Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

456 syf.
10/10 puan verdi
Bozkırdaki Çekirdek
Benim için Türk eğitim sisteminde Köy Enstitülerinin ve bu enstitülerde yetişen aydınların apayrı bir yeri vardır. Edebiyat alanında ise Kemal Tahir'in gönlümdeki yeri zaten tartışılmaz. Ee bu iki güzel değer, bir paydada buluşmuşsa, bu eseri defaatle okumanın önüne geçmek benim için pek mümkün değil… Ülkemizin bu güzel iki kıymetini harmanlayarak birkaç satır karalamak istiyorum. Önce biraz enstitülerin tarihinden bahsedip, ardından bu radikal kitap hakkında birkaç satır yazmak isterim. En kısa ifadesiyle, Köy Enstitüleri dönemi , Anadolu'da ateşlenen bir eğitim meşalesinin, bir efsaneye dönüşmesi sürecidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, nüfusunun yüzde sekseni köylerde yaşayan ve neredeyse tamamına yakını okuma yazma bilmeyen, kişi başına düşen yıllık gelir ortalaması 134 Dolar olan halkımızın refah içinde yaşayabilmesi ve kalkınması için, devrim niteliğinde bir eylem şarttı. 15 Temmuz 1921 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen Maarif Kongresi'nde, Mustafa Kemal bu konuya değinerek, şunları söyler: "Bu yurdun gerçek sahibi ve toplumumuzun büyük çoğunluğu köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bundan ötürü bizim izleyeceğimiz milli eğitim politikasının temeli önce bilgisizliği gidermektir. Bir yandan bilgisizliği gidermeye çalışırken, öte yandan da yurt çocuklarını toplumsal ve ekonomik alanlarda etkin ve verimli kılmak için gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretme yöntemi, ulusal eğitimimiz temelini oluşturmalıdır. Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, en önce ve herşeyden önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla savaşma gereği öğretilmelidir. " Bu doğrultuda atılan ilk adım, Cumhuriyetimizin kurucularından Muallimler Birliği Başkanı Mustafa Necati'nin 20 Aralık 1925 te Eğitim Bakanlığı'na getirilmesiydi. Necati, göreve başlar başlamaz, üst düzey bir yönetim kadrosu oluşturdu. Bu yeni kadronun en dikkat çeken ismi 11 Mart 1926 da Bakanlık Levazım ve Alatı Dersiye Müzesi Müdürlüğüne atanan İsmail Hakkı Tonguç' tu. Mustafa Necati'nin 1929 yılındaki ani ölümüne kadar, sürdürülen çabalar hâlâ bir sonuç vermemişti,eğitim ve öğretim köylerimize hâlâ ulaşmamıştı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 14 Mart 1934 te CHP parti grubunda yaptığı bir konuşma sırasında yine bu konuyu gündeme getirir ve bunun üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Saffet Arıkan'ı Eğitim bakanı olarak atar.Çünkü Arıkan, köylücülük, Anadoluculuk ve ırkçılık gibi ideolojileri bakanlıktan uzak tutacak bir isimdi. Saffet Arıkan da ilk iş olarak İsmail Hakkı Tonguç'u İlköğretim Genel Müdürlüğüne getirir. Derhal Eskişehir Mahmudiye' de ilk eğitmen kursu açılır. Zamanla yaygınlaşan bu eğitim kurslarında yetişen eğitmenler sayesinde, binlerce köylü çocuğu ilkokulun üç sınıfını başarı ile bitirmişlerdir. 3 Ekim 1937'de Eskişehir Çifteler ve İzmir Kızılçullu da olmak üzere ilk iki Köy öğretmen okulu açılır. Arşivlere enstitü olarak geçmeyen bu isim sizi şaşırtmasın, zira o dönemde henüz gerekli yasa yürürlüğe girmediği için, enstitü ismi resmi olarak kullanılamadı. Mustafa Kemal'in ölümü ile oldukça sarsılan ve göreve devam edemeyeceğini belirten Arıkan istifa eder. Artık yeni cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, yeni Milli Eğitim Bakanımız ise Hasan Ali Yücel'dir. Yücel, devrimsel boyutta yenilik ve çalışmalara imza atmış, 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasasını çıkarmış ve Tonguç ile işbirliği içerisinde 21 enstitünün kuruluşuna öncülük etmiştir. Amma velakin 2.Dünya Savaşının akabinde başlatılan karalama kampanyaları neticesinde Yücel'in faaliyetlerine ket vurulmuş ve rızası dışında Enstitülerin içeriklerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu baskılara dayanamayan Yücel 1946 yılında bakanlık görevinden ayrılmıştır. Türk eğitim tarihimizde Saffet Arıkan ve Hasan Ali Yücel'den sonrası ise ne yazık ki yok. Yücel’in yerine getirilen Reşat Şemsettin Sirar ve 1951 de başlayan Demokrat Parti dönemi ile birlikte laiklik karşıtı görüşler hep ön plana geçmiş, dini unsurlar artmış ve Atatürk Cumhuriyetinden ödünler verilmiştir. Demokrasi adına verilen ilk kurban ise ne yazık ki Köy Enstitüleri olmuştur. Köy Enstitülerinde öğrencilerin yazlık toplam tatil süreleri 45 gündü ki isteyen öğrenci bu süreyi kullanmadan derslere devam edebilirdi. Zira enstitülerden, yaz kış demeden eğitimci eksik edilmezdi. İlkokuldan sonra 5 yıl süreyle eğitim verilen enstitülerde haftalık ders saati 44 tü. Bu 44 saatin 22 saati genel kültür ve meslek dersleri, 11 saati tarım faaliyetleri ve 11 saati de iş teknik derslerini kapsamaktaydı. Diplomalarda öğretmenlik mesleği ibaresinin yanısıra, bir iş (inşaat, onarım, bakırcılık, demircilik vb.) ve bir de tarım ustalığı (küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, sığır yetiştiriciliği, botanik vb.) ibaresi ekliydi. İşte böyle güzelliklerden sonra "nerden nereye" demekten alıkoyamıyor insan kendini... Büyük üstad Kemal Tahir de'' Bozkırdaki Çekirdek"adlı eserinde, Köy Enstitülerini iyisiyle kötüsüyle yatırmış masaya. Enstitüler hakkında doğrudan bilgiler sunmuyor bize lakin Çankırı, Çorum, Kastamonu üçgeninde kurulan bir Enstitüde, öğrenciler, öğretmenler ve müfettişler arasında geçen diyaloglar aracılığı ile herşeyi yansıtıyor bize. Her zamanki gibi yine keskin , net ve cesur bir şekilde tavrını ortaya koyuyor Tahir. Bir Anadolu çocuğu olmamasına rağmen, eserlerindeki muhteşem şive kullanımını ise yıllarca mahpuslarda yatmışlığına ve Anadolu insanıyla can ciğer dost, kardeş olmasına bağlıyor Kemal Tahir. Köylülerin eğitim seviyesinin yükseltilmesi için enstitülerden önce kurulu düzenin değiştirilmesi gerektiğini söylüyor yazar. Mesela romanımızda bir köy ağamız var, Zeynel Ağa... O ve yandaşları, gençlerin enstitüler yerine hafızlık okullarına gitmelerini savunuyor. Enstitülerin dinsiz imansız gavur icadı olduğunu, eğitmen Emine Hanım'ın ise erkek gibi pantolon giyen ahlaksız bir musibet olduğunu haykırıyor ve "Gavur Esdüdü" tabirini tüm köylüye aşılamaya çabalıyor. Zeynel Ağa kim derseniz ;köyde bir dediği iki edilmeyen, bütün işi gücü cinci hocalara cinsel güç arttırıcı muskalar yaptırmak olan bir uyuşturucu kaçakçısı... Ama olsundu, Zeynel Ağa abdestinde namazındaydı, ağzından Allah kelimesi düşmüyordu ! Ha bir de köyün dervişi var tabi Emine Hoca'ya tutulan...Tecavüz etmek maksadıyla kaçırıyor Hoca Hanımı. Çünkü olası bir tecavüzün ardından, mahkeme namus gerekçesi ile Emine ile Derviş'in evlenmesine karar verecektir, zira bu çok yaşanmış ve gerçekleşmesi kesin bir hükümdür. 1965 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş olan bu roman, diğer tüm Kemal Tahir romanları gibi yakın geçmişimiz hakkında fikir sahibi olmak isteyen okurlar için bulunmaz bir nimet. Tek partili hayat, köy, köylü, din istismarı, bürokrasi, eğitim gibi konuları ele alan romanımızda ,dönemin toplumsal yapısına ciddi derecede eleştiri de söz konusu... Kalemine, yüreğine, canına sağlık Kemal Tahir... ️***Seni bilmem ama ben usandım mucizeler memleketi vatandaşı olarak yaşamaktan. Hem mucizeden mucizeye hopluyoruz hem kıçımızda donumuz yok. ️***Toprağın üstünde ne var ne yoksa silip süpürmüşüz. Ormanlarını kül edip yele vermiş, derisinin yeşilini, ayrıklarına kadar, sömürmüş, suyunu tüketmişiz! Şimdi sıra; en ince damardaki son kan damlalarına gelmiş. Buraları, böyle bozkır yapan bizdik. Son kan damlası da tükenince, toprağı yiyeceğiz, gücümüz yetmediği için, yalnız yalçın kayaları bırakacağız! Evet, tarihte hiç bir insan, hiç bir toprak parçasına böyle düşmanlık etmemiştir. ️***Kurtuluş savaşı aslında Yunanı değil, Milletin ters bahtını yenmişti. Biz, bilgisizliği, geriliği mi yenemeyecektik. ️Anadolu insanının hürlüğünün hiç aşınmayan iki ana dayanağı vardır: Çile çekme gücü... Azla yetinebilme alışkanlığı... Bu iki zenginliğini hiçbir kumarcı, hiçbir oyunda kaybedemez. Geleceğimizin umudu bu iki zenginliğe bağlıdır. ️***Her köyde bir Mustafa Kemal... Nerde o mutlu günler?
Bozkırdaki Çekirdek
Bozkırdaki ÇekirdekKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20171,066 okunma
··
1.332 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Aydınlığa Omuz Verenler
Aydınlığa Omuz Verenler
sayfa 7 Bence gerçeği yakalamak, önce önyargılardan ve duygusal bağlantılardan tümüyle anınmakla mümkündür. Ne Türkiye'deki Köy Enstitüsü çalışmaları, ne "Bozkırdaki Çekirdek’te ileri sürülen karşı savlar, bugüne kadar yeterince soğukkanlı, duygusallıktan uzak, objektif olarak tam ele alınabilmiş değildir. Ortada bir toz-duman havası yaratılmış, iki taraf da birbirini ağza alınmaz sözlerle suçlar olmuştur. Çözüm elbet böyle olmaz..
AkilliBidik okurunun profil resmi
Kalemine sağlık...
Adem okurunun profil resmi
Ben bu kitabı okumadım ama Enstitü mezunlarından Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Fakir Baykurt başta olmak üzere ve araştırdığım zamanlarda anılarını okuduğum başka yazarlar Kemal Tahir'in bu kitabına adeta düşman kesilmişlerdir. Nedeni de Enstitülerde var olmayan şeyleri yansıttığı veya çarpıttığı hususunda ne kadar doğru olduğuna bu kitabı okuyunca karar vereceğim ama siz Enstitüler konusunda bilgiye sahipsinizdir Enstitülü mezunların bu kadar sert eleştirilerde bulunmasına neden olacak mevzular yer alıyor mu merak ettim?
Seda okurunun profil resmi
Evet yer alıyor Hocam. Ama inanın bir cenah, diğer bir cenahı bastırmış değil. Kesinlikle her iki tarafın da haklılık payları var. Kemal Tahir bol keseden mavi boncuk dağıtan bir isim değil, hal böyle olunca da çekincesi olmamış.
1 sonraki yanıtı göster
Elif okurunun profil resmi
Devlet Ana incelemenizi de okudum. Bu kitaplarla ilgili okuduğum en iyi incelemelerden olmasına rağmen 19-20 kişinin beğenmesi üzücü. Sitede takipçi sayısı azsa beğeni de az geliyor. İnceleme altta kalıyor. Kaleminize sağlık. Çok yararlı bir incelemeydi. Teşekkürler. :)
Seda okurunun profil resmi
Okuyup beğendiğiniz için asıl ben teşekkür ederim
Elif
Elif
İncelemelerim arada bir de olsa sizin gibi okurlara rast gelip de memnuniyet veriyorsa ne mutlu bana, gerisi teferruat, sevgiler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.