Gönderi

456 syf.
·
Puan vermedi
NECİB MAHFUZ/ CEBELAVİ SOKAĞI’NIN ÇOCUKLARI-kırmızıkedi yayınları,çev:Leyla Tonguç Basmacı(roman-453syf.) Saramago’nun ‘’İncil’deki İkinci İsa’’ romanı, Salman Rüşdü’nün ‘’Şeytan Ayetleri’’ eseri gibi insanlığın gizemli, ama bir o kadar da acılarla, muammalarla dolu serüvenini, insan türünü en çok meşgul eden teolojik anlatıların satır aralarında ve rehberliğinde anlamaya çalışan Cebelavi Sokağı’nın Çocukları, etkileyici bir dinler tarihi alegorisidir. İnsan türünün ‘güç ve iktidar’ sarmalı etrafında şekillenen tarihine bir başka pencereden bakma çabası. Düzenler, sistemler, ideolojiler, dinler, yaşam biçimleri, iktidarlar, muktedirler değişir ama bir şey hiç değişmez. O da; şiddet, zorbalık, haksızlık, zulüm ve ölüm döngüsüdür. Bunların her biri, kendi yöntemiyle insanlığın selametini müjdeleyerek gelse de sonuçta hiçbiri bir kötülüğe dönüşmekten kurtulamaz. Geride bıraktıkları; birbirinden acı kötülük dolu sayfalardır. 2004 yılında “Tarihteki 100 Muhteşem Kitap” başlıklı bir listede 14. sırada yer almış olan bir eserdir, söz konusu olan. Açıkçası okuma sırasında birbirine çok benzeyen hikâye ve kahramanlardan oluşan bu romanla, Mahfuz’un başlangıçta neyi amaçladığını anlayamamış ve neden tekrara düşmüş diye düşünmüştüm. Ancak söz konusu olan Mahfuz ise bu tekrarın daha derin başka anlamlara gelebileceğini de güçlü bir şekilde aklımda tutmaya devam ettim. Roman ilerledikçe durum aydınlanmaya başlamıştı. Çağdaş Arap edebiyatının en büyük yazarı Necip Mahfuz ve en tartışmalı romanı da Cebelavi Sokağı’nın Çocukları’dır dersek abartmış olmayız. Nobel alan ilk Müslüman yazar da Mahfuz’dur. “Cebelavi Sokağı’nın Çocukları” romanının macerası, 1959 yılında El-Ahram gazetesinde yayımlanırken İslami yorum ve hükümlerin kalesi El Ezher üniversitesi tarafından aforoz edilmesiyle başlıyor. Çünkü roman alegorik bir eserdir ve eserin Allah’ı, Hz.Adem’i, Hz.Musa’yı, Hz.İsa’yı, Hz.Muhammed’i, şeytan’ı, Habili-Kabil’i temsil eden ve upuzun bir dinler tarihini metaforlarla anlatan bir niteliği vardır. Fanatik dinciler (Kör İmam) tarafından ölümle tehdit edilen yazar, 1994 yılında saldırıya uğrar ve ağır yaralı olarak kurtulur. Başka saldırılar da olur. İlginç olan cezaevinde olan on saldırganın da saldırmadan önce kitabı okumamış olmalarıdır. Aynı fanatik gruplar bu kitap yazılmasaydı, Salman Rüşdü’nün ‘Şeytan Ayetlerini’ de yazamayacağını söylemişlerdir. Mahfuz’un bu saldırılardan sonra çok sevdiği Kahire sokaklarında halkıyla buluşmaları sonlanmış ve hayatı koruma çemberi içinde sürmüştür. Roman Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde de oldukça geç yayımlanmıştır. Romanda yer alan karakterler ve temsil ettikleri kişi ve kavramlar şu şekildedir: Cebelavi -- En yüce gücü,Edhem -- Hz.adem,İdris -- Şeytan (Cebelavi'ye ilk baş kaldıran ve Edhem'e itaat etmeyendir),Umayma -- Havva (Edhem'i ikna ederek yasak olana karşı kışkırtır ve suç işletir),Hümam ve Kadri -- Habil ve Kabil( Kadri, Hümam’ı kıskançlık sonucu öldürür),Cebel-Hz.Musa,Rıfat-Hz. İsa Kasım-Hz. Muhammed,Arif- Bilim insanlarını veya bilimi temsil eder. Romanın konusu: Roman, bugünkü Kahire’ye kaynaklık eden çöl kenarında bir mahalle olan Cebelavi Sokağı’nda başlar. Sokağın sahibi ve kurucusu Cebelavi’dir. Görkemli bir konağı, sonsuz maddi imkânları ve hizmetçileri vardır. Farklı kadınlardan dört oğlu olan Cebelavi, dürüst, haşmetli, sert ve bazen de acımasızdır. Hiçbir hatayı affetmez, iyiliği, erdemi mükâfatlandırır. Mirasını ve servetine kaynaklık eden vakfı dört çocuğuna bırakacağını söylediği bir toplantıda bütün olayların kaynağı olan nifak da başlamış olur. Görevi zenci bir kadından olan oğlu Edhem’e verince diğer çocuklar itiraz eder. Oysa Edhem görev istememiş, cenneti andıran bahçede gününü gün etmek istemektedir. En güçlü, gösterişli ve büyük çocuk olan İdris babasına karşı gelir ve Edhem’e de düşmanlık yapar. Cebelavi hiçbir hatayıı, affetmediği için İdris’i evden kovar. İdris konağın dışında sefil, suça bulaşmış, taşkın bir hayat sürdürmeye ve bir taraftan da hem babasına hem de Edhem’e fenalık isteğiyle azap içinde yaşar. Bu arada Edhem konakta hizmetçi olan Umayma’ya gönlünü kaptırır ve evlenirler. Bolluk içinde mutlu bir hayat sürdürürlerken İdris’in bir hilesine Umayma da ortak olur ve Edhem’i babasının gizli odasında saklı görmeleri yasaklanan defteri alması için kandırırlar. Cebelavi Edhem’i suçsütü yakalar ve konaktan kovar. Edhem ve Umayma bin pişman olsalar da Cebelavi onları affetmez. Dışarıda sefalet içinde ve suçluluk duygusuyla yaşamaya çalışırlarken bir taraftan da İdris’in bitmeyen kötülüklerine maruz kalırlar. Edhem’in Hümam ve Kari adında iki oğlu olmuştur. Hümam akıllı, dürüst, çalışkan ve yumuşak huyludur. Kadri ise asi, sert ve suça meyillidir. Cebelavi’nin aileden yalnızca Hümam’ı konakta yaşaması için çağırması üzerine kıskançlık krizlerine girer ve kardeşi Hümam’ı öldürür. Bütün bu bölüm Hz. Adem-Havva, Habil-Kabil anlatısına uygun seyreder. Roman tek tanrılı dinlerin bir arkeolojisi üzerine kurulmuştur. İlk bölümün ardından Musa gibi kendi halkını bir araya getirmek için her yolu deneyen Cebel, İsa gibi yumuşak başlılıkla direnen Rıfat ve Muhammed gibi sevgi ve adalet duygusuyla beslenen bir düzenin kuruculuğunu yapan Kasım’la devam eder. Her bölüm kahramanının adıyla başlar ve sonra bıktırıcı bir tekrarla sürer. Tekrar şunlardan oluşmaktadır. Sokağı eli sopalı çete liderleri yönetir. Onlar vakfın vekilharcına bağlıdır ve Cebelavi konağından hiç çıkmaz, hiçbir şeye karışmaz ama her şeye kadirdir. Çete liderleri halkı her gün uyguladıkları fiziki ve psikolojik şiddet yöntemleriyle canlarından bezdirirler. Edhem bu teröre karşı koymayı hiç düşünmeden göçüp gitmiştir. Ancak ardından gelenler Cebel, Rıfat, Kasım ve Arif halkı her defasında örgütleyerek çete liderlerini öldürürler, vakfa el koyarlar ve gelirlerini adilce paylaşırlar. Ancak her yeni hikâyede olayların başa döndüğünü adil ve barış içindeki yaşamın yerini yeniden şiddetin, terörün, karmaşanın ve çete liderlerinin halk üzerindeki korkunç kanlı eylemlerinin aldığını görürüz. Değişmeyen şey, halkın güce karşı takındığı korkak, yaltaklanıcı, yararlanıcı ve boyun eğen tavrıdır. Bir kahraman çıkana dek, halkın davranış şekli hep aynıdır. Necip Mahfuz, insan türünün şiddet ve korku karşısında sergilediği tavrı trajik sahnelerle çarpıcı bir biçimde sergilemiş. Tek tanrılı dinler tarihinin kan, şiddet, haksızlık, korku, ölüm ve ayrımcılık dolu sayfalarında gezintiler yaparak zulüm ve şiddet döngüsünü sorgulatmayı amaçlamış. Eserde en çok ilgi ve tepki çeken bölüm ise en son sırada gelen Arif’in döneminin anlatıldığı bölümdür. Arif, sihir yoluyla tüm kötülüklerin üstesinden gelmeye çalışan ve bilimsel bilginin, akıl çağının habercisi olan biridir. Ancak bilginin de bir güç olduğunu, iktidar aracı olduğunu sezen mevcut iktidarlar hemen onu tekellerine almaya çalışmış ve kitleleri bilgi yoluyla kontrol etmeyi denemişlerdir. Bilgi artık onu üretenin sahip olabildiği bir güç olmaktan çıkmış, bizzat öznesine karşı da konumlanmıştır. Mahfuz bu bölümde dinlerin aydınlanma çağıyla birlikte etkisini kaybetmesini, Niçe’nin deyimiyle ‘Tanrı’nın Ölümü’nü Cebelavi’yi öldürerek duyurur. Ancak bu da insanlık için kurtuluş olamamış, kapitalist sistem bilgiyi kullanarak iktidarını aynı şiddette sürdürmeye devam etmiştir. Değişmeyen tek şey, güç ve gücün etrafında şekillenen şiddet, ölüm, zulüm ve haksızlıklardır. Başta yol gösterici gibi görünen bilgi, kısa sürede başka bir kaos ve kötücül güce dönüşmüştür. Mahfuz, olaylar dizisini oluştururken dinler tarihindeki anlatılardan yararlandığı gibi, peygamberlerin hayatından da yararlanmış ve biyografik ögeler kullanmış. Örneğin Hz. Muhammed’i temsil eden Kasım, kendinden yaşça büyük ve zengin bir dul kadın ile evlenmiştir. Hz. Muhammed’in dini yaymadan öce üç yıl gizlice çalışması gibi o da taraftarlarına gizlice ulaşmış ve Hıra Mağarasını temsil eden bir kayabaşında tefekküre dalarak planlarını kurmuştur. Hz. Musa’yı temsil eden Cebel de onun gibi yılanları uslandıran, kontrol eden mucizeler gösterir ve yalnızca kendi mahallesinin( kavminin) selametini düşünür. Hz. İsa'yı temsil eden Rıfat ise kendisine yakın olanlarca ihbar edilmiş ve öldürülmüştür. Ayrıca Hz. İsa’nın amcası Yusuf gibi marangozlukla uğraşan bir babaya sahiptir. Bu örneklerin dışında da çok sayıda biyografik izler mevcuttur. Sonuç: Olağanüstü bir kurgu, müthiş bir anlatı ustalığı ve Doğu’nun antik Mısır’a uzanan gizli anlam ve davranış kodlarıyla dolu bir roman.
Cebelavi Sokağı'nın Çocukları
Cebelavi Sokağı'nın ÇocuklarıNecib Mahfuz · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20201,711 okunma
··
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.