Gönderi

143 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
"Sonlu ile sonsuzun, tinle maddenin, özgürlükle zorunluluğun bir sentezi olarak insan bu çatışmaların varlığını görmezden gelip, sonlu varlığının içine kapanırsa “Umutsuzluğa Düşer”. “Ölümcül Hastalık Umutsuzluk” eserini özetleyen cümle budur kanımca. Varoluşu eserin pek çok yerinde “Kendi olmaya cesaret etmek” biçiminde tanımlayan Kierkegaard, bu cesaretin ortaya çıkmamasını ya da göz ardı edilmesini “Umutsuzluk” olarak tanımlamaktadır. Eserin ilk bölümünü bu durumun tespitine ayıran filozof, 2. Bölümde “Umutsuzluğun Nasıl Sağaltılacağı” konusuna odaklanmaktadır. Birinci bölümde yer alan “Umutsuzluğun Somutlaşma Biçimleri”nden en önemlisi inancın olmayışının yarattığı umutsuzluktur filozofa göre. Ölümü bir son olarak gören Varlık umutsuzluğa düşmeye mahkûmdur, çünkü umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmadığı inancıdır. Ölümü bir son olarak görmeyen ve dirilişe inanan Hıristiyanlığın içindeyse bu umutsuzluğa yer yoktur. Son umudun eksikliği olarak ortaya çıkan umutsuzluk, Kierkegaard’da “Ölümü Ölmek” ile eşanlamlıdır. Varlığın “Varoluş” alanına inanç ile sıçrayabileceğini savunan filozofta asıl umutsuzluk tüm bahsedilenlerin toplamı olan “Kendinden umutsuzluğa düşmek” olarak karşımıza çıkmaktadır. Kierkegaard’ın aynı zamanda en büyük günah olarak da tanımladığı bu durumda, insan kendi olmak için Tanrı’ya bağlanmalıdır. Kendi haline gelemeyen ise hep umutsuz olur. Günahı bir olumsuzluktan ziyade bir “konum” olarak tanımlayan Kierkegaard'da günahın özü tıpkı Sokrates’te olduğu gibi “Bilmemek” olarak karşımıza çıkmaktadır." Sabitfikir.com Anı Ceylan Öner
Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
Ölümcül Hastalık UmutsuzlukSoren Kierkegaard · Doğu Batı Yayınları · 20211,008 okunma
·
48 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.