Gönderi

116 syf.
5/10 puan verdi
Kafası bu kitap yüzünden karışık olan Müslümanlar, Toplanın!
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Okuyalı epey zaman oldu. Açıkçası bu kitabı incelemek isteği bu sitedeki incelemeleri okuyunca oluştu. İnceleyenlerin birçoğu uzun uzun açıklamak, örnekler vermek, neden desteklediğini anlatmak yerine adeta Muazzez Hanım’ın fanı gibi okunmalı, mükemmel şeklinde yorumlar yapıyor. O kadar garip, şişirilmiş inceleme paylaşımı okuduktan sonra ister istemez aynı kitabı mı okuduk acaba demeye başladım. Kardeşim https://1000kitap.com/GnydnSerhat ile kitabı incelemeye karar verdik. Ben İslam dinine inanıyorum. En az sizler kadar kuşkucuyum. Kafama takılan her şeyi anlamaya çalışıyorum. Sağı solu kurcalıyorum. İnternette araştırmalar yapıyorum. İnsanların okuyup hemen inanmalarını anlayamıyorum. Kitaptaki bilgileri araştıranları ayırıyorum. Ama bu kitap sizi benim zihnimi meşgul ettiği kadar meşgul etti mi? Zannetmiyorum. Çünkü sizin bu kitap üzerine yeterince düşünmediğinizi incelemelerinizdeki körü körüne inanmış vaziyette yazdığınız şişirilmiş, göğe yükseltilmiş, abartılı ve altı boş olan cümlelerinizden anlıyorum. Kardeşime yazacağımız bu incelememizde daha çok İslam üzerine yapılan benzetimler üzerinde duracağız. Yazarla ilgili de birkaç şey söyleyeceğim. Şuan 105 yaşında olan yazarımıza saygım var. Atatürk’ün yönlendirmesiyle Sümerolog olmuş, ülkemize hizmet etmiştir. Şahsi olarak bir kinim yoktur. Derdimiz bu kitabı yazarken yaptığı adeta zorlama yorumlarladır. Kitabı ikinci kere okuyup içerisinde yer alan ifadeleri tırnak içerisinde alıp, eleştirimizi yazıp, toparlamayı, kaynaklarını da belirtmeyi düşünüyoruz. İncelemeyi bir Word dosyasına yazacağız. İnceleme sonuna indirmek isteyenler için bir link koyacağız. Daha fazla uzatmadan kardeşimle kitabı incelemeye başlıyoruz. “Gelecekte yeni bulunacak metinlerle bunlara daha ilaveler yapılabilecektir. Çünkü Sümer din veya edebiyatına ait henüz bilinmeyen ve kırıklıkları dolayısıyla tam çözülemeyen metinler de olduğu gibi, hâlâ toprak altında da pek çok tabletin bulunduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte eldeki malzeme bile Sümer kültürünün daha sonraki dinler üzerine olan etkisini okuyuculara göstermeye yeterlidir, kanısındayım.” Serhat’ın görüşü: Tabletlerin okunuşu için örneğin bugünkü anlamda düşünürsek kırıklı tabletler her zaman "yukarıdan aşağı 5 satır var kalan satırlar yok" şeklinde değil. Bazen üst üste birkaç satır eksikmiş bazen de cümleler arasında bazı kelimeler eksikmiş. Yani ikinci durum için "Serhat incelemeyi ...tarihinde güncelledi." şeklinde bir örnek verebilirim sanıyorum. Şu sitede tabletlerin ingilizce çevirisi yer alıyor. Oradan bu çıkarımı yaptım: etcsl.orinst.ox.ac.uk/# Bilal’in görüşü: Serhat’ın verdiği örnek mantıklı görünüyor. Ancak şöyle bir şey var. Yazar yine de kırık tabletlerin ve yer altında henüz çıkarılmamış tabletlerin olduğunu söylüyor. Elde olan tabletlerin tarihsel olarak Sümer’den sonra gelen dinlere olan Sümer Kültürünün etkisini gösterme açısından yeterli olduğu yorumunu belirtip, karşılaştırma yaparken kullandığı bazı materyallerden bahsetmiş oluyor. O kullandığı materyallerle, yaptığı çıkarımlar noktasında yorumunu belirttiği için ben de onu suçlamadan fikrimi bir varsayıma dayandırarak beyan edeceğim. Eksik kalan kısımlarla ilgili zorlama yorumlar yapıp yapmadığını nasıl bileceğiz? Örnek veriyorum. Ben 5 bin yıl önce yaşadım. Bir tane ağaçtan sopa yaptım. Nasıl yapıldığını da bir yere yazdım. Sen de bu sopayı binlerce yıl sonra buldun. Ben normalde sopayla ulaşamadığım meyvelere vurarak düşürmeyi hedefledim. Meyveleri düşürmek için kullandığım bu sopanın nasıl yapıldığını, ne için yapıldığını yazdığım yazının yarısı eline geçti. Orada meyve olduğu yazmıyor. Sen bu yazıdan tamamen bir çıkarım yapabilir misin? Sen tuttun dedin ki bence bu sopayı bir çeşit ayin için kullanıyordu. Meyveye vurduğum kısmı yok diye sen de bence bu sopayı yapan kendini dövüp bir tür manevi günah çıkarma yapıyor diyebilirsin. Diyemez misin? Bence diyebilirsin. Yazar eğer “isterse” tabletlerin kırık ya da eksik olmasıyla ilgili elindeki materyalleri değerlendirirken bu türden bir zorlama yorumlama yapabilir diyor “varsayım” fikrimi burada bitiriyorum. İkimizin görüşünü de ayrı ayrı belirttikten sonra incelemeye devam ediyoruz. “Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman dinleriyle Sümer dini arasındaki ortak noktalar şunlardır: Tanrının yaratıcı ve yok edici gücü“ Tanrı düşüncesinin mantıken kabul gören tanımına göre bir Tanrıda bulunacak özellikler şunlardır: En büyük, en güzel, en güçlü, yaratıcı, yok edici… Tek tanrılı Semavi dinlerde Tanrının yok edici özelliği bulunması çok doğal değil mi? Bunun benzer olması kadar doğal bir şey yok sanırım. “Allah bazen üçüncü şahıs olur, bazen doğrudan konuşur.” Bu ifadeyi Sümerlilerdeki Tanrıların haber verdiği kişiler üzerinden eleştiriyor. Haber verirken bazen o diyormuş bazen ben diyormuş. Örneğin Nisa suresinde 106.ayette şöyle der: “Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah çok yargılayıcı, ziyadesiyle esirgeyicidir.” Bunu tutup benzerlik olarak sunmak ne kadar gariptir ya. Allah ne diyecekti? İnsanın anlaması için nasıl ifade edecekti? Kuran birçok yerde anlaşılması için Arapça indirildiğini ifade ediyor. Yani içinde geçen söz sanatları, dil yapısı o dönemin kullanımına göredir. O dönemden bu döneme bu konuda aktarılan bir itiraz var mı bilmiyorum, yani Allah kendine neden o diye hitap ediyor diye sorulmuş mu bilmiyorum ben görmedim. Örneğin cümleler arasında öznenin birden bire değişmesi iltifat sanatıdır ve Kuran'da da olduğu söylenir. Yine bu yüzden bazı mecazlı anlatımları daha iyi anlamak için o dönemin şiirlerinden yararlanılır. Bu yüzden ben, Arapların kullandığı şekilde bu hitapların Kuran'da yer bulduğunu düşünüyorum. Ben Allah’ın gönderdiği tüm kitaplara inanıyorum. Bazıları bozulmuştur. Tamam. Ama dönemine göre inmiştir. Mesela Tevrat indiğinde Mısır’da sihirbazlar ünlüydü. Hz.Musa’nın asayı yılana dönüştürüp, onları yenmesi sihirbazlar üzerinden verdiği bir derstir, bir mucizedir. Hz.İsa’ya İncil indiğinde tıp bilimi ön plandaydı. Hz.İsa hastaları iyileştiriyordu mesela. Allah da tıp üzerinden mucizeler gerçekleştiriyor, mesajlarını iletiyordu. Kur’an indiğinde Arap toplumunda şairlik ön plandaydı. Belagatı iyi olan bir sürü insan vardı. Allah da verdiği mesajları buna göre söylemiştir. Toplumda bir sürü iyi şair, belagatı kuvvetli, bilgi sahibi Hristiyan, Yahudi vardı ve hiçbirinin aklına Allah bazen O diyor bazen ben diyor demek gelmemiş mi? Bu bence diğer dinlerde de vardır diyememiş mi? Bunu benzerlik olarak sunmak? Neyse devam ediyoruz. “Sümer'de kralların nasıl sarayları varsa Tanrıların da öyle evleri olmalıydı. Bunun için "Tanrı evi" adı altında görkemli tapınaklar, yanlarında Tanrılarla insanları yaklaştırdığı düşünülen basamaklı kuleler yapılmıştı. Daha sonra bu Tanrı evleri sinagoglara, kiliselere, camilere dönüştü. Camilerin ve minarelerin üstündeki yarım ay, Sümer Ay Tanrısının sembolüdür.” Yazar demek istiyor ki bu tür yapılar Sümer’dekiler gibi Tanrı yapıları, evleridir. Allah her şeyin sahibidir. Tutup da Allah’ı bir mekana sınırlamak mantıklı izahı olan bir şey değildir. Diyeceksiniz ki Kabe Allah’ın evi diye geçer. O sadece bir simgedir. Allah’a ibadet edilmesi için gösterilmiş bir mekandır. Müslümanlar da bundan hareketle yüzünü Kabe’ye dönerken Allah’a dönmüş gibi ibadetini yapmış olur. Bunun dışında zaten Allah kendini doğunun ve batının rabbi olarak Kuran’da tanıtır. Detaylı anlatım için şu linke bakabilirsiniz. sorularlaislamiyet.com/kabe-icin-neden... Devam ediyorum. Cami minarelerinde bulunan yarım ay sembolünün Sümer’den alındığını söylemiş. Yazara sormak lazım yarım ay sembolünün tarihini biliyor mu? Yarım ay Türk toplumlarıyla beraber minare üzerine eklenmiştir. Peygamber zamanında böyle bir simge yoktur. Türklerin İslamiyet’e geçmesiyle beraber kendi kültürlerini minareye yansıtmışlardır. Ama bunun sadece taş bir yapı olduğunu ve sıradan bir simge olduğunu unutmamak gerekir. Mesela ben İslamiyet’e geçtim. Bir topluluğun lideriyim. Minare üzerine aslan simgesi koydum. 1000 yıl sonra Sümerolog olan Muazzez Hanım bunu gördü ve dedi ki bu Sümerlilerde bu burç simgesidir. O zaman Sümerlilerden etkilenmiştir. Böyle tutup zorlayıcı yorumlar yapmak ne kadar akla mantığa uygundur? Sümerlilerin binlerce tanrısı vardı. Çok tanrılı dine inanıyorlardı. Ne gördüyse tapmış. Hangi simgesi kullansan oradan gelmiştir diyebilirsin. “Sümer kralları, Tanrıların yeryüzündeki vekili sayılıyordu. Bu inanç Hıristiyanlıkta papaya, Müslümanlıkta halifeye geçerek sürmüştür.” Bakara suresi, ayet 30: Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.” Bu halife kavramını da doğru aktarmamış. Ayette bahsettiği kişiler insanlardır. İnsanı yaratmaktan bahsediyor. Sümer krallarının Tanrı’nın yeryüzündeki vekili kavramı ile İslam’ın halife kavramı birbirine benzemiyor. Kral muhtemelen Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak sınırsız güç ve sorgulanamaz bir yetkiye sahipti. İslam’daki halife kavramı böyle bir şey değil. Ayrıca despotik yönetimin aksine İslam’da istişare ile karar vermek zaten Kuran’da tavsiye edilen bir yöntem. “Musa'nın kanununda bulunan anaya babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, çalmayacaksın, yalan tanıklık etmeyeceksin, komşunun karısına ve malına göz dikmeyeceksin gibi kurallar Sümer kanununda da aynı. “ Yazarın dinlerin amacını bildiğine inanmıyorum. Ben de yarın bir din üretmeye kalksam çalma, öldürme diye kurallar söylerim. Din peygamberler aracılığıyla gönderilirken sadece yaratıcısını tanıtmak için mi gönderilir? Sadece yaratıcısına ibadet için mi gönderilir? Hayır. Peygamber gönderilen yerler genelde yollarından sapmış, zulümlerin boy gösterdiği, haksızlıkların olduğu yerlerdir. Eminim dünyanın herhangi bir yerine gitsem hiç Sümer’i vs.. duymamış etkileşimde olmamış toplulukların kurallarına baksam toplumlarının düzenlerini sağlamak için yukarıda geçen kuralları kullanacaktır. “Sümer'de sosyal adaleti koruyan Tanrıça, senede bir kere insanları iyi veya fena hareketlerinden dolayı yargılar, kötüleri cezalandırır. Bu inanış İslam'a, Şaban ayının on beşinde Berat Kandili olarak girmiştir.” İslam’da berat kandili zayıf hadislere dayanıyor. Doğruluğu tartışılıyor. Birçok insan peygamber döneminde olmadığını söyler. Kur’an’da da geçmez. Kur’an’da sadece önemli gün olarak kadir gecesi geçer. İslamiyet’te bir de, bu tür bir yargılama yıl içindeki önemli günlerde yapılır diye bir inanış yok. Yargılama tamamen ahiret gününe bırakılmıştır. “Sümer Tanrılarının esas adlarının başka, niteliklerine göre diğer adları da vardı. Babilliler bu adlardan 50'sini yeni yarattıkları Tanrı Marduk'a vererek tek Tanrı düşüncesine doğru bir adım atmışlardı. İslam dininde Allah'a verilen 99 ad, aynı geleneğin bir devamı gibi görünüyor.” Allah’ın sıfatlarının tarihi Kur’an’daki eylem ifadelerinin sonucudur. Örneğin yine Nisa 106’te “Allah çok bağışlayandır” ifadesi geçer. Sonra da bu ayeti okuyanlar buna arapça “Et – Tevvab” demişler. Bunlar hadislerde geçiyor. Kur’an’daki ifadelerin çıkarımı sonucudur. Kitap Kur’an’daki köken diyor ama yazar hadislerdeki ifadeleri de Kur’an’mış gibi önümüze sunuyor. Ayrıca Allah’ın 99 ismi sınırlı bir sayıyı değil çokluğu ifade eder. “Sümerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur'an'da aynı inanış "Levh-i Mahfuz" olarak sürüyor. Nemi Suresi, ayet 75: "Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da (Levh-i Mahfuz) bulunmasın." Bürûc Suresi, ayet 17, 18: "Orduların haberi geldi mi sana? Onlar Firavun ve Semûd orduları idi (nasıl helak oldular?). Bilakis inkarcılar bir başka çeşit yalanlamanın içine düştüler. Allah onları arkasından kuşatmıştı. Hakikatte onların yalanladıkları Levh-i Mahfuz'da bulunan şerefli Kur'an'dır." “Bu ayete göre Kur'an bile gökte yazılı bulunuyor. Sümer'den kaynaklanan bir inanç!” Yazar nasıl zorlama bir yorum yapacağını şaşırmış! Buradaki ayetlerde Kur’an gökte yazılı duruyor diye bir şey yazıyor mu? Bazı ayetlerde Allah katında bulunduğu yazılıyor. Allah’ta mekandan münezzehtir. Levh-i Mahfuz’un detaylı tanımına aşağıdan ulaşabilirsiniz: sorularlaislamiyet.com/levh-i-mahfuz-n... “Sümerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı gibi. Aynı şekilde Tevrat ve Kur'an'da da 7 sayısı bolca bulunmaktadır. İslam'a göre cennetin 7 kapısı vardır; Sümer yeraltı dünyasının da 7 kapısı bulunuyor.” Kur’an’da cennetin kapı sayısı yazmaz. Hadislerde ise cennetin 8 kapısı olduğu rivayeti var. Hem Kur’an’daki kökeninden bahsediyor hem hadisleri kullanarak Kur’an’mış gibi sunuyor. İlgili hadis: “Cennetin sekiz kapısı vardır. Hadislerde “Cennetin sekiz kapısı olduğu” açıkça ifade edilmiştir,(bk. İbn Hacer,VII/28).” Detaylı bilgi için: sorularlaislamiyet.com/hadislerde-riva... “Yahudilere ve Kur'an'a (dipnot 28'e bkz.) göre Tanrı 6 günde dünyayı yaratıp yedinci gün dinlenmiş.” Dipnot olarak verdiği açıklamada ise Kur’an ve Tevrat’taki dünya yaratılışıyla ilgili ayetlere değiniyor. Ama Kur’an’da Allah’ın dinlendiği yazmıyor. Allah’ın dünyayı yaratmaktan yorulmayacağı Kur’an’da Ahkaf suresi 33.ayette “Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan” şeklinde geçer. “Sümer yazarlarına ve ilahiyatçılarına göre her insanın ve ailenin bir şahsi Tanrısı veya Tanrısal baba yerine geçen iyi bir meleği vardı. Bu, bir fal, bir rüya veya görünen Tanrı ile bir anlaşma yapılarak belirlenirdi. Bunun görevi, Baştanrılardan, ait olduğu kimse için sağlıklı ve uzun ömür dilemek ve onun isteklerini Tanrılar meclisine iletmek. Tevrat'ta (Tekvin, 31:53), "İbrahim'in, Nahor'un Allahı, babaların Allah’ı aramızda hükmetsin!)" deniyor. Bu da Sümerlilerin şahsi Tanrısının bir yansıması, İbrahim'in Allah’ı, İbrahim ile, onu tanıyacağına, kendine Allah yapacağına dair bir ahit yapıyor, onu da sünnet yapılmak suretiyle pekiştiriyor. Kur'an'da (Kaf Suresi, ayet 17, 18), "Hiç kimse yoktur ki, onun üzerinde bir koruyucusu ve denetleyicisi bulunmasın," denmektedir ki, bu da Sümerlilerdeki bireylerin özel Tanrılarını yansıtıyor.” Burada bahsedilen ayetin çevirisini nereden almış bilmiyorum ama ona göre bu ayet koruyucu meleklerden bahsediyormuş. Diyanetin veya bilinen başka çevirilerde bunu göremedim. Kaf Suresi: 16 – 18 meali: 'İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptığını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız. O hiçbir söz söylemez ki yanında çok dikkatli bir gözetleyici olmasın! ' Ayrıca bahsettiği gibi meleklerin koruyucu görevi yoktur. Ayette geçen 2 melek insanların günahını ve sevabını kaydeden meleklerdir. “Araplarda da bunun olduğunu, hatta Muhammed'in büyükbabasının, "Eğer on oğlum olursa birini Tanrı'ya (veya Tanrılara) kurban edeceğim," dediğini bir kitapta okumuştum. Mezopotamya'dan gelen İbrahim Peygamber bu ilkel âdeti kaldırtmış.” Bir kitapta okumuştum diye bir açıklama olabilir mi? Kaynak nerede? Her şeyde dipnot, kaynak veriyorsun da bunda niye vermemişsin? Yakında eltimden duydum falan da diyebilirsin gibime geliyor. "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında) örtülerini üzerlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur." Bu ayete göre kadınlar örtününce ne okullara gidebilecek, ne de çalışabilecekler. "Bu ayete göre kadınlar örtününce ne okullara gidebilecek ne de çalışabilecekler" Yazar bu yorumu hangi tefsire veya kimin mealine göre yazmış bilmiyorum ancak böyle bir anlayış yok İslam’da. Hz. Aişe’nin tefsir, hadis, fıkıh bilgisi birçok sahabeye nazaran üst düzey nitelikteydi. Yine bu anlayışın olmadığını, bildiğim kadarıyla sonraki dönemlerde de yerleşmediğini 13.YY’da yaşayan Muhyiddin ibn Arabi’nin Arzuların Tercümanı kitabının önsözünden de örnek olarak bakabilirsiniz. Hadis rivayeti aldığı kadınlardan övgüyle bahsedip ilimlerinin derecesini sizi şaşırtacak şekilde anlatıyor. Bu arada yukarıdaki ayetin tefsirini tam 14 farklı tefsirden kontrol ettim ama yazarın yorumuna benzeme kırıntısı bile gösterebileceğim bir yoruma dahi rastlamadım. Kitabı epubtan okuyorum. %20’sine geldim. Daha 5’te 1’ini okurken bu kadar hata göze çarpıyor. Kitabı tamamen incelersem wordde yazdığım sayfa sayısı 10u geçer. Kitabın geri kalan kısmı ile ilgili olarak da şunu diyebiliriz: İlk yaratılış, Cennetten gönderiliş, nuh tufanı, harut marut vs.. Sümerler'den önce geçmiş bir dizi olayın Sümer tabletlerinde görülüyor olması ilahi kitapların uydurma olduğunu değil dönemin anlayışına -bozuk bazı inançlar bulunuyor olsa bile- işlediği için ilahi kitapların aynı kaynaktan beslendiğini gösterir diye düşünüyorum. Hatta Kuran'da bu, şu ayetle bildiriliyor: 'Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.' (A'la- 19) Hz. Muhammed’in Kur’an’ı etrafındakilerden alıp oluşturmuş olması ihtimalini düşünmek bana çok garip geliyor. 6.yüzyıldasınız. Ne teknoloji var ne tarih bilginiz ne de dönemin üst düzey Arapça bilgisine sahip şairleri ile yarışabilir konumdasınız. Bu kişi kendi yazdığı kitaba bilgisizce “ben insanı bir damla sudan yarattım”, “yaratmaya suda başladım” diye cümleler yazıyor. Bu yetmiyor kendinden önceki yaygın görüşün aksine evrenin sonsuzluğunu işaret etmesini görmezden gelip evrenin bir başlangıcının ve sonunun olduğunu söylüyor. (Şu anda kabul gören görüş budur) Örnekleri böyle böyle uzatabiliriz ama kısa kesiyorum. Yine yukarıda değindiğimiz gibi herhangi bir yerde din oluşturmak isteseniz ve belli bir entelektüel birikime sahip değilseniz diyecekleriniz mecburen “Ahlaklı bir insan ol, insanlara yardım et, kötü şeyler yapma” demekten bir adım öteye geçemeyecektir. Ama o çağının ötesine uzanıp yüzyıllar sonrasında bile geçerli olacak bilgilerle, hiçbir ilime yeterince vakıf olmadan kitabı nasıl doldurabiliyor? Size Kur’an’ı uyduramayacağını anlatan birkaç yazı atacağım. Merak edenler okuyabilir. Bu kitabı okuyup dinden çıktığını söyleyenlerin iyi bir okuma yaptığına inanmıyoruz. Detaylı bir şekilde araştırmadan nasıl bu kitaptan etkilenerek dinden çıkıyorsunuz? Bu kadar kolay mı inançtan vazgeçmek? Yazıyı sonuna kadar okuyanlara teşekkür ederim. Niyetim araştırıp, bir şeyleri ifade etmekti. Size önerim her şeye direk atlamamanız ve sonuna kadar kurcalamanızdır. Katkıları için kardeşim https://1000kitap.com/GnydnSerhat ’a teşekkür ediyorum. Güncelleme: #72746219 İşin içine Sümerler veya ortadoğu toplumları girmeden de görülebilen benzerlikler ektedir. İncelemeyi site dışında kullanmanız için link: drive.google.com/file/d/1U2JFd2w... Diğer Linkler: islamicevaplar.com/kuran-gilgamis-... islamicevaplar.com/kuranin-kaynagi... islamicevaplar.com/islam-tum-dinle... twitter.com/azrimkeit/statu... yek1blog.blogspot.com/2019/11/dinleri... yek1blog.blogspot.com/2018/07/nuh-tuf... eksisozluk.com/ateizm-ile-dind... eksisozluk.com/dinden-cikmak-u... michaelsikkofield.blogspot.com/2012/10/insan-d...
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki KökeniMuazzez İlmiye Çığ · Kaynak Yayınları · 20064,205 okunma
··
1 plus 1
·
9k views
Necati Turhan okurunun profil resmi
Kur'an' ı dönemine göre anlamanın zorunluluk olduğunu neye istinaden söylüyorsun. Kur'an' ı dönemine göre yorumlayın diyen bir ayet yok sonuçta. Bir de mesela köleliği dönemine göre yorumlamak kölelik müessesesini kaldırıyor mu ortadan ? Ya da cariyeliği, şahitlikte 1 erkeğin 2 kadına denkliğini, kadının boşanma hakkının olmamasını, 1 erkeğin 4 kadınla evlenebilmesini, eşcinsellerin öldürülmesini, cennette şarapın ve hurilerin ( yine kadınların İslam' daki mahiyetini ortaya koyuyor) vaat edilmesini ve birçok hususu ilga mı ediyor ? Sonuçta net emirlere ve yasaklara sahip İslam şunu demiyor : bu kurallar dönemimize göre olması gereken kurallardır; ilerde şüpheye düşecek olanlar dönemimize göre anlayış göstersin. Bu anlayış, bugün, kölelik, cariyelik, kadının İslam' daki konumu, tasvirlenen cennet ve vaatler, mükemmel bir kudrete sahip Tanrı' yla hiçbir şekilde bağdaşmayan; Peygamber'in evlilikleri, ev içindeki kurallarını içeren ve vahiy kaynaklı olmadığı inancını kuvvetlendiren daha birçok ayeti ilga ediyor ya da değiştiriyor mu ? Ha şunu derseniz tam olabilir: İslam' ı dönemine göre yorumlayın, günümüze cevap vermeyen konuları değiştirin ya da kabul etmeyin. Bu bir zamanlar cumhurbaşkanının  İslam' ı güncelleştirmeliyiz dediği gibi (sadece bir örnek) güncelleştirmeye kadar gidiyor. Oysa İslam hak din olarak kabul ediliyor ve hiçbir şekilde değiştirilmediği ve değiştirilemeyeceği belirtiliyor. Bu hususların günümüzde yeri olmadığı, bunları hiçbir mantığın ve vicdanın kabullenemediği ve bu hususların günümüzdeki uyuşmazlıkları çözemediği aşikâr. O zamanki diğer toplumların hukuk kurallarına atıfta bulunmuşsun onlarda da bu müesseselerin bulunduğunu bunu kaldırmanın o zaman için çok zor olduğunu söylemişsin. Tüm bunlar dediğim gibi İslam' ın da diğer kurallar bütünü gibi insan yapımı olduğu kanısını kuvvetlendiriyor. Şu da var, o dönemde bu müesseselerin evrensel bir niteliği olmadığını biliyoruz o zamanlarda dünya üzerinde yaşayan diğer toplulukların farklı değer yargıları, farklı kurumları ve kuralları olduğunu biliyoruz. Mesela Roma hukukunda 1 erkek sadece 1 kadınla evlenebiliyor bu bir örnek sadece. Ya da köleliğin olmadığı toplumlar var mesela. Ama Roma Hukuku ya da diğer kurallar bütünlerini İslam' la kıyaslamak doğru değildir çünkü o kurallar bütünleri insan yapımıyken İslam tanımladığı sonsuz güce sahip Tanrı' nın buyruğu ve yapısı kabul edildiği üzere. Günümüzde hala savaş hukukuyla ilgili,  devletlerin işlediği suçları örnek göstermişsin. Yine bir insan yapımı hukuktan yola çıkmışsın mesela ben de bunları çağdışı buluyorum demişsin. Onları zaten hiçbir mantık ve vicdan sahibi insan kabul etmiyor, adı üstünde suç. Bu suçlar toplumların var olduğu zamandan beri işleniyor ve işlenecek de.  Ama bu durum İslam' ın içeriğindeki hususları kurtarmıyor. Yani bir yanlışı bir yanlışla kapatmaya çalışmak gibi bir durum oluyor. İslam diyor ki ya da diğer birçok din, aklı mantığı bırak, dayattıklarıma itaat et ve inan. Daha çok fazla soru işareti var. Dediğim gibi araştırmak gerekiyor. Zamanım oldukça araştırmaya çalışıyorum, ayetlerin türkçesini okuyorum hadislere bakıyorum ve daha da bakmalıyım. Bunun bilincindeyim. Ama dediğim gibi nasıl basit bit sorgulamayla, kafa patlatmayla bir yaratıcının olduğuna kanaat getirebiliyorsak aynı şekilde dinlerin de beşerî yapılar olduğuna kanaat getirebiliyoruz.
Bu yorum görüntülenemiyor
özgür okurunun profil resmi
incelemeniz de incelemeyi hak ediyor. Elinize ve emeğinize sağlık
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Teşekkür ederiz :)
❥Parpali ✿ GD ✿ okurunun profil resmi
Öncelikle incelemeniz için yüreğinize sağlık diyorum. İncelemenizi tekrar tekrar okudum. Hatta üşenmedim kitap için yapılan diğer 75 incelemeyi de okudum. Tek bir kitapla ateist olanları da görmüş oldum. Kitabı okumadığım için konu ile alakalı yorum yapamayacağım ama sayenizde bir kitaba olan merakım arttı. Eğer kitabın pdfi elinizde mevcutsa ve paylaşırsanız çok sevinirim.
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Rica ederim. Arşivimde epub var. Pdf olarakta yüklemeye başladım. Link atacağım birazdan
4 next answer
özgür okurunun profil resmi
Tek Tanrı inancı olan dinlerin tabiatı itibariyle ortak özelliklerinin bulunması normal bir durumdur. Allah'ın peygamberler aracılığıyla kullarına gönderdiği dinin esaslarının ve bazı şiarlarının farklı dönem ve coğrafyalarda benzerlik göstermesi olağandır. Her kavme ayrı peygamberin gönderildiği düşünülürse -peygamberliğini kesin bildiğimiz 25 veya 28- binlerce peygamberin ve onlarca farklı şeriatların olması beklenen bir durumdur. Nasıl ki hak din olan ancak daha sonra bozulan inançların - Kuran'da belirtildiğinden eminiz- olduğu gibi muhtemelen Kuran'da bahsi geçmeyen ancak gunumuze kadar bozularak gelen inançların ve peygamberlerinde olması olası bir durumdur. Maalesef günümüzde olduğu gibi eskiden de inançlarını sağlamlaştırmak için soran düşünen insanlar malum sebeplerden dolayı dışlanmışlardır. İmanın ne kadar kıymetli olduğunu bilen müminler haliyle bazı konularda hassas davranacaklardır. Bu mevzuda kınayanların kınamasına aldırmamak gerekmektedir. Bazen şüpheye düşülen konuda tek bir delil yeterli olurken meseleye yanlış açıdan bakılınca maalesef onca delile rağmen bir soru işareti her şeye engel olabiliyor. Ayrıca Arabistan yarımadasında Peygamberimizden önce yalancı peygamberlerin ortaya çıkmaması ama O'ndan sonra sayısız yalancı peygamberlerin olması klasik aslını taklit etme durumu. Ve bu yalancı peygamberler - haşa- Allah'ın kullarına nebi göndermesini veya var olan peygamberlerin hak olmasına şüphe olarak söylenemez. Her neyse aslında inanmak için o kadar fazla deliller var ki...
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Dediklerinize katılmakla beraber arada şüpheye düştüğümüzde bile inanmak için çaba harcıyoruz. İnsanların niyeti önemlidir. İnanmak istemeyene yapacak bir şey yoktur. Kur'an meali okurken şu ayeti görmüştüm. Adeta yüzüme tokat gibi iniyordu. Bakara suresi 210.ayet: "Onlar, ille de Allah’ın ve meleklerin, bulutların gölgeleri arasından çıkıp gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar! Bütün işler Allah’a dönecektir!" İnsanlar aynen bunu istiyor olabilirler. Bu ayeti aklımdan çıkarmamaya çalışıyorum her daim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Öğretmen okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık. Her ayrıntıyı ayrı ayrı açıklayıp kaynaklar gösterdiğiniz için canii gönülden teşekkür ediyorum.. İman bu kadar basit mi ki bir kitaptan etkilenip dinden çıkılacak ?? .. Dediğiniz kişiler zannımca okumayıp araştırmamis taklidi imanın peşinden gidenler.. Eee bı yerde tikanacaklardi . Böyle zorlama bir kitaptan böylesine etkilenmeleri çok fazla üzücü .. Merakla bekliyorum kitabin tamamını okuyup incelemenizi paylaşmanizi .. ALLAH sizden de kardeşiniz de razı olsun . Hayırlı günler diliyorum. Gelecek emin ellerde 🙏🍀
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Ben kitabı 2.defa okuyup, incelemeye çalıştım. Kitabın tamamını incelemeye çalışsaydım çok uzun olurdu. Bu kadarı bile yeterli diye düşünüp incelemeyi tamamlamıştım. Aşağıda kaynak olarak verdiğim linklerden bazıları tamamına yakınını incelemiş. Onlara bakabilirsiniz. Amin cümlemizden inş :)
Deniz Gevenci okurunun profil resmi
Şimdi bu kadar uzun bir inceleme için soylenecek, yorumlanacak çok söz var.Aslinda nereden başlayacağımı da bilmiyorum yazacaklarımın inceleme dışına da çıkması muhtemeldir.Öncelikle bu kitabı henüz okumadım ama kitaplığımda mevcut.İncelemenize gelecek olursak üslubunuz ve araştırmanız için emeğinize sağlık.İslam inancına bağlı oldugunuz için eleştirmenizi anlıyorum fakat Kur'an' dan örnekler verirken mesela tüm dünyaya gönderilen bir peygamber ve dinde; evlatlığının eşiyle evlenme ayeti olur mu?(Ahzab suresi 37.Ayet) yine Nisa 34. Ayette sizi memnun etmezlerse kadınlarınızı yatakta yalnız bırakın hatta dövün diyor.Hala teyze amca çocuklarıyla evlenebileceği ayet olarak indirilmiş.Bu gibi çok örnek var ve ayrıca incelemenizde dile getirdiğiniz ayetlerde Allah'ın ben ve o zamirlerini kullanmasını o dönemin şairlerinin ustalığı açısından diye yorumlamışsinız tıpkı İsa' nın tıp alanında Musa'nın da o donemki sihirbazlık alanında yaptikları gibi.O zaman şu yorum çıkıyor ki doneme gore gönderilmiş peygamberler ve ilerisi için bir şey yok.Yine bu yorumdan da anlaşıliyor ki; yerel bir din denilebilir.Muazzez İlmiye Çığ' ın kitapta semavi dinlerin ya da Sümerlerden sonra ortaya çıkan dinlerin Sümerler'den etkilendiği öne sürülmüş ve siz de kendi yorumunuzla bunları eleştirmişsiniz hatta yazarın çok araştırmadan kırık ve eksik tabletlerle yorum yaptığını öne sürmüşsünüz peki siz sümer tabletleri hakkında ne kadar bilgiye sahipsiniz.Hatta diğer 2 semavi dinin değiştiğine inancınız tam nasıl bir kesinliktir bu gorusunuz.Allah 2 dinin değistirilebileceğini öngöremedi mi? ya da İslam da degiştirilmiş olamaz mı?Hz. Muhammed peygamber olmadan önce hangi dine inanıyordu? İnandığı din degistirilen dinlerden biri miydi yoksa inançsız mı sayildi dinler degistirildiği için?Allah gönderdiği bir dinin değişmesine nasıl izin verdi?Dinler nedense hep o cografyadan çıkmıştır.Süregelen bir belirsizlik mi vardı o coğrafyada?
42 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.