"Mîrâc gecesi Rabbimi kalb gözüyle gördüm. "
Hak Sübhânehû ve Teâlâ hazretleri bana :
"Konuş benimle yâ Muhammed !" buyurdu. Ben hayretten dona kaldım. Sonra Allah Teâlâ benim gönlüme ilham etti de ben :
التَّحِيَّاتُ لِلَّهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ
("Bütün duâlar, senâlar, bedenî ve.
mâlî ibadetler Allah Teâlâ’ya mahsustur.)
Dedim. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
السَّلامُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ
(Ey Peygamber! Sana selâm olsun, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.)
Buyurdu. Ben de mukâbeleten :
السَّلامُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ
( [Ey Rabb’imiz]! Selâm bize ve Allah’ın sâlih kullarının üzerine olsun.)
Dedim. Allah Teâlâ da:
"Ya Muhammed, Cebrâil'i aramızdan çıkardım. Sen ümmetini aramızdan çıkaramadın." buyurdu. Cenâb-ı Allah'ın Habîbi'ne bu latîfesini duyan Cebrail (as)'da :
أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Diyerek şahâdette bulundu.