Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
BARBARLARI BEKLERKEN Neyi bekliyoruz böyle toplanmış pazar yerine? Bugün barbarlar geliyormuş buraya. Neden hiç kıpırtı yok senatoda? Senatörler neden yasa yapmadan oturuyorlar? Çünkü barbarlar geliyormuş bugün. Senatörler neden yasa yapsınlar? Barbarlar geldi mi bir kez, yasaları onlar yapacaklar. Neden öyle erken kalkmış imparatorumuz, şehrin en büyük kapısında neden kurulmuş tahtına, başında tacı, törene hazır? Çünkü barbarlar geliyormuş bugün, onların başbuğunu karşılamaya çıkmış imparatorumuz. Bir de koca ferman hazırlatmış ona rütbeler, unvanlar bağışlayan. İki konsülümüzle yargıçlarımız neden böyle işlemeli, kırmızı kaftanlar giyinip gelmişler? Neden böyle yakut bilezikler, parlak, görkemli zümrüt yüzükler takınmışlar? Ellerinde neden böyle altın, gümüş kakmalı asalar var? Çünkü barbarlar geliyormuş bugün, onların gözlerini kamaştırırmış böyle takılar. Ünlü konuşmacılarımız nerde peki, neden herzamanki gibi söylev çekmiyorlar? Çünkü barbarlar geliyormuş bugün, onlar pek aldırmazlarmış güzel sözlere. Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa? (Nasıl da asıldı yüzü herkesin!) Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar, neden herkes dalgın dönüyor evine? Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi. ve sınır boyundan dönen habercilere göre, barbarlar diye kimseler yokmuş artık. Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan? Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza. Constantino KAVAFİS Çeviri: Cevat ÇAPAN Asli Barbarlar olarak sınırlar çizdik, tel örgüler hazırladık, duvarlar diktik, gözcü kuleleri oluşturduk, mayınlar döşedik, kimyasal silahlar kullandık, ufak çocukları öldürdük, akla gelen her türlü vicdansızlığı yaptık ve bunların hepsini yaptıklarımızdan habersiz veya yaptıklarımızdan mağdur olan ve bizim adlandırmamızla "barbar" diye nitelenen insanları uzak tutmak gayesi ile yaptık... Aynı adı taşıyan kitabı bulunan Kavafis de şöyle soruyor? "Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan? Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza." Güngör Dilmen kısa oyunu olan Misyoner'e şöyle bir giriş yapmıştı; " Hmm.. kumsalda birtakım ayak izleri var. Ayak izleri kara, demek bu adada karaderililer yaşıyor. Bu kemikler de beyaz demek kumda ayak izlerini bulduğum bu beyaz adamları yemişler demek bu yerliler yamyam ben yamyamlı bir adaya düşmüşüm Ama yalnız değilim. Usa var yanımda. Öyleyse görevim başladı ben bu adaya bu yamyam yerlileri İsa'nın ordusuna kazandırmak için gönderildim. Geminin batması bir kaza değil misyonumu yapabilmem için bir vesileydi." İşte asıl barbalar Misyonerler, istilacılar yoktan yere düşman yaratıp kendine yeni alan yaratan emperyalist güçlerdir şimdi barbar kalmadı dünyanın her yerini istila ettik şimdi ne yapacağız? Şimdi kendi kendimizi yok etmenin sırası mı?... John Maxwell Cooetzee hayali bir imparatorluğun sinir ucunda barbaları bekleyen güvenlik noktasına değinerek aktarıyor bize kimin barbar olduğunu hem de bir yargıcın içsel hesaplaşmaları üzerinden bekliyoruz barbarları... Güney Afrika'nın sömürü düzenine başkaldırı olarak adlandırılan bu eser ün kazanarak evrensel emperyalizmin sömürü anlayışına ve kimin uygar, kimin barbar olduğu sormamızı sağlayan birb eserdir elimizdeki kitap. Sınır güvenliğini sağlamak üzere bir takım asker ve onları denetlemek üzere de bir Yargıç vardır. Yargıç vergileri toplar zamanını kitap okuyarak, avlanarak ve hayat kadınlarının olduğu hanlara gidererek geçirir rahat bir yaşam yıllardır rutin işler ve emekliliğine yaklaşan bir yargıç... Barbarların ordu hazırlığında olduğu ve isyan başlatacakları istihbaratı ile bölgeye yakalanan asilerin sorgulamarını yapmak üzere Albay Joll gönderilir artık eski rutin bozulacak kraldan çok kralcı olan albay sudan bahanelerle insanları göz altına alacak işkenceler yapacaktır, bir gün hırsızlıktan göz altında olan üç kişiden biri işkence de öldürülür ve yargıca doğal ölüm diye lanse edilir yargıç hücreye gider ceset torbası hâlâ diğer şüphelinin yanındadır diğer şüpheli de öldürülen adamın oğludur, döve döve öldürdüldüğünü gören yargıç için artık içsel hesaplaşmalar başlayacak ve huzursuzluğu her gün biraz daha artacaktır. Albay işkence zoru ile öldürdüğü adamın oğluna barbarların bir isyan hazırlığında olduğunu söyletir ve bunu bahane ederek isyancı avına çıkar bu av sırasında ilk olarak masum balıkçılar yakalanır getirilir süren bu hayali düşman bulma avında sayısız işkence ve sayısız taciz tecavüz gerçekleşir.. İşkence altındakiler serbest bırakılır geri de genç bir kadın gözleri hasar görmüş bir sekilde bırakılır Yargıç ona sahip çıkar aralarında bir duygusal bir yakınlasma da gerçekleşir lakin topraklarından alınıp burada onun merhametine bırakılan bu kızın durumu üzerinden içsel sorgulamar yapmaya devam eder ve aslında onun kızla olan yakınlaşması bir yanılsamadır ve mekanın asıl sahipleri kimler diye sorgularken şöyle diyecektir bizlere: "Nefretle nasıl başa çıkılır, özellikle bu nefret, yemek yeme alışkanlıklarının başkalığı ya da göz kapaklarının biçimindeki ayrılıklar gibi temelsiz nedenlerden kaynaklanıyorsa… Keşke şu barbarlar ayaklanarak bize ders verseler de, onlara karşı saygılı olmayı öğrensek! Biz bu toprakları kendimizden sayıyoruz, İmparatorluğumuzun bir parçası, alışveriş merkezimiz. Ne var ki insanlar, yani barbarlar, hiç de bizim gibi düşünmüyorlar. Yüz yılı aşkın bir süredir buradayız. Çölün bir bölümüne sahip çıkarak sulama kanalları yaptık, tarlaları ektik, sağlam konutlar kurarak çevrelerini surlarla kuşattık ama onlar bizi gene de geçici sayıyorlar. Aralarında hala eskiden bu toprakların göl kıyısınca alabildiğine uzanan, kışın bile zümrüt gibi yeşil bir çayır olduğunu atalarından dinlemiş ihtiyarlar var " (sf 64) Hazırlık yapar kızı topraklarına geri götürecektir çetin bir yolculuk kar fırtınası geçilmesi gereken uzun bir çöl yolculuğu sonrası kızı teslim eder kızı teslim ettiği göçerler ile arasında bazı mal alışverişi olur sonrasında uzun geri dönüş yolculuğu başlar .. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak yargıç barbarlara işbirliği yapmaktan suçlanıp görevinden alınacak Albay hem yönetime hem de yargılama işlerini eline almış olacak.. Şehirde eski huzur ortamı yok olacak yapılan her yağma her hırsızlık barbarlara mal edilerek bir sömürü düzeni başlayacak, Yargıç işkence gören barbarlarla aynı hayatı yaşadıkça onların insani yönlerıni keşfedecek ve asıl barbarın İmparatorluk ve onun Albay'ı ama bu artık önemi olmayan bir farkındalık çünkü kendi onuru da kendi hayatı da esir alınmıştır artık şöyle bir soru yöneltecek bize: "Sudaki balıklar gibi, gökyüzündeki kuşlar gibi, çocuklar gibi yaşamamızı olanaksız kılan nedir? Suç imparatorlukta mı?” Ortada bir suç varsa bu suç imparatorluğuna müsade eden insanlıktadır... 2020 yılındayız ve hâlâ içimizdeki barbar yaşamaya devam ediyor hâlâ çocukları öldürüyor kadın cinayetlerini gerçekleştiriyoruz ve hâlâ oldukça benciliz sadece kendimizi ve kendi çevremizi düşünüyoruz... Güney Afrika dilinde “ayrılık” anlamına gelen “Apartheid (Irkçılık Harekâtı) 1948- 1994 yılları arasında beyazların siyahilere ve yerlilere karşı uyguladığı faşist rejimdir. Yarım asır yurtlarında yabancı muamelesi gören, her türlü baskı ve şiddete maruz kalan siyahiler beyazlardan kurtulsa da beyazların kurduğu siyahi hükümetler aracılığıyla sömürülmeye devam ediyor çünkü tüm insanlık biliyor ki maddi güç için sömürü düzeni gerekiyor ve tüm insanlar boyun eğiyor ki bir avuç siyasi diktatör tüm sömürü düzenini yönetiyor... Şu alıntı ile bitireyim; "Bazı insanlar haksız yere acı çektiğinde," derdim kendi kendime, "acılarına tanık olanların kaderi bunun utancını hissetmektir." Yetmez bu utanç ama en azından bunu başarabilecek düzeye gelelim ve utanalım...
Barbarları Beklerken
Barbarları BeklerkenJ. M. Coetzee · Adam Yayınları · 19851,551 okunma
··
500 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Ebru Ince okurunun profil resmi
Her okuyana farklı bir öykü anlatır demiştim bu kitap için,gerek konusu gerek yazımından keyif aldığım "ve herkes okumalı " dediğim kitaplardan bir tanesi 👍:)) ortak tema vicdan ve iç hesaplaşma, dış temalar ise çok çeşitli sömürü ,tecavüz,şiddet ..insanın dinmek bilmeyen "hükmetme " duygusu ve daha binlerce nokta ..teşekkürler inceleme için tabii ki de ,dip not da kitaptan olsun ..Farkındalık adına "Sen de ,ben de uykudayken korkunç şeyler oluyor" desem... " Çakal tavşanın karnını deşse de dünya dönüyor. Selamlar :)))
Adem okurunun profil resmi
Kesinlikle çok yönlü bir kitap ve hepsine değinmek için epey uzun bir yazı gerekiyor o yüzden birçok noktaya değinemedim bile herkese şiddetle tavsiye ediyorum ben de... katkı için teşekkür ederim selamlar :))
Ebru Ince okurunun profil resmi
Ben bu aralar yazamıyorum hiç bir şey ama sen şevkle yazdıkça aklımda olan ve inceleme yazmam gereken kitaplar geliyor gözümün önüne :)) sayende elim kaleme gitmeye başlayacak sanırım :))
Adem okurunun profil resmi
Yaşar Kemal "Çok yazdığı için hiç okumuyordu" biz de çok okuduğumuz için yazmıyoruz lakin ikisi de hata değil mi? Evet çok okumak istiyorum eksik olan onlarca yazar ve yüzlerce kitap var ama elim kaleme gitmediği zaman huzursuz oluyorum her kitaba değil de az bilinen üzerine az yazılanlara yazmak istiyorum geri kalanlar için de yazan arkadaşların incelemelerine bakıyorum ben nasıl yazardım diye karşılaştırmalar yapıyorum yazmak lazım bence yazman lazım bence :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.