Gönderi

TARİHİ KONMAMIŞ VE ALMADIĞIM MEKTUPLAR YAZILDIĞINI ÖĞRENEN BİRİNİN YAZDIĞI ANLAŞILAN TARİHİ KONMAMIŞ VE ALMADIĞIM MEKTUP Size nasıl hitap edileceğini, doğrusu, hemen belirleyemedim. Bu satırdan sonra yazmaya ara verdim de zihnim açıldı eh biraz. Galiba, 'Beyefendi' gidecek burada. Baktım yoruldum ya da bu hitabı yıprattım, engel mi var, 'Bey' derim bir süre de, o da aşınır gibi oldumu da, 'Sayın'ı oturturum. Aşınma der demez bir ürperdim ki, Beyefendi, bu sayfayı okumak için elinizde tuttuğunuzda kâğıt titreyecektir. Doğrudur, aşınma acıdır. Aşınan ayak topa vuramaz. Aşınan beyin devrim yapamaz. Aşınan âşık şık bir görüntü vermez. Aşınan kumaştan güzel elbiseler dikilir mi? Beyefendi, Ben, gözü kapalı, fakat kalbi açık bir insanım. Kime anlatırsınız bu sıkıntıyı? Çiçek olsa, ağaç olsa biraz hafifleyeceğim. Çiçekle, ağaçla ilişkili birine rastladım mı, ceketimin sağ iç cebinde taşıdığım - bu fakir için ceket ciddiyetin simgesi; mevsimine göre giyilip giyilmeyen değil- küçük küçük kâğıtlara şurada, şu durumda, şöyle birine rastladım, diye not düşerim. Pek seyrek. Çiçek de, ağaç da toprakla bağıntıyı açıklamıyor mu? Yâni, birşeye tutunmayı demek istiyorum. Ben neye tutunuyorum şimdi? Yalnızca tutunmak da değil tabiî söz konusu olan; ya bu ağırlıkta ya da daha da ağır bir yaklaşımla beslenmek; varoluşumumu onunla sağlamak. Durmamak. Sürekli olmak. Olmamak durumunda olmamak. Bu da, muhakkak, niçin yaratıldığımı zihnimden çıkartmamakla mümkün. Beni almışlar, "Oraya değil, şuraya tutunacaksın", demişler. "Beynini buradan artık doyuracaksın." demişler. Öyle değil mi, Beyefendi, hayatımız, çeşitli durumlardaki bu 'şeylerin' - affedersiniz- 'demişler'in toplamı. Demeden önce de hiçbir şey sorulmamış bana, sana, ona, bize, size, onlara. Başka onlar, hepimizin toplamı olan çoğulu şimdiki hâle getirip bırakmış. Bey - isimsiz- 'Bey'-, Birisi size mektup yazmış. Bunu da birisi duymuş. Birisi kimse, o da birisine söylerken duyanlar mı olmuş n'olmuş; benim de bu sıralarda kulağıma çalındı ki, size mektup yazıldığını duyanlardan biri de oturup yazmış size. Deniyor ki çokmuş mektuplar yazan. Ben de içimi dökeyim dedim. Sonsuzcasına, görkemle, gümbürtüyle gizemli dehlizlerde insana bir haber getiren mi var yeni bir yapılanmanın olabileceğine dâir? Boşluklar, boşluklar... Ülke, bence, yerinde duruyor görünürken de altı yok. Çürük. 'İşin sağlam iş!' derler bana. Çürük. Genel de özel de. Karanlık gökten inen Câzibeyi soğurmuş. Şunu soruyorum: Karanlık mı çürüklüğü üretmiş, yoksa çürüklük mü karanlığı üretmiş? Bir de, çoğul muyum, yalnız mıyım? Beni kendi kendimle barıştıracak özdinamik bu dolaşıklaşmış hayatın neresinde bulunabilir BİR DAHA? Bu 'BİR DAHA'yı Tarihî ölçekte kavramak gerekli. Karıma da okudum bu yazdıklarımı da, şiddetli buldu: iktisat ikiden terk. Küçük kızımın iki kulağına da tam üç kez okudum: yavrucak ağlamasın mı! Bey, Bu mektubumda santim santim ilerledi dünyanın kıvılcımı içimde ki, işte, selâm göndermenin tam sırası. Kendi kendimi yüreklendirme girişimi yaptım, hepsi bu. Kefeştetayüş belki de Debernuş
Sayfa 43 - Gözetleme Noktaları
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.