Seyehatname, Evliya Çelebi'nin çocukluk merakının da etkisiyle yaptığı gezileri kaleme almasıyla oluşmuştur. Bu doğrultuda geniş bir alanı da içine alan bir gezide bulunarak gözlemlerini yazmıştır. Yer yer olaylara bir tarihçi gibi yaklaşması onun etkinliğini azaltmıştır; çünkü verdiği tarihi malûmatların tarihi gerçekliklerle "büyük oranda" örtüşmediği söylenmektedir. Ayrıca tarihi olayları değerlendirirken dönemin dini-sosyal etkilerinin gölgesinde kalarak realiteyi göz ardı ettiğini söyleyebiliriz. Bu açıdan, bahsi geçen olayları salt realite açışından değerlendirmemeli, yazarın olaylara kişisel yorum ve düşüncelerini de kattığını- ki bu çok normaldir- unutmamalıyız. Dolayısıyla, yazılanları yazılan dönemin özelliğini düşünerek - bağlamdan koparmadan- kritik etmek gerekir, yoksa anakronizmin tuzağına düşeriz.
Hezarfen Ahmed Çelebi ile ilgili olarak yazarın anlattığı öykü trajikomiktir:
"Sultan Murad Han, Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nde temaşa ederken Galata Kulesi'nin ta tepesinden lodos rüzgarıyla uçarak Üsküdar'da Doğancılar Meydanı'na inmiştir. Murad Han kendisine bir kese altın hediye ederek, "bu adam pek korkulacak bir adamdır. Her ne istese elinden geliyor. Böyle kimselerin kalması doğru değil" diyerek Cezayir'e sürmüştür. Orada öldü. "