Gönderi

"12 Eylül'de neredeydin Ahmet?" "Buradaydım. O gün bütün evler basıldı. Odunluğun arka kısmını boşalttım, önünü odunla ördüm. Ekmek, peynir, su aldım yanıma. En pisi ne biliyor musun? İnsanın kendi bokuyla baş başa kalması. Sidiği idare ediyorsun da. Bir hafta kaldım, sonra kendimi vurdum dağlara. Şimdi geyik eti yedirmek isterdim sana. Çok lezzetli oluyor. Mağara da elektrik sobası bile vardı. Kar yağınca kötü, ayak izlerin çıkıyor, üstüne kar yağmazsa, gel beni al demek gibi bir şey oluyordu." Dinledikçe büyüleniyordu Sevinç. 'O şartlarda nasıl yaşanırdı ki! Roman gibi, okuduğum romanlara benziyor.' diye düşünüyordu. Ahmet, büyüdükçe büyüyordu gözlerinde. Ahmet, gözlerini kapattı, Sevinç'in, dizlerinde yatarken Sevinç'in gözlerinde gördüğü hayranlığın hazzını yaşadı, saf temiz biraz da salakça hayranlık duymasına içinden çok seviniyordu. Yorulup, bezdiği bir dönemde karlı bir kış gününde kardelen gibi bitmişti yüreğine. İlk kez mutluydu. Kendi çıkmazına ortak ettiğini biliyordu. Bunu Sevinç göremiyordu, o kadar gençti ki. Nejla Arslan #nejlaarslan #ozanyayıncılık Ozan Yayıncılık #kitapalıntısı
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.