Gönderi

1526 syf.
10/10 puan verdi
Beklemek ve umut etmek
2218 kelimeden ibaret bir inceleme Yıllar önce belki de 10 yıl önce özet halindeki yaklaşık 300 sayfalık kitabını okuduğum ama yıllarca aklımda kalıp sürekli orjinalini bulup okuma dürtüsü ile beni 1500 küsür sayfalık bu kitaba iten faktör Dumas'ın kalemi ve Dantes'in muhteşem yükleşinin unutulmaz oluşuydu. İnsan her zaman bir şeyi yapacağına karar verdiği zaman en doğru anı kollamalıdır. Aksi taktirde tat vermeyecektir ve zaman kaybından öteye gitmeyecektir. Hele ki kitap okumak bu işlerin en önemlisidir. Hayatınıza şekil verip, hayal dünyanızı genişletip size farklı hayatları tattıracak yegane -asıl- kaynaktır. Geçelim bu şaheserin içeriğinin nasıl olduğuna. Alexandre Dumas'ın bu kitabı yazdığı dönemde sıkı bir devlet problemi vardı. Napolyon ve Fransa kralı XVIII. Louis arasında değişen taht ve restorasyon dönemi ülkeyi kazan gibi kaynatmaktadır. İşte bizim kitabınız da tam bu sebeple karışmaktadır. Edmond Dantes 19 yaşında genç bir denizcidir. Çok sevdiği kaptan Morrel'in yanında Firavun adlı gemide Akdeniz kıyılarını gezerek yük alıp satmakta ya da benzeri işlerle geçim sağlamaktadır. Gemi içinde tafya ile arası iyi olsa da Danglars(ona çeşitli ünvanlar yakıştırdım ama yeri değil) adlı bir tafya ile arası bozulmuş hatta Dantes onu düelloya çağırmış ama reddedilmiştir. Marsilya'ya gelen gemiden inen Dantes kaptanında izniyle birkaç aylı izne çıkmıştır. Gitmeden önce Morrel dönüşü kesinlikle kaçırmaması gerektiğini ve döndüğü zaman gemiye kaptanlık edeceğini söylemiştir. Minnet dolan bu genç adam(henüz 19 yaşında) bu sevinçle yaşlı ve hasta babasının evine koşar. Aniden çıka gelen oğlunu gören baba Dantes ufak bir şok yaşamıştır. Hal budur ki Edmond babasının günlerdir aç olduğunu anlamıştır. Daha önceden borcu olduğu terzi Caderousse'a o parayı ödemek zorunda kalmıştır. Gel git zaman aradaki zamandan dolayı sevgili Mercedes'i özleyen bir an önce onun kollarına koşmak isteyen Dantes bir an önce İspanyol sevgilisinin yanına gider. Mercedes onu sevgi dolu karşılaşmıştır. Başından geçenleri özveri ile dinlemiştir çünkü onlar gerçek aşıklardır. Bir gün kuzeni Fernand ile konuşan Mercedes kuzeninin onu birçok kez sevdiğini dile getirse de o sevginin saflığına inanarak sadece kuzen sevgisi sansa da adam ona aşıktır. Aşık adam her türlü kötülüğü yapan kişidir! Dantes ve Mercedes nişanlanmaya karar verirler. Nişandan önceki akşam hain kuzen, gemideki arası bozuk olan Danglar ve saf Caderousse içkiye tutulurken, bizim saf terzi sarhoş olurken bir şeye dikkat edemez. Fernand ve Danglars haince bir plan yaparak Edmond'u hapse attıracak sahte bir mektup hazırlarlar. Danglars bir anlığına bunun şaka olarak yapıldığını zanneder ama Fernand kahpelik dersi verircesine sinsice o buruşturulup atılan mektubu alır ve hükümet görevlilerine temize çektikten sonra tanınmaz bir el yazısı ile gönderir. İşte roman burada başlamaktadır. Nişan gecesi eğlence sırasında kapı çat diye çalınır ve içeriye polisler gelir. Edmond sorgusuz sualsiz götürülür. Mercedes'e geri döneceğine söz verse de bundan habersiz karakola gider. Çok sevdiği ve oğlu olarak gördüğü Edmond'un durumu Morrel için çok önemlidir. Polise gidip detayları öğrenir ama tanıdıklarıyla konuşsa dahi başarılı olamaz çünkü genç adam hükümet karşıtı olarak gösterilmiştir yani o Napolyon yandaşı olarak gözükmektedir. Sorguda savcı Villefort(bu lanetli ismi unutmayın) ile konuşan genç Edmond karşısındaki adama inanarak serbest kalacağına karşı emareler besmelektedir. Oysa Villefort mektubu okuyunca ucunun doğrudan babasına dokunağını anlayan savcının derdi aslında Dantes'ye suç atılan mektup değil onun gemideyken teslim etmesi için verilen ve hiç okumadığı mektuptur. Zaten nişan gecesinden sonra Paris'e bu mektubu teslim etmeye gidecekti. 1 gece bekletilen Edmond takip eden günde İf Şatosuna atılır. Orası geri dönüşü olmayan suçluların çürüdüğü İf adasındaki köhne bir adadır. Edmond bu zaman dilimi içinde suçunu dahi bilmeden bir zindan gibi bir yere atılır. 28 Şubat 1815'de tutuklanan Edmond Dantes akabindeki bir iki günde hapse atılır. Bu süreç kitabın en zevkli yerlerine tanık olduğum yerdi. Özellikle 1. cilt için geçerlidir. O odada tam 14 yıl geçirecektir. Yaşlı babası ise bu acıya ve hastalığa dayanamaz ve 5 ay sonra ölmüştür. Kaptan Morrel büyük çabalar sergileyip onu kurtarmaya çalışmıştır. Neler yaparsa yapsın suçu çok ağırdır ve çıkışının tek yolunun ölüm olduğunu öğrenmiştir. Böylesi bir çaba Morrel için 14 yıl sonra büyük bir faydaya denk gelecektir. Büyük bir adamdır ve kitapta ona sahip çıkan iki kişiden biri olmuştur. Bir diğeri ise zamanında baş rahip olan Faria'dır. Bir keresinde hapishaneye üstlerden biri denetime geldiğinde onu serbest bırakırlarsa büyük bir hazinen yerini onlara göstereceğini söylemiştir. Kimse ona inanmamaktadır çünkü o sözcükleri gardiyanlara dahi birçok kez dile getirmiştir. Acımasız ve açlık, sefalet günlerinin başladığı hapis günlerini suçunu bilmeden geçirmeye devam eden Edmond bir ara duvara tarihi unutmamak için günlerin çetelesini tutar ama belli bir süre sonra karışır. Kaldığı yerde bir sandalye, bir masa, bir yemek kabı ve yatağı bulunuyordur. Arada gardiyanlarla konuşan genç adam bir süre sonra bundan vazgeçerek artık kaçış planları yapmaya başlar. Yatağının altından yatağından aldığı ufak bir sivri aletle her gün kazar ve kazar zaten yapacak başka bir şeyi de yoktur. Gel zaman git zaman yan odasında kalan kişi ile konuşma olanağı yakalar. Onun da kendisi gibi kaçış planları yapmasını umar. İlk anda ses alamasa da pes etmez ve karşısındaki ses verir. Onun yaptığı tünel muazzamdır ve sanki profesyonel bir iş yapıyormuş gibi gözükmektedir. Onun koğuşuna doğru kazan Edmond onun tarafına geçer. Oradaki yaşlı adam ise eski rahip Faria'dır. O ise bir süre sonra yanlış yere kazdığı için kazmayı bırakan usta bir kişidir. Faria rahipliğin vermiş olduğu bilgelikle dolu aynı zamanda zamanın ve yaşın verdiği sukunet Edmond'u çok etkilemiştir. Yakın zamanda arkadaş olurlar. Faria'nın kaldığı yerin altına kendi kütüphanesi inşa etmek gibi büyük bir zekası vardır. Birçok kitabı vardır. Olmadık aletlerden farklı faydalı aletler yapmıştır. Altı yıl boyunca birlikte zaman geçiren bu ikili için hayatın en sıkışık yerinde en keyifli yılları yaşarlar. Faria ona birçok dil ve diğer bildiği herşeyi öğretir. Dantes bir gün Faria'nın ağır bir biçimde hastalandığını görür. Babadan kalma bir hastalığa sahiptir. Daha önce bir kere felç geçirmişti, şimdi de ikinciye tutulan Faria, üçüncü de öleceğini biliyordu. Babadan ve deden ve daha öteden aile mirası bir hastalıktır. Kendi hazırladığı kırmızı bir sıvıyı ikinci felçte ağzına dökmesini isteyen Faria, üçüncü içinde aynısı Dantes'den yine ister ama artık bir kolu ve bir bacağı felce teslim olmuş adam artık Dantes'i de ikna etmiştir ama sıvıyı ağzına dökmüştür. Birkaç saat beklese de yıllarını verdiği rahip artık ölmüştür. Gardiyanlar yemek teslimi sırasında ölümünü fark etmiştir. Dantes ise o tünelden yan tarafa geçerek rahip ile yer değiştirir. Planda mezara gömülmek vardı ama onu taşıyan iki adam onu İf Şatosu'nun uçurumundan denize atmıştır. Eğer ki iyi bir denizce olmasaydı ölmüş olurdu. Elbette Faria ölmeden önce Monte Cristo adasındaki hazineden bahseder ve Dantes'e her türlü detayı ezberletmiştir. Dantes bir adaya çıkar daha sonra bir tür soyguncu bir gruba denk gelir ve onlarla denizde oradan oraya birkaç ay çalışır. Sakallı ve uzun saçlı hırpani adam tarihi öğrendiğinde 14 yıldır içeride olduğunu öğrenir. Traş olunca birkaç gündür birlikte olduğu grup bile onu tanıyamaz. Dantes o gruptayken Monte Cristo adasına gider. Keşfini yapar ve zor da olsa hazineyi bulur. Onu parçalara ayırır, kimseye kaptırmaz ve bir servet elde eder. İşte kitabın ikinci kısmı için her şey hazırdır. Kusursuz planla yapılamayacak hamle yoktur. Zenginliklerle dolu bir hayata kavuşmuştur. Artık kendine Monte Kristo kontu demektedir. Geriye kalansa intikamı almaktır ama öyle kolay yoldan almayacaktır. İtalya'da yaşamaya başlayan kont kendini Fransya'ya yabancı yapar. Büyük bir köşkte birçok uşakla yaşar. O artık kültürlü ve zengin bir beydir. Kitabın içinde Vampa diye birinin hikayesi vardı. Yüz sayfaya yakın sürdü. Ne alaka diye düşündüm -ki hikaye pat diye girdi-. Sonradan kontla olan bağlarını ve kontun zengin olduktan sonra neler yaptığına dair ufak ip uçları vermektedir. Babasının öldüğünü öğrenir, Mercedes ise Fernand ile evlenmiştir. Morrel'in durumunu öğrenir. Batmaya yüz tutan bu adam zamanında onun için çok şey yapmıştır. Saf terzimiz Caderousse artık bir bar işletse de çok köhne yerdedir. Bir yabancı gibi gidip her detayı öğrenir ondan ve giderken onlara bir elmas bırakır. Morrel ile görüşen kont onun yanına ise rahip Abbe Busoni olarak gider. İşte buradaki detaylar okunmalıdır çünkü uzun ve detaylıdır. Morrel'i kurtardı mı derseniz, evet! Daha sonra kont Franz ve Albert ile tanışır. Aslında kont her şeyi planlayarak gider. Albert zaten Mercedes ve Fernand'ın oğludur. Kitabın içinde derin bir ihtiras vardır. Kont her şeyden uzak gibi dursa da planı ile avlarını örümcek ağına doğru çekmektedir. Tıpkı Franz ve Albert'i daha önceden bahsettiğim haydut Vampa'nın eline düşürür ve sonra anlaştığı gibi kahramanlık gözüksün diye kurtarır. Albert ile Fransa'ya giden kont orada zenginlerin grubunda isim yapmaya başlamıştır. Bir gün yine planladığı bir Villeford ailesinin kazasına neden olurken aslında onlar onu kurtarıcı olarak görmüştür. Bir gün Mercedes ile bile karşılaşır. Onların nasıl yükseldiğini ise zaten bilmektedir. Plan saat gibi işlemektedir. 2.cilt Geçelim kitabın 2. cildine -ki ben bir kitap özetlerken kronojik sıraya çok başvurmam, olayları birleştirerek anlatmayı tercih ederim. Kont vikont Andrea Cavalcanti ile tanışıyor. Bu vikont kitabın sonlarında büyük bir marifet sergileyerek hapse düşüyor. Niye mi çünkü küçüklükten gelen arsız davranışları yirmisine girmiş olan bu genci hiç bırakmamış. Aslında bu vikont zamanında öldü diye gömülen daha sonra şimdilerde Monte Kristo'nun hizmetçisi olan Bertuccio tarafından topraktan çıkartılan ve annesiz, babasız büyüyen bir gençtir. Babası ise Monte Kristo'yu haksız yere hapse attılar Mösyö Villeford'un ta kendisidir. Bu olaylar Andrea mahkemede yargılanırken savcının yüzüne doğru itiraf edilmiştir ve herkesi şok etmiştir. Andrea yıllarca ailesini aramıştır. Dediğim gibi özgün bir değerlendirme yapıyorum. Bu kitap açısından ve aynı zamanda kont açısından en toz kondurulmaz tek aile vardı. O da Morrel ailesiydi. Özellikle çevresinde tuttuğu Morrel'in oğlu Maximillien Morrel Edmond Dantes için bir oğul gibiydi. Ona verdiği tavsiyeler ve özel günlerde sürekli onu gözetmesi nihayetinde kontun ona karşı gerçekten kim olduğunu açıklamasına kadar gitmişti. Maximillien Morrel bunu duyunca, özellikle de babasının kim tarafından kurtarıldığını öğrenen Morrel ailesi konta karşı büyük teşekkürde bulundular. O ailenin en büyük arzularından biriydi. Trajedinin peşini bırakmadığı bu aile özellikle Maximillien'e hiç iyi davranmayan talihi yüzünden genç yaşta yaşama sırt çevirmiştir. Franz d'Epinay'ın zorla evlenmeye çalıştığı genç ve güzel Valentine ile aralarındaki aşk çıkmazı kaçınılmaz bir trajediyi getirmektedir. Franz d'Epinay ise kontun İtalya'da tanıştığı iki gençten biriydi. Evlenme olmaz tabii ama Valentine çok zor durumlarda kalır. Hatta bu genç kız Gérard de Villefort yani Dantes'i hapse attıran savcının kızıdır. Entrikada işin içine girince kapılar kapanmaya başlıyor. Villefort'un evinde ise zehirlenme vakaları yüz göstermektedir. Dört farklı vaka ve üç ölüm ile sonlanan bu durumun suçlusu bariz ortadayken aslında bu kişi sanki kimse bilmiyor gibi davranmaktadır. Gérard de Villefort'in eşi olan Héloïse'dir. Kadın eşi tarafından suçlanıp ya kendini zehirlemesini ister ya da gıyotini önerir. Héloïse Villeford'la olan küçük çocuğu Edouard birlikte zehir içerek intihar ederler. Villeforf ise delirmiştir ve çaresiz kalmıştır. Kont ile konuşan savcı kontun aslında kim olduğunu kontun kendi ağzından öğrenmiştir. Başka bir ilginç vaka ise kontun yani Dantes'in hapse düşmesinde ufak da olsa rolü olan belki o masada en saf masum olan üçlüden biri olan Caderousse oldu. Aptallığının ve aç gözlülüğünün sınırı olmayan bu adam zamanla para gözlü biri olup çıkmış ve kendi ölümünü hazırlamıştır. Çünkü bir gün kontun evine hırsız olarak girmiştir ve konta yakalanmıştır. Elbette onu öldüren kont değildi ama eve girmesi için onu gazlayan arkadaşı onu öldürmüştü, yine de kont intikamını almıştı. Gel gelelim kitabın asıl intikam olayına yani Morcerf'e. Zengin olduktan sonra ünvan olan ve Count Fernand MondegoM de Morcerf olan bildiğimiz adıyla ise Fernand, konta olan yakın bağları sayesinde içten içe çürümektedir. Nihayetinde bir gün işler çığrından çıkar Fernand delirir. Mercedes ise bu durumu öğrenir. Bu yetmezmiş gibi babasının durumuna içerleyen oğlu Albert de Morcerf (bu da zamanında tanıştığı iki gençten biriydi, plan o zamandan hazırdı) bir gün bir tiyatroda kontun kendi balkonunda konta meydan okur. Düello edeceklerdir ama annesi Mercedes bunu öğrenir, Konta yalvar yakar iptal ettirir. Zaten kont Mercedes'in onun kim olduğunu anlamasını önceden de sağlamıştı. Kont her türlü intikamını soğuk soğuk almaktadır. O masadan artık sadece Danglars kalmıştır. O da şuan kontun bankacısıdır. Baron Danglars para ilişkileri dışında özel davetlerde de kontla sohbetler içindedir. 1500 sayfalık kitapta her şeyi anlatmaya kalkarsam bir o kadar da özet çıkmış olur. Zaten Baronun kızı olan Eugénie Danglars'da Andrea ile evlenmek üzereyken her şey iptal olur. Valentine'a tekrar gelecek olursam kont ona ve Maximillien Morrel'e bütün sevetini bırakarak onları serveti bırakmadan önce Monte Kristo adasına götürür. Orada birkaç gün kalırlar. Çünkü Valentine'da zehre kurban gidenlerden biriydi. Oysa kont onu kurtarmış ama Morrel'de dahil herkes onu ölü zannediyordu. İki ay daha hayatta kalacağına konta söz veren Morrel o iki ay dolarken Valentine'ı karşısında görünce öldüğünü sanmaktadır. Son olarak ise kölesi ya da evladı olarak gördüğü Haydé'e değinmek istiyorum. Ali Paşa'nın kızı olan güzel bir hikayesi olan bu köle Yunan kızı kontu baba gibi sevmektedir. Çevresindeki herkes onun güzelliği ile alt üst olurken kont ise onu kızı gibi severken onu gerçekten desteklemektedir. Ona özgür olması için müsade dahi etse de o kontu terk etmez. Morrel ve Valentine'e mektup bırakıp giden kont Haydé'i de yanında alarak gider. Kont Danglars'dan da intikamını almıştır. Onu Vampa adıyla bilinen eski bir tanıdığına kaçırtmış ve haftalarda tutsak tutturmuş ve yemek karşılığında cebinde olan beş milyonluk çeki kullandırtmıştır. Kont sonunda gelip ona da kendini tanıtsa da hapisten çıkan Danglars çıktığında saçlarını bembeyaz görüyor (kendi yorumum yediği yemeklerle ilgi sıkıntısı ya da çileye dayanamaması diyebilirim çünkü yıllarcayı bırak yıl bile kalmadı orada). Biraz da Dumas'ı yorumlayıp bitireyim. Yazar çok etkileyici ve uzun bir kaleme sahip olmasına rağmen bütünlüğü neredeyse bozmayıp birde Rus edebiyatında olduğu gibi yüzlerce karakter sokmayarak olağanüstü bir iş çıkartıyor. Kitapta en fazla otuz karakter bulunmaktadır. İsimler ve ünvanlar uzun olsa da akılda kalıcı oluyor. Mekan sayıda sınırlıdır. Fransa'da başlayan hikaye İtalya'ya sıçrıyor ve orada da tekrar Fransa'ya dönüyor. Birde birkaç ada ve İf şatosu olarak bilinen hapishane var. 19'undaki genç adamın 33'ünde çıkabildiği hapishaneden 42'sine kadar intikam ve yaşam arasında geçirdiği olağanüstü hikayesi böylece bitiyor! Tüm karakterlerin birbiriyle ilişkilerini gösteren bir şema; upload.wikimedia.org/wikipedia/commo...
Monte Cristo Kontu
Monte Cristo KontuAlexandre Dumas · İthaki Yayınları · 201026k okunma
··
338 views
Emre okurunun profil resmi
Şu kitabı okurken aldığım o keyfi çok ama çokk az kitapta alabildim. Tekrar mı okusam perileri geldi.
Emre okurunun profil resmi
Zamanında böyle bir inceleme yazmıştım.
Nişanlılar
Nişanlılar
kitabını okuyunca hafif bir Monte Cristo kokusu aldım. Dumas yaklaşık çeyrek asır sonra yazmış. Sanırım o dönem böyle bir furya varmış.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.