Gönderi

888 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 14 hours
Thomas Mann’ın Büyülü Dağ’ını bir grup arkadaş okuduk.Kitap yoğunluğu, zorluğu nedeniyle grup okuması yapmaya çok uygun bir kitaptı. Thomas Mann, Buddenbrooklar, Büyülü Dağ ile Yusuf ve Kardeşleri romanlarını hayatının üç anıtı olarak nitelendirmiş.Yusuf ve Kardeşleri dört ciltlik bir roman, okuma listeme girdi.️ Thomas Mann’ın Tolstoy’a duyduğu hayranlık çok büyükmüş.Bu hayranlık eserlerinde de kendini göstermiş.Leitmotiv ve ayrıntı zenginliği ile birlikte , eserlerindeki otobiyografik temeller de Tolstoy edebiyatının etkisi olarak nitelendirilmiş. Özelden yola çıkarak evrenseli yakalamayı amaçlayan Thomas Mann bu düşüncesini şöyle dile getirmiş. “ İçimde öyle bir inanç var ki, çağa ve topluma tercüman olmak için kendimden söz etmem yetmektedir; bu inanç olmasa yaratıcılık zahmetinden kendimi azat ederdim.” Thomas Mann, 1912 yılında, Davos’ta sanatoryumda tedavi gören eşini ziyaret eder.Sanatoryumun atmosferi onu çok etkiler.Başlangıçta Venedik’te Ölüm’ün karşıtı sanatoryum dünyasının lüks ortamında ölüme mahkûm hastaların pasif yaşamını karikatürize eden kısa mizahi bir roman yazmaktır amacı. Ancak kitap mizahi yanını kaybetmeden felsefe yüklü zaman ve eğitim romanına dönüşür. Thomas Mann aşırılıktan kaçınan bir denge insanı olduğunu sık sık belirtse de ironiden vazgeçemez.İroni ona göre objektiflik ve sanatın tam kendisi demektir. Arthur Schnitzler’in Büyülü Dağ hakkında “ O mizahçı sonsuzlukta geziniyor” demesi Thomas Mann’ı çok sevindirir. Thomas Mann der ki:”Kulağa tuhaf gelse de ben kendimi ilk planda mizahçı olarak görüyorum ve insanları güldürmekten hoşlandığım kadar hiçbir şeyden hoşlanmam.” Kitaptaki mizah, ironi beni de zaman zaman güldürdü.Sanatoryumda ağzında dereceler durmadan ateş ölçen insanlar, derece satmaya her an hazır hemşireler, mutlak ölüme mahkûm yatay yaşamayı benimsemiş insanların durmadan sigara içmesi, hatta onları tedavi eden doktorların da eşlik etmesi komikti. Zaman kavramı üzerine yapılan felsefi açıklamalar, zamanın göreceliliği sanki bir roman tekniği olarak da kullanılmış.Bir bakıyorsunuz kitap anlatılanlara göre akıp gidiyor, bir bakıyorsunuz yine anlatılanlara göre durağanlaşıyor.Thomas Mann ilişkiler ağının tadına varabilmek, müzik ve düşünce ilişkilerini hissedebilmek için Büyülü Dağ’ın iki kez okunmasını önermiş. Ben hem zamanın göreceliliğini hissettim kitabı okurken hem de bir müzik yapıtındaki iniş ve çıkışları. Thomas Mann’ı annesi Julia da Silva Bruhns çok etkilemiş.Julia da Silva opera sanatçısı olmak istemiş ancak ailesi tarafından engellenmiş.Buna rağmen müzikle bağını kesmemiş, Mann ailesinin yaşamında müzik daima yer almış. Büyülü Dağ’da Birinci Dünya Savaşı öncesi Almanya’sının düşünce, sosyal ve ahlaki yapısı ortaya serilirken, felsefi yoğunluk da altından kalkamayacağım kadar arttı benim için. Sanatoryumdaki kuzenini kısa bir süre için ziyarete gelip, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamısına kadar 7 yıl sanatoryumda kalan “hayatın problemli çocuğu” Hans Castorp, İtalyan hümanist edebiyatçı, aydınlanma felsefesinin temsilcisi Settembrini, Yahudi kökenli, komünistliği, cizvit-katolikle birleştirmeye çalışıp, ölüm fanatizmini savunan Cizvit Leo Naphta, psikanaliz deneyleri yapan asistan Krokowski, haz için yaşayan Mynheer Peeperkorn gibi farklı akımların temsilcileriyle karşılaşır. Hiçbirinin düşüncelerine kapılmaksızın orta yolu seçer.Thomas Mann’a göre bu orta yolu buluş, Alman şehirlisinin zihniyetinin simgesel bir şekilde dile getirilişiymiş. Sanatoryumun dışa kapalı ortamında Hans Castorp olgunluğa ulaşır.Bu açıdan bir eğitim romanıdır da Büyülü Dağ.Özellikle Kar isimli bölümde Hans’ın donma tehlikesi içinde yarı uyur yarı uyanık geçirdiği zamanda hayatın ve ölümün anlamını sezmesi, olgunlaşmasını vurguladığı gibi iki eğitmeninden de ayrılıp, kendini bulduğunun altı çizilmiş olur. “Benim iki eğitmenim! Tartışmaları ve çelişkileri bir guazzabuglio’dan, savaş çığlıklarından öte bir şey değil-birazcık aklı başında ve dindar bir insan onlara kapılmaktan sakınır.Gerçek soylulukmuş.Soyluymuşlar!Yaşam ve ölüm, hastalık ve sağlık, ruh ve doğaymış! Bunlar gerçekten birbirine karşıt şeyler mi?Soruyorum size:Bunlar sorun mu? Hayır, bunlar sorun değil, soyluluk sorunsalları da değil.Ölümün izleri yaşamın içinde sürer; öyle olmasaydı yaşam diye bir şey de olmazdı.Homo Dei statüsü de bunun içinde-ölümün izlerinin ve aklın tam ortasında bir yerlerde.Buradaki sütunumdan bunların tümünü görebiliyorum.İnsan böyle bir durumda olduğuna göre, kendine karşı saygın, iyi ve içtenlikli olmalı ve yürekli davranıp kendisiyle iletişim kurmalı çünkü soylu olan o, karşıtlar değil.İnsan karşıtların efendisi, tüm bu karşıtlar o var diye var; demek ki o karşıtlardan daha soylu.” ( İkinci cilt syf 190) Uyanışın, olgunluğun ifadesidir, yukarıdaki cümleler. Kitapta sık sık 7 rakamının tekrarı ilgi çekiciydi.Ayrıca çevirmenin çok sık kullandığı “ her kez” kelimeleri beni irkiltti her okuyuşumda nedense.️ Büyülü Dağ’ı sadece bir grupla okumakla kalmayıp, Gürsel Aytaç’ın Thomas Mann incelemelerinin rehberliğinde okudum.Zorlu, zorlu olduğu kadar zevkli bir okumaydı.
Büyülü Dağ
Büyülü DağThomas Mann · Can Yayınları · 20191,231 okunma
··
188 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.