Gönderi

Tekrar etmekte fayda vardır. Belki hadîs kitabı okumakla hadîs dünyasına girebilirsiniz, bir başlangıç yapabilir, o dünyayı tanımaya adım atabilirsiniz. Fakat hadîslerden hüküm çıkarmak bambaşka bir mesele... Çünkü siz hadîste geçen özel bir hükmü umumi sanabilirsiniz ya da okuduğunuz hadîs belki mensûhtur. Okuduğunuz hadîs takyîde veya tahsîse uğramış da olabilir. Okuduğunuz hadîsle konu benzerliği bulunan diğer hadîslere muttali değilsiniz. Okudüğunuz hadîsteki emri siz vâcib olarak anlayabilirsiniz, oysa başka deliller çerçevesinde onun mendûb olduğu ortaya konulmuştur. Okuduğunuz hadîsin zahirini hakikat olarak telâkki edebilirsiniz, ancak başka deliller çerçevesinde onun mecaz ifade ettiği ortaya çıkabilir. Bu durumda hüküm vermeniz zor olduğu gibi oldukça sakıncalı da. Buhârî’yi de Müslim’i de ya da benzeri herhangi hadîs kitabını okusanız da böyledir. Karşılaştığınız veya okuduğunuz hadîsi tüm boyutlarıyla kavramadıktan sonra onlardan fıkhî bir sonuç çıkarma hatalı ve de aceleci bir davranış olur. Ancak bugün bu hassasiyetlerin her zaman korunduğunu söylemek zordur. Koruyanlar var elbette... Ama bir “her şeyi bilirim” havası hakim sanki... Ebû Hanîfe’nin “Onlar da adam biz de adamız.” şeklinde özetlenebilecek bağımsız ictihâd anlayışı bugün hararetle savunuluyor. Elbette ictihâd savunulacaktır. Dinin hayatiyeti böyle korunur. Ama zalim bir sultanın şefkatten bahsetmesi, yanlı bir hakimin adaletten dem vurması ne kadar tuhafsa hiçbir donanımı olmayan, bilgi ve tecrübesi bulunmayan birinin ictihâddan, fetvâdan bahsetmesi tuhaf olmuyor mu? Ben “hiçbir...” deyince biraz bilgi sahibi olmanın yeterli olabileceği sanılmasın. Biraz bilgi de insanları yanıltmaya yeterdir. Bu işler “biraz” ile olacak şeyler değil. Tarih, dil, metin, usûl, anlama, yorumlama, bilgi, tecrübe, donanım gerekir.
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.