Gönderi

142 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Bazı kitaplar vardır,yüreğinizi sıkar size hatırlattıkları ile. Çünkü uyanışlar her daim içinde biraz ızdırap barındırır. İşte Dücane Cündioğlu’nun Cenab-ı aşk kitabı da bence gaflet uykusunda olan bir aciz kulun ızdırablarına vesile oldu. Allah ondan razı olsun. Bu ızdırabı aşka giden bir yol olarak tanımlayan yazarın şöyle bir ifadesini takdim edeyim; ‘ Aşkın menbaını mı arıyorsunuz, işte bakın tam da burası. Ayrılık tam da burada filizleniyor çünkü. Ne var ki ayrı olmak başka, ayrılığı farketmek (hasret) daha başka. Herkesleşme hasreti engelliyor, ayrılığı farketmemize mâni oluyor; ızdırab yoksunluğuna düçar olmamız da bundan. Izdırab olmadan hiç aşk olur mu?’ O vakit aşkın taliplisi olmak ızdıraba razı olmaktan geçiyor. Ve devam ediyor; ‘Aşk almadan vermenin, verdikçe yücelmenin,yaşamak için vermeyi ibadet bilmenin adı değil mi?’ Kişinin verebilmesi için en büyük adım kendi bedeni varlığını yok saymaktan geçiyor. Hep bir yoldayız ve bu yolda durakladığımız hanlarımız var. Bu duraklar bizi düşündürmüyor yalnızca bir uyku ve karın doyurma mekanı olarak kalıyorsa vah halimize. Çünkü mesele yolu bitirmek değil,yolda olmak ile bakii ‘Var Eşrefoğlu Rumi bil hakikat Vücudu fani etmektir adı aşk Demek ki aşk vücudu baki kılmak için çırpınanların değil,vücudu fani kılmak için çabalayanların mesleği’ Kelebeğin uçabilmesi için kendini koruduğunu düşündüğü kozayı kırması ve ondan geri dönüşü olmayan bir ayrılığa razı olması gerekiyor. Kim bilir insanın kozası belki de bedenidir. Beden ruhun özgürleşmesini engelleyen bir perdedir. Ölüm ile o perde kalkar ve kavuşma yaşanır,ruh özgürleşir. ‘ölmeden önce ölünüz’ tavsiyesinin altındaki hikmetlerden biri de budur. Bunu şöyle muhteşem bir cümle ile özetliyor yazar ‘gafletin yegane şifası ölümdür’ Bir de üzerinde ısrala durduğu ‘yalnızlık’ ifadesi var ki,bir kavuşmanın membaı olarak ifade etmiş. Sürekli kişinin kendine dönmesi, kendiyle kalmasının ne kadar da önem arzettiğini ve o kaçtığımız yalnızlığa ne kadar da ihtiyacımız olduğunu hatırlatıyor. Hepimizin en sevdiklerimizden bile uzaklaşmak istediği anlar olmaz mı hiç? "Kendinize kendinizde biraz yer açmaktan niçin bu kadar korkuyorsunuz? Niçin hiç kendinizle ve biraz da kendiniz hakkında konuşmayı denemiyorsunuz?" ‘Yalnızlık... ayrılığın yitimi...adeta vuslat...kişinin kendisine kavuşması...ışkın ve aşkın ta kendisi...bir tür cinnet sayılması da bundan.’ Bu ifadeyi Yunus Emre’nin bir dizesi ile desteklemek isterim; ‘hararet nardadır sacda değildir keramet baştadır tacda değildir her ne arar isen kendinde ara kudüste mekkede hacda değildir ‘
Cenab-ı Aşk
Cenab-ı AşkDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20171,074 okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.