Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

110 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
Arifler Allah'ı Nasıl Bilir?
Bismillah Eserin tercümesini yapan İsmail Hakkı Bursevî hz.leri sunuşunda "Umulur ki,bu risâlede görülen hatalar ve eksikler af elbisesi ile örtülür!Çünkü insan nisyân(unutma) mahalli değil midir?Tevfik(yardım) ancak Allah'tandır ve ben O'na tevekkül eder ve ona yönelirim." diyor Bende edeple haddimi bilerek yorum katmadan eserden alıntılarla eseri anlatmaya çalışacağım. Şeyh-i Ekber İbn-i Arabî'nin Lübbü'l-Lübb (Özün Özü) eseri 5 bölümü ve sonuç kısmı olan bir eser.Sırasıyla Birinci Bölüm: Allah Yolundaki Sâlikin 7 Tavrı Birinci Tavır:Bir kimsenin, kendi cisminde ve cesedinde idare sahibi olan cüz'i ruhunu bilmesidir.Ki bu ruha nefs-i nâtıka(İnsanı insan yapan manevi cevherdir.İnsan nefs-i nâtıka sahibi olduğu için düşünür,düşündüğünü bildiği için bilir ve düşündüğünü ifade edebilir bir varlıktır.)derler. İkinci Tavır:Kişi âfâka yani dış aleme nazar eder.Yani âfâkta olan külli nefse nazar eder.Külli nefse,akıl ve izâfî küllî ruh derler.Kişi Hakk Teâlâ ne kadar insan ve hayvan yaratırsa yaratsın ruhun bunların tamamına hayat verdiğini,tedbir ve tassarruf ettiğini ve ne kadar canlı ölürse ölsün rûh-i izâfînin aynen dâim ve kaim olduğunu ve merkezinde sâbit kaldığını bilirse bu ikinci tavırdır. Üçüncü Tavır: Kişi kendi ruhunun küllî ruh ve aklının küllî akıl olduğunu hakka'l yakîn(kesinlik açısından en ileri derecede bulunan doğru bilgi) müşâhede eyler ki bu üçüncü tavırdır. Dördüncü Tavır: Kişi daha sonra üçüncü tavırdan da terakki eder ve kendi rûhunu rûh-i izâfîde fâni ve rûh-i izâfîyi ise Hakk'ın zatında mahvolmuş görüp cüz'îlil ve küllilik mertebelerinden de kurtulur.Ayrıca ârifler bütün fiileri Hakk'ın fiilinde, bütün isim ve sıfatları Hakk'ın isim ve sıfatlarında ve bütün zâtları yani hakîkatlari Hakkı'ın zatında fâni görürler.Ayrıca mahvettiklerini ilme'l yakin ayne'l yakin ve hakka'l yakin müşahade ederler.Bu durum "O'ndan başka varlık yoktur." ve "Varlık cübbesi içinde Allah'ın dışında kimse yoktur" sözlerinin mânâsına tadarak vakıf olup Hakk'tan gayrı zâhirde mevcûd olmadığını bilmektir. Beşinci Tavır: Bu makama gelene değin geçilen tavırların tamamını cem edip bunları müşâhade etmek beşinci tavırdır.Bu makamın sahibine ibnü'l -vakt(vaktin/hâlin oğlu) denir.(Burada ibnü'l -vakt kavramı araştırılıp incelenebilir.Muhtevası çok geniş olduğundan yazmadım.) Altıncı Tavır: Sâlik altıncı tavırda her şeye ayna olur.Bu makamda sâlik kendisinden başka kimseyi göremez ve bütün mevcûdat kendisine bağlı görünür."Bedenimin içinde Hakk'tan başka kimse yoktur" ve "İki cihanda benden başka kimse yoktur"der.Yani herşey kendisine ayna ve kendisi de herşeye ayna olur.Bu tavırdan önce sâlik ibnül vakt makamında bulunuyordu ve "lâ mevcûde illa hû"(O'ndan başka varlık yoktur) diyordu.Bu makama ulaşınca "lâ mevcûde illâ ene"(Benden başka varlık yoktur) der.Ayrıca bu makama ebu'l -vakt(vaktin/halin babası ) adı verilir. Yedinci Tavır: Bu tavırda sâlik fenâ-i küllî( bütünüyle fânî olma) mahv-ı mahz ve mahv-ı sırf(mutlak mana da varlığın silinmesi durumu) mertebesine ulaşır,beka-ender-beka(beka billah mertebesinde bâkî olmak)'yı elde eder.Bu mertebe de sâlik hiçbir halle ve makamla vasıflanamaz.Hem müşahade hem de marifet tamamen fani olur ki anlatılması ve yazılması mümkün değildir.Çünkü bu makam mahv-ı küll(tamamen zâtta yok olma) makamıdır.Bunu ancak zevk ehli olanlar zevk ederek bilirler. Bu bölüm "körler ve fil" ile ilgili güzel bir hikaye ile sonlandırılıp bitirilmiş. Ayrıca ârifin kendi hakîkatini bilmesi ve tanıması hazarât-ı hamse-i ilahiye (ilahi zatın zuhûr ettiği beş külli mertebe) bilmek ve tanımaya bağlı olduğu için bu beş ilahi metrebeyi açıklamak gerek. İkinci Bölüm:Beş İlahi Mertebe Birinci Mertebe: Mutlak Gayb Varlığın ilk mertebesidir.Hakk'ın zatı bu mertebede saflığın en mükemmel halindedir be Hakk bu mertebede isim ve sıfatlar mertebesine inmemiştir.Bu mertebe bütün tasvir edici isimlerin zât-ı Hakk'ta silinip yok oldukları makamdır.Ârif-i billah katında da "Allah vardı ve kendisiyle birlikte başka bir şey yoktu" sözünde işaret edildiği gibidir. İkinci Mertebe:Âlem-i Ceberût Bu mertebeye Kitab-ı Mübîn(Apaçık Kitap) da denmektedir.Bu mertebe mutlak varlıktan sudûr eden ilk zuhûr mertebesi olması hasebiyle taayyün-i evvel(ilk taayün) ,teccell-yi evvel (ilk tecelli) olarak vasıflandırılır.Hakk'tan sudûr edip O'nu akleden güçlü ruhların ilki olması nedeniyle akl-ı evvel(ilk akıl ) diye adlandırılır. Üçüncü Mertebe:Alem-i Melekût Hakk'ın bütün isim ve sıfatları bu mertebede Allah isminin şemsiyesi altında toplanmıştır.Bu mertebe taayyün-i sani ve tecellî-yi sani diye de adlandırılır.Yine bu alem Hakk'ın doğrudan doğruya var ettiği varlıklardan oluştuğu için âlem-i emr diye de adlandırılır.Yine bu âlem maddi âlemle mânevi alem arasında bir perde olması sebebi ile berzah-i suğra( en küçük berzah) diye nitelendirilir.Bir önceki mertebe de sadece ilmi sûretler şeklinde bulunan mümkünlerin hakikatleri burada müşahhas varlık kazandıkları için de bu mertebe âlem-i tafsil diye adlandırılmıştır. Dördüncü Mertebe:Mutlak Şahâdet Âlemi Yüce Arş'ın olduğu alemdir ve cisimler âleminin tamamını kuşatır.Bu mertebe önceki varlık mertebelerinin kendisi üzerindeki etkisi, yöentimi ve sahipliği nedeniyle âlem-i mülk diye nitelendirilmiştir.Diğer taraftan bu alem insanla ilgili olduğu ve insanın bilgisi dahilinde bulunduğundan alem-i nasût, duyularla algılanır olması bakımından ise âlem-i hiss diye adlandırılır.Bu alemdeki varlıklar bir ana maddeden var edildikleri için bu âlem âlem-i halk diye nitelendirilmiştir. Beşinci Mertebe:İnsân-ı Kâmil İnsân-ı kâmil bu bahsi geçen mertebeler ve âlemlerin hepsini içerir ve kapsar.Bu nedenle insan-ı kâmil mertebesi varlık mertebelerini cem eden mertebedir ve ism-i âzam makamıdır.(Burada Şeyh-i Ekber İnsan-i Kâmil hakkında teferruatlı açıklamalar yapmıştır.Detaylıca incelenebilir.)
Özün Özü
Özün ÖzüMuhyiddin İbn Arabi · Kurtuba Yayınları · 2014590 okunma
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.