Rezalet
Genel olarak, Tahsin paşa’nın hatıraları değil de, hatırladıklarından ibaret olan bu yazıları vaktinde Milliyet Gazetesinde yayınlanmıştı. Cumhuriyet kurulduktan sonra kaleme alınmış olmasının kitap üzerinde tesiri olduğu ve II.Abdülhamid döneminin, hatta günümüzün de en çok eleştirilen padişahlarından biri olduğu için 1930’larda onun hakkında olumlu şeyler yazmanın kolay olmayacağını kabul etmek gerekir. Fakat Tahsin Paşanın bu hatıralarında sürekli Sultan Abdülhamid hakkında “evhamlı” ve korkak olduğundan bahsetmesi gerçekten rahatsız edici. Daha çok söz söylenilirsede Tahsin Paşa’nın bu hatıra kitabınında manipüle edildiğini veya zorla Sultan hakkında dönemin insanlarının hoşuna gidecek sözler yazarak ancak bu şartla yazma iznini aldığını duşunuyorum. Tarihi olaylar yakından anlatılmış olmasına rağmen, Tahsin Paşa’nın Sultan Abdülhamid hakkındaki şahsi sui-zan görüşlerinden ötürü bu kitabı tavsiye etmem. Kitap bu sebeplerden dolayı tahammül edilecek gibi değil. Bu kitap için Sultan Abdulhamid sevenlerinin hayal kırıklığına uğrayacağını yazmış bazı yorumcular. Sultan hakkında değil ama Tahsin paşa hakkında bi hayli hayal kırıklığına uğradım.
“Sultan Hamid yaradılışca pek vehimli ve korkaktı.” (Sayfa 148) Ve buna benzer onlarca cümleler var, sürekli Sultana evham ve korkaklık taslayan Tahsin Paşa! Hatıralarında Sultan ile o havuz gezintisinde o ince ve hafif alimunyumdan yapılan sandala bindiğinde ne de çok korktuğunu ve adeta işkence görduğunu anlatıyorsun (sf 118), Sultanın ise korkusuz olduğu hatıraları aktarıyorsun, bomba hadisesindeki metîn duruşunu anlatıyorsun* okuyuculara, ama sonra dönüp dolaşıp pervasızca Sultan korkaktı Sultan evhamlıydı diyorsun. Yazık! Sultan’da sezdiğin korkaklık kendi korkaklığından kaynaklanıyor olmasın? Anlattıklarına mı inanalım, söylediklerine mi? Dost musun düşman mısın belli değil. Sırdaş hak getire!
(* “Bombanın infilâkı Hünkâr'ın yüreğinde korku uyandırdı mı uyandırmadı mı, Sultan Hamid o anda ne duydu bunu bilmezsem de görünüşe göre pek cesaret gösterdiğini inkâr etmek mümkün değildir.” Sayfa 195)
Maalesef Sultan Abdülhamid’i en yakınlarındakiler dahi anlamamıştır.
Anlatıldığı gibi korkak ve evhamlı olsaydı Sultan Abdülhamid Han, devleti 33 sene boyu en çalkantılı bir dönemde İngilizine, Rusuna, Ermenisine, Yahudisine karşı koruyabilir miydi?
Kendisini güvenlik gerekçesiyle köşkten götürmek isteyenlere “Bana bir silah veriniz düşmanlarımla dövüşerek öleyim!” diyecek kadar merttir.
Yine Tahsin Paşa’nın kendi anlatımıyla, Sultan Hamid bir jürnal ile Hırka-ı saadete giderken yol üstündeki bir mektebin bomba ile infilak edileceği haberini alıp, yine yolundan dönmeyip, ve hatta mektebin önüne geldiğinde de kasten 8-10 dakika hedef noktasında bekleyip sonra yoluna devam edecek kadar korkusuzdur.
Sultan vefat ettikten sonra, o dönem bir şairin yazdığı bir şiir ile incelememi bitiriyorum:
Tarihler adını andığı zaman;
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan;
Asrın en siyasi Padişahına!..