Kovboy filmlerindeki gibi...
“Hey Jack! Atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz.”
“Tamam şef!”
Sonrasında atlar bağlanır, yaklaşmakta olan karanlık ve soğuk gece için ateş yakılır; kumanyalar, içkiler çıkarılır çantalardan ve önce günlük olaylardan bahsedilerek başlanışan sohbet gecenin sonunda derinleşerek iç hesaplaşmalara dönüşür.
Melisa Kesmez de bize sanki, bırakın herşeyi dinlenelim, konuşacaklarımız var demek istercesine seçmiş kitap ismini. Oldukça davetkâr bir şekilde...
Belki de bu yüzdendir ki iki yıl arayla kitabı ikinci kez okudum. Ama ilk okuduğumda daha çok etkilendiğimi kabul ediyorum. Ancak bunun farklı sebepleri olduğunu düşünüyorum. Fakat yine kabul ediyorum ki kitap hakkındaki fikirlerim kesinlikle değişmedi. Kitap birçok insanın kendinden bir şeyler bulabileceği, bütünleşebileceği tarzda hikayelerden oluşuyor. Gitmekle kalmak arasında kalmak, terkedilmişliğin sessiz yıkıcılığı, bazen bir başkaldırış bazen de dostluk hikayesiyle karşı karşıya bırakıyor sizi.
Ve bunları sohbet içerisinde size anlatıyormuşçasına sade ama bir o kadar da samimi benzetmelerle yapıyor.