cinsiyet kavramının aslında biyolojik cinsiyet kavramını karşılamak için kullanıldığını görebiliyoruz. Toplumsal cinsiyet ise kültürel bir yapıyı karşılıyor. Yani bireyi kadın ya da erkek olmaktan ziyade kadınsı ya da erkeksi olarak kategorize ediyor. Ancak yine de cinsiyet ve toplumsal cinsiyeti birbirinden tamamen ayıramayız bence. Sonuçta toplumun, kültürün bizden beklediklerinin şekillenmesinde yani toplumsal cinsiyet rollerinin oluşmasında fiziksel özelliklerimiz de yadsınamaz. Tanım meselesini aştıktan sonra ise toplumsal cinsiyetle ilişkili kuramlara geçiyoruz. Bu ikinci bölümde yaklaşık on tane kuramı inceleyerek ilerliyoruz ve bu konuyla çok ilgisi olmayanların kitapta okurken zorlanabilecekleri tek kısım bence burası. Hangi kuramı daha doğru bulduğunuz, sizce cinsiyet rollerini hangisinin iyi açıkladığı elbette size kalmış fakat ben tüm kuramların birlikte değerlendirilerek konuya yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Kuramlara da değinildikten sonra diğer bölümlerde daha gündelik yaşama iniyoruz ve kalıpyargıları önyargıları ve cinsiyet ayrımcılığını, kitle iletişim araçlarının cinsiyet rollerini ele alışını inceliyoruz. Çalışma hayatı, ev işleri, ruhsal fiziksel sağlık, statü, güçlü olma gibi konularda kadın ve erkek gerçekten taban tabana farklı mıdır yoksa yerleşmiş olan cinsiyet rolleri mi bize bunu düşündürüyor? Sorusuyla sonuç kısmına ulaşıyoruz. Bu konuda Üstün Dökmen’in yazdığı Birsöz’den bir kısım belki de yanıtı bulmamıza yardım edebilir: “Yıllar önce […] bir dost toplantısında bana ev işlerinde eşime ne kadar yardım ettiğimi sordular. Ben, “Yüzde kırk oranında,” dedim. Doğru olup olmadığını Zehra Hanım’a sordular, “Yüzde beş,” dedi. Bozuldum: “Olur mu? Bak şunları, şunları, şunları yapıyorum, bunun neresi yüzde beş?” Şöyle cevap verdi Zehra Hanım: “Evet, sen bunları gerçekten yapıyorsun; ama ben ev işlerinin sorumluluğunu, bir kadın olarak üzerimde daha ağır hissediyorum. Sabahları uyandığımda, ilk beş dakika içinde 'Acaba bu akşam çocuklara ne pişirsem?’ diye düşünmeye başlıyorum. Sanırım bu senin aklına hiç gelmiyor. Ben akşam eve geç gelsem, telefon edip çocuklara şunu pişir desem, hemen yaparsın. Ama ben telefon edene kadar sen ne pişirilecek sıkıntısını hiç duymuyorsun. Ev işlerinin sorumluluğunu ben daha yoğun yaşıyorum. Sanırım bu yüzden yüzde kırklık katkın bana yüzde beş gibi geliyor.” Eşim çok haklıydı. Galiba herkesin […] cinsiyet rolleri konusunda kat etmek zorunda olduğu daha uzun bir yol var önümüzde.” Son derece başarılı bir akademisyenin elinden çıkmış, “mümkün olduğunca yansız bir bakış açısıyla ve kişisel görüşlerimi yansıtmadan ” kaleme almaya çalıştığını belirttiği bu kaynağı konuyla ilgilenen herkese tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar…
Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal CinsiyetZehra Yaşın Dökmen · Remzi Kitabevi · 2019175 okunma
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.