ı. Giriş
İnsan, biyolojik, fizyolojik, psikolojik v.b. özellikleri bünyesinde taşıyan ve bir sos-
yal çevrede diğer insanlarla etkileşim içinde bulunan bir varlıktır. Biyolojik bir birim
olarak insan, diğer canlılarda olduğu gibi yaşayabilmek için çevresine uyma zorunlulu-
ğu içinde bulunmakta, hayatını devam ettirebilmek için bir yandan üzerinde yaşadığı fi-
ziki çevre şartlarına uyma öte yandan ise içinde yaşadığı biyolojik çevreden yararlana-
bilme çabasını göstermektedir. İnsan bu çabayı, birlikte yaşadığı diğer bireylerle ilişki-
ler kurduğu ve devam ettirdiği sosyal hayat alanı üzerinde gerçekleştirmektedir.
Sosyal hayat alanı, sosyal yapıda cereyan eden sosyalolayların, insanlar arası ilişki-
lerin ve hareketlerin alanıdır. Sosyal hayat alanı içinde insanlar daimi olarak sosyal iliş-
kiler halinde bulunmaktadır. Buna göre, biyolojik bir varlık olarak doğan fert, sosyal ha-
yat alanında ilişkiler ağı içinde yer alan, sosyal yapının ham maddesi olarak kabul edil-
mektedir (Nirun 1991). Bu sosyal yapı içinde fert, doğduğu andan itibaren sosyalizas-
yon sürecine maruz kalmaktadır. Sosyalizasyon süreci, ferdin içinde bulunduğu grubun
veya toplumun davranış normlarını, değerlerini, örf1erini, adetlerini v.b. öğrenerek top-
lumun fonksiyonel bir üyesi halini alması gibi önemli bir işleve sahiptir. Böylece bir bi-
yolojik varlık olarak doğan fert, sosyalizasyon süreci içinde çeşitli sosyal gruplara ka-
tılarak farklı roller ve statüler kazanmakta ve toplumsal ilişkiler ağı içerisinde bir sosyal
varlık haline gelmektedir. Ancak, biyolojik bir varlıktan sosyal bir varlık haline geçen
insanın, nesiller boyunca kalıtım yolu ile taşıdığı biyolojik özellikleri göz ardı edilmelidir