Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

185 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kitabı bana kitap dostu, kitap okutmaya gönül vermiş değerli yazar #OğuzhanSaygılı, tarih-anı-gezi- biyografi-sanat konularını sevdiğim için #KitapŞuuru- Hediye Kitap Kampanyasından gönderdi. Teşekkürler, başarıları daim olsun. Ahmet Oktay'ın 1993-2004 yılları arasında Milliyet gazetesinde yayımlanan yazılarının bir araya geldiği Gönüllü Mağdurluk, yaşadığımız topluma, medyaya bir kez daha gözlerimizi çevirmemizi sağlıyor. Kuşatılmışlık hissini yaşayan her okurun kayıtsız kalamayacağı yazıların yer aldığı kitabıyla ilgili olarak Oktay şöyle diyor:" Bu yazıları yeniden okuduğumda, çok yanılmadığımı, siyasetten kültüre; yaşamın çeşitli alanlarına ilişkin konularda açık bir muhalif kimlik yansıttığımı gördüm muhalif olmayı, aydın olmanın bir ön koşulu saydığımı bir kez daha belirtmeliyim." ( Arka kapaktan) Sunuş'ta: "...’köşe yazısı’ tanıklık etmektir: Siyasal, toplumsal, kültürel, sanatsal, yazınsal olay ve olgulara tanıklık etmek. Kitaplarımdaki bütün yazılara tarih atmamın nedeni de buradan kaynaklanıyor: tanıklıklarımın zamanını saptamak, böylece, çeşitli sorular üzerinde bir yazar sezgisiyle erken bir tarihte mi yoksa gecikmeli olarak mı söz aldığımı kayda geçirmek. Eğlence sanayinin (televizyon, sinema ve basın) yarattığı alternatifsiz dünya imgesine ve kitlelerin gönüllü mağdurluk yani teleken sakinlerinin bu imge karşısındaki onaylayıcı ve pasif haline karşı çıkıyor.Yazılarımın direnişçi ve özgürlükçü olmasına çalıştım hep." diyerek, yazılarının ve kitabın basılma amacını açıklıyor. "Eğlence Sanayi" terimine bayıldım. "Ödüller Üzerine" (18 Mart 1993) adlı yazısına tamamen katılıyorum. Hele kaybedenlerin yarışmayı küçümsemesi, laf söylemesine diyecek yok. Madem öyleydi neden katıldınız? Bu bana "kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş ata sözünü hatırlatıyor. Medyanın kültürle, düşünceyle, sanat ve edebiyatla ilişkisi yok. Ne yazık ki sadece dedikodu, cinayet ve seksle besleniyor medya. Kitapları bir yana bırakalım. Geçtiğimiz günlerde Yalçın Tura'nın keman konçertosunun dünya galası yapıldı Ankara'da. Orkestrayı Cem Mansur yönetti, konserin solisti Avrupa'da çalışmalarını sürdüren Cihat Aşkın'dı. Kimse söz konusu etmedi bu konseri. (Kültürel Ortam- 4 Şubat 1995) Bu konuda 25 senede biraz gelişme olup, medya kültür - sanat haberlerini paylaşmaya başlamış olsa bile diğer konular artarak devam ediyor maalesef. İsviçre maçı galibiyeti sonrası abartılan haberler için yazdığı yazısında: "Kendimizi dünyaya böyle tesadüfi galibiyetlerle tanıtmamız mümkün değil. Türkiye kendisini tanıtabilirse, ancak sanat, bilim, kültür alanında tanıtabilir. Bu alanlarda dünyanın karşısına çıkabilirsek ciddiye alınabiliriz." diyor. (Tanıtım ve Sanat, 4 Mayıs 1995) Bu konuda da maalesef 25 senedir bir gelişme olmadı. Tabii bireysel birkaç başarı dışında. Ben böyle beğendiğim her makaleye yorum yazdıkça bu yazı bitmeyecek, kitaptan uzun olacak. En iyisi siz kitabı alın okuyun. Köşe yazıları olduğu için 2-3 sayfalık yazılar, rahatlıkla okunuyor. Siyaset - ekonomi yazıları tatlı sert üslupla yazılmış olsa da kültür sanat yazıları bilgilendirici. Bu kitabı okurken o dönemi hatırladım ama genç nesil okursa o dönemi öğrenmiş olur.
Gönüllü Mağdurluk
Gönüllü MağdurlukAhmet Oktay · Alkım Yayınevi · 20052 okunma
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.