Gönderi

188 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Yakup Kadri Karaosmanoğlu 1947'de yayımlanan bu kitabında Kurtuluş Savaşı sırasında Meclis görevi ile gittiği Anadolu şehirlerden insan manzaralarını bir gazeteci üslubuyla sunmuş. Bu yazıların bir kısmı da Ankara Hükümeti kurulmadan önceki döneme ait. Bu dönemde gazetelerde siyasi yazılar yasaklanınca Yakup Kadri sıkıntıları öykü diliyle anlatmayı seçmiş ve uzun süre bu yazıları İstanbul Hükümeti'nin gözünden kaçmış. Hikayeler savaşın, açlığın, yoksulluğun, umutsuzluğun bir panaroması; arka tarafta verilen tüm siyasi savaşlardan bağımsız olarak bu vatan evlatlarının, bizlerin büyük anne/babalarının ne sıkıntılar çektiğini, nasıl savunmasız kaldığını ve nasıl ihmal edildiğinin de bir göstergesi. Zannım o ki, tüm bunların içinde en zor kabul edileni ve affedilmeyeni, uzun yıllar yaşanan bu acıların, kendini kurtarma gayretinde olan İstanbul Yönetimi tarafından gözardı edilmesi, umursanmama hissi. Bu arada Yakup Kadri'nin dili basit, akıcı. Döneminde Mustafa Kemal'in sofrasında yer bulan, nabza göre şerbet verebilen, ayarı kaçırdığında da "zoraki diplomat" olarak ülke dışında görevlendirilen Yakup Kadri'nin edebiyat çevrelerinde pek sevildiği söylenemez. Nitekim Melih Cevdet Anday Fethi Naci'ye yazdığı bir mektupta kendisini şöyle tanımlamış: "O adam, "roman"ın ne olduğunu hiçbir zaman anlayamamıştır. Birçok yazarımız gibi, o da sözüm ona yüksek fikirlerini birtakım uydurma ve yaşamayan tiplere söyletmekten başka ne yaptı? Yakup Kadri'den olsa olsa bir röportaj yazarı olur; hem de, kötü bir röportaj yazarı.” Nazım Hikmet ile de tarihe geçen atışmaları var ki, detayını belki sonra ayrı bir yazıda özetlerim; ama Nazım'ın dizelerinin son kısmını şuraya bırakayım: ... Behey! Kara maça bey! Halka ahmak diyen sensin. Halkın soyulmuş derisinden sırtına frak giyen sensin. Yala bal tutan beş parmağını beş çürük muz gibi, homurdanarak dolaş besili bir domuz gibi. Meydan senin... mi dersin? Hata edersin, bizde o göz var mı baksana!! Ben içirmek için sana kendi kara kanını bir ateş çemberle çevirdim dört yanını! Sağa git yok geçit, sola git yok, ileri geri yok. Kıvır kuyruk kalemini kalbine sok bir akrep gibi intihar et... Velhasıl Yakup Kadri siyasetin çok içinde, neyi ne zaman söylemesi gerektiğini iyi bilen bir gazeteci. Öykü dili basit, ama sürükleyici. Cumhuriyet Döneminde safları sıkıştırmak gibi bir misyon edinmiş, bu yüzden kimi zaman çok da eleştirilmiş -özellikle "Yaban" romanında anlattığı halkı aslında tanımadığı, Anadolu halkı arasında hiç yaşamadığı, "geçerken gördükleri"nden masa başında "Cumhuriyet öncesi cahil ve yoksul bırakılan mazlum halk" hikayesi oluşturduğuna dair-. Bunu bilerek okumakta fayda var. Ama o dönem ortamını hissedebilmemiz ve erken Cumhuriyet dönemine ilişkin bilgi edinebilmemiz için de çok önemli ve değerli bir kaynak...
Milli Savaş Hikayeleri
Milli Savaş HikayeleriYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2018577 okunma
·
98 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.