Gönderi

John Taylor Gatto’ya göre eğitimli bir insan nasıl olmalı? Modern eğitimin amaçları 6 maddede şu şekilde sıralanıyor: 1. Hizaya sokma: Okullar iktidara nasıl tepki verileceğine dair sabit alışkanlıklar üretir. Bu elbette eleştirel düşünceyi yok eder. 2. Bütünleştirme işlevi: Burada asıl amaç tüm çocukları birbirine benzer kılmaktır. Çünkü kurallara uyan insanların davranışlarını önceden kestirmek kolaydır. 3. Tanımlama ve yönlendirme işlevi: Okulun temel amacı her bir öğrenci için uygun bir toplumsal rol tanımlamaktır. Bu işi “not ortalamaları” görür. 4. Farklılaştırma işlevi: Toplumsal rolleri belirlenen çocuklar buna uygun şekilde eğitilirler. Bu her çocuğun elinden gelenin en iyisini yapmasına engeldir. 5. Seçme işlevi: Burada bahsedilen seçim Darwin’in öne sürdüğü doğal seleksiyona benzer bir işlemdir. Okulların bir işlevi de uygunsuz, yani not ortalamaları kötü olanların etiketlenmesi ve dışlanmasıdır. 6. Hazırlama işlevi: Gelecekte bu kurallar çerçevesinde oluşacak toplumun elitlere ihtiyacı olacaktır. Az sayıdaki çocuk bu amaçla eğitilirler. İyi bir eğitim sistemi öğrencilere neler kazandırmalı, neler öğretmeli? 1. Kendini bilmek: En büyük ödül budur. Bu ödül olmadan sen kayıpsın demektir ve hayatın boyunca batmamak için çabalayıp durmak zorunda kalırsın. Şimdiye kadar senin, karakterini tanımak için kendi içine doğru bir iç gözlem yolculuğu yapmış olman ve karakter eğilimlerin hakkında, karakterinin güçlü yanları, zayıflıkları, lütufları ve lanetleri hakkında bir karara varmış olman gerekirdi. Bu konuda gittiğin lise, sana ne kadar yardımcı olabildi dersin? 2. Gözlem: Herhangi bir durum veya olay karşısında, gözlem yapma yeteneğin jilet gibi keskin olmalıdır. İstediğin anda bir sonraki analiz için doğru bilgileri hemen kamera veya kayıt cihazı gibi önüne koyacak tarzda işlev görebilmelisin. Her asırdan ve bölgeden esas belge ve resimleri okuyabiliyor musun? Yoksa onların ne anlama geldiğini çözmek için başkalarının sözlerine mi güveneceksin? 3. Geribildirim: Başka insanların tepkilerinden ve çevreden sana ulaşan işaretlerden, kendin hakkında ipuçlarını yakalamak ko¬nusunda ciddi bir eğitim aldın mı? Eleştirileri olgunlukla karşı¬lamada ve bunların kıymetini takdir etmede sorun mu yaşıyor¬sun? Eğer sen yönünü bulmak için yıldızlara güvenir gibi test sonuçlarına ve öğretmen değerlendirmelerine güveniyorsan nasıl düşünmen gerektiği konusunda sana öğretilen ile gerçek¬lik arasındaki uçurumu keşfettiğin zaman büyük bir şaşkınlık yaşayacaksın demektir. 4. Analiz: Yeni bir problemi ele alıp onu yapısal ve yöntemsel ögelerine ayırabiliyor, ögeler arasındaki ilişkileri ölçebiliyor, önemli dış tesirleri hesaplayabiliyor ve bütün bunları bir uzman yardımı olmadan başarabiliyor musun? 5. Ayna tutma: Kendin olmayı öğrendiğin kadar herkes gibi olmayı da öğrendin mi? İstediğin zaman bukalemun olabiliyor musun? Yoksa küçük insanlar gibi kendi derinin altında kapana mı kıstırıldın? Her gruba, bu grup senin düşmanın olsa bile, uyabilir misin ve istediğin zaman içinde, istediğin zaman dışında olmayı ama her şeye rağmen kendin kalabilmeyi başarabilir misin? 6. İfade etme: Kendine ait bir sesin var mı? O sesi yazma ve konuşmada sarihçe, tarz sahibi ve güçlü bir şekilde kullanabiliyor musun? Bu olmadan senin çevrende sana destek olacak kişileri toplama yeteneğin zayıf kalacaktır ve muhtemelen ifade gücü senden daha yüksek birisi tarafından yutulacaksındır. 7. Muhakeme: Serinkanlılıkla değerlendirme yapabiliyor musun? Sahte olanı anlayabilir misin? Senin de üyesi olduğun toplum bir aynalar evidir; gördüğün veya karşılaştığın şeylerin çok azı, gerçekten göründüğü gibidir. En cezbedici kişilikler, daima güvenilmez olanlardır. Güçlü bir muhakeme yeteneği geliştirmek ve o yeteneği test etmek için ne kadar fırsatın oldu sence? 8. Değer katma: Yüz yüze geldiklerine ve parçası olduğun her gruba değer katabilir misin? Bunun ne anlama geldiği hakkında bir fikrin var mı? Eğer başkaları açısından değerli değilsen o zaman değersiz birisin demektir. John Taylor Gatto,eğitimli insanın nasıl olması gerektiğine dair bir “yeterlilikler listesi” sunuyor. Eğitimin amacı çocuklara bu vasıfları kazandırmak olmalı. Müfredatlar da bu amaçla yeniden düzenlenmeli. Peki, neler var bu listede? Birlikte okuyalım: Eğitimli insanlar zamanı nasıl değerlendirecekleri konusunda pek sıkıntı yaşamazlar, yalnız olmak eğitimli insanlar için genellikle bir lütuftur, çünkü onlar kendi kendilerinin arkadaşlıklarından hoşlanırlar. Zaman, onların ellerinde genellikle ölü vakte dönüşmez. Eğitimli insanlar herkesle sağlıklı ilişkiler kurarlar çünkü onlar insan ilişkilerinin dinamiği hakkında yeteri kadar bilgi ve tecrübeye sahiptirler. Eğitimli insanlar sonlu varlıklar olduklarını bilirler ve bu sonluluğun farklı mevsimleri olduğunun farkındadırlar. Bu gerçeği kabul ederek yaşarlar. Yaşadıkları her şeyden yeni bir şey öğrenirler. Yeryüzündeki son nefeslerine kadar, her yeni gün hayata yeni ve farklı bir iç görüyle bakmayı bilirler. Eğitimli insanlar uzun tecrübelerden sonra kazanılmış kişisel değer planlarına sahiptirler. O yüzden, önceden hazırlanmış yürüyüş emirlerini eleştirel bir şekilde gözden geçirmeden kabul etmezler. Onlar aynı zamanda büyük insan topluluklarının değerlerinin de farkındadırlar ve farklı kültürlerdeki değerler hakkında da bilgi ve anlayış sahibidirler. Eğitimli insanlar yeni şeyler, yeni fikirler ve yeni tecrübelerden zevk alırlar. Bu insanlar, gerçeklere, başkalarının fikirlerini ezberleyerek değil delillere dayalı bir düşünce üretimi sonucunda ulaşırlar. Eğitimli insanlar diğer insanların ihtiyaçlarını bulup ortaya çıkarırlar ve onların ihtiyaçlarını karşılarken aynı zamanda kendi geçimlerini de kazanırlar. Fakat eğitimli kişiler, cahillerin aksine, hiçbir zaman mutlu olacağım diye maddi zenginliğe karşı aşırı bağımlılık geliştirmezler. En değerli şeylere –sevgi, merak, derin saygı ve empati– hiçbir maliyet gerektirmeden sahip olunabileceğinin farkındadırlar. Eğitimli insanlar hayatta her zaman aktif bir şekilde çeşitlilik peşinde koşarlar. Bu sayede, eğlence ve aydınlanma konusunda nasıl yeterince ustalaşabileceklerini bilirler. Yine de onlar, kendi evlerini ve ev sorumluluklarını göz ardı etmeleri hâlinde çeşitliliğin sahte, tecrübeninse yapay olacağının farkındadırlar. Eğitimli olmak için gerekli olan müfredat, tarihin başlangıcından bu yana farklı kuşakları bir araya getirmiş olan hayatın büyük akışından beslenir ve o akışa uygun şekilde düzenlenir. Hayatın büyük akışındaki ilk önemli olay, doğumun gizemi ve benliğin bu gizemli olayın ardından ortaya çıkışıdır. Benliği açıklayabilmek için kişinin ailesi, geçmişi ve onların şekillenmesine etki etmiş olan kültür hakkında gerçekten bilgi sahibi olunması şarttır. Burada kültür (ve yerel kültürler) derken kastettiğimiz şey, siyasi eyaletler olarak isimlendirdiğimiz soyut varlıklardan çok daha fazlasıdır: Ben kimim? Sınırlarım nedir? Olanaklarım nelerdir? Yabancı benliklerden farklı olan yanlarım nelerdir? Tüm bu noktalar, eğitimli bir insanın muhafaza etmek zorunda olduğu can alıcı belirlemelerdir. Bunlara yeterince önem verilmeyen toplumlarda çocukların olgun bir yetişkin olarak büyüme imkânları ellerinden alınmış demektir. Yakın ve uzak fizikî dünyanın doğru dürüst incelenmesi, analiz ve test edilmesi şarttır. Bu, okulun duvarları içinde kapalı kalarak veya sınıf tahtası önünde yapılan soyutlamalarla yapılabilecek bir iş değildir. Zorunlu eğitim bu iş için ihtiyaç duyulan zamanı çaldığında bunun zararı çok büyük olur. Çünkü yakın ve uzak çevrenin incelenmesi, hayatın gidişatı içerisinde belli kritik dönemlerde yapılması gereken bir iştir. Çok geç kalındığında, fırsat sonsuza dek heba edilmiş olur. Birlik ruhu ve iş birliğinin çok yönlü imkânları değerlendirilmeli ve bu konuda çaba sarf edilmelidir. Sadece bu konuyu dile getirmek veya TV şovlarını seyretmek içimizde birlik ruhunun oluşmasını sağlamayacaktır. Birlik ruhu deyince buna aile ilişkileri, arkadaşlıklar, yoldaşlıklar, sevgi, nefret, topluluk, örgütlenme ve benzeri şeyler de dâhildir. Bunların her birinin, kendisinde içkin kuvvetli yönleri ve tehlikeleri vardır. Her birini gereğinden önce hayata geçirmek, duygusal açıdan yaralanma riski taşır. Fakat birlik ruhunu sağlamanın en kötü yolu, bir mekânda kapatılmaya dayalı okul eğitimidir çünkü çocukları insan ilişkileri içerisinde en zayıf ve en az güvenilir olan sosyal ağlarda sosyalleşmeye yönlendirmektedir. Sosyal paylaşım ağları, fazla güvendiğiniz takdirde, sizin güveninizin kesinlikle kötüye kullanılacağı bir mecradır. Eğitimli kafalarda dikkati çeken bir başka önemli tema, mesleklerine başkalarını düşünen bir anlayışla yaklaşmaları, aynı anda hem müşterek menfaatlere katkıda bulunup hem de kendi hayatlarını nasıl kazanabileceklerini düşünüyor olmalarıdır. Burada, bir insanın meslek yoluyla doğal bir seyir içinde büyümesine ilişkin bir temayla karşılaşıyoruz. Sahi, büyümek bir çocuk olmaktan hangi yönlerden farklılaşmakla gerçekleşir? Herkesçe kabul edilen hangi yükümlülükler büyümeyi zorunlu kılar? Olgunluk ve bağımsızlığı gerektiren hangi sorumluluklar büyümeyi gerektirir? Biz doğumun esrarengizliğiyle başlayan heyecanlı döngünün son noktası olan ölümü de çok yakından araştırmak zorundayız. Hayatın kısalığına dair berrak bir farkındalık geliştirmeden hiçbir şey çok fazla bir anlam ifade etmez. Eğer biz sonsuza dek yaşasaydık yapacağımız hiçbir tercihin önemi olmazdı çünkü tekrar tekrar tercihte bulunmak için sonsuz zamanımız olurdu. Zamanın kesinlikle bir sonu vardır. Her tercih, bir başka tercihi engeller. Var oluşa anlam yüklememizi sağlayan gerçeklik işte budur. Bizim anlamamız gereken hakikat şu ki ölmek üzere olan insanlar sonraki kuşaklara en azından kendi yaşadıkları derecede ve hatta mümkünse daha iyi bir dünya bırakmakla yükümlüdürler. Bu, onların gelecek kuşaklara olan borcudur. Hazırlayan: Munise Şimşek
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.