Gönderi

...Osmanlı toplumunda ebeveyn (ana-baba) ve diğer yaşlılar bakımından nasıl bir önem kazandığını, bu emirden dolayı gençlerin anne ve babası ile diğer yaşlılara karşı nasıl davrandıkları, 1740 yılında İstanbul’un Beyoğlu semtinde Katolik Ermeni bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen ve içinde yaşadığı için Osmanlı toplumunu çok iyi tanıyan İsveç’in, Osmanlı Payitahtı İstanbul elçiliğinde görevli, Osmanlı Devleti ile ilgili “Tableau General de L’Empire Ottoman” adlı 7 ciltlik muazzam bir eser yazmış olan D’Ohsson (1740-1807) tarafından şöyle dile getirilir: “Hangi halde ve hangi seviyede olursa olsun, çocuklar, hiçbir zaman ana babaya karşı hürmette kusur etmezler. Tabiatın emrettiği, aklın gerektirdiği bu davranış, üstelik Kur’ân tarafından da şu âyetlerle takviye edilmiştir: “Allah, ana babanıza hürmet etmenizi, onları sevmenizi, onlara faydalı olmanızı emreder. Onları hor görmekten sakının, onlara kötü söylemekten sakının. Ana babamızla konuşurken daima hürmetkâr olun. Onlara karşı müşfik olun ve onların sözünden dışarı çıkmayın.” Bütün bunların sonucu olarak bir çocuk, babasının karşısına çıktığı zaman ellerini göğsünün üstüne kavuşturmuş ve gözlerini yere indirmiş durumda bulunur. Hiçbir zaman izin verilmedikçe babasının karşısında oturamaz. En seçkin aileler de dahil olmak üzere, birçok ailede baba sokağa çıkacağı zaman çocuklar, yaşları ve mevkileri ne olursa olsun, mutlaka biri sağında, biri solunda kollarıyla ona destek olarak avlunun kapısına kadar gidip orada ata binmesine yardım ederler. Aynı şekilde eve dönüşte de yine onu karşılamaya koşar ve aynı vazifeleri tekrarlarlar.”21
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.