Gönderi

85 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 hours
Kim Der Ki?
Öncelikle kitabın kapağında geçen üç kişiyi açıklamakla başlamak istiyorum. Dario Fo ünlü bir İtalyan yazar ve yönetmendir. 1997’de Nobel Ödülü’ne layık görülmekle kalmamış, dünya çapında çok önemli edebiyat ödüllerini de almıştır. Genellikle tiyatro alanında eserler veren Fo, ülkemizde oyunlarının yasaklanmasıyla bir ara gündeme gelmişti. Her ne kadar çok fazla eserini okumamış ve hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmasam da Fo’nun çok radikal bir yazar olduğunu biliyorum. Özellikle küresel sorunlara odaklanan yazar, ele aldığı toplumsal sorunları alaycı bir şekilde yorumlamasından dolayı resmi makamlarca ya da otoritelerce pek sevilmedi hiçbir zaman. Modern toplum eleştirisi, haksızlığı ve yozlaşmayı vurgulaması eserlerinde en çok öne çıkan konulardır. Hangi konuya el attıysa her zaman olay olmayı başardı. Fo, sergilediği tiyatrolarda en başta seyirciyi güldürmeyi hedefler. Çünkü ona göre gülmek zekâyı harekete geçiren bir eylemdir. Fo kesinlikle tiyatronun aktivisti olarak gösterilebilir. Fo aynı zamanda genellikle eşi Franca Rame ile birlikte oyunlar, televizyon programları ve sayısız monolog yazdı. İkili birlikte tiyatroyu elit, ayrıcalıklı bir sınıfın tekelinden çıkarıp halkın ayağına kadar indirmiştir. Tiyatrolarını büyük salonlardan ziyade, işçi kantinlerinde, marketlerde, pazar meydanlarında sergilemişlerdir. Hedef kitleleri genellikle işçi sınıfı olmuştur. Bu oyun da daha çok bir monolog tarzında kaleme alınmış. Jacopo Fo ise Dario Fo’nun oğlu olup “Zen ve Cinsel Birleşme Sanatı” kitabının yazarıdır. Bir grotesk komedi olarak adlandırabileceğimiz bu oyun da onun bu kitabından uyarlanarak tek perde halinde eşinin ağzından sergilenmiştir. İlk kez 1994’te sergilenen bu oyunda otoritelerce 18 yaş kısıtlaması getirilmiştir, daha sonra bu kısıtlama kaldırılmıştır. Peki bu oyunda 18 yaşından küçüklerin ahlakını bozacak, onları yanlış yönlendirecek bir içerik var mı? Bence hiç yok. Bilhassa o yaş kitlesinin oyunu izlemesi çok daha yerinde olur sanırım. Biraz da kitap hakkında izlenimlerimi paylaşayım. İnsan böyle bir kitabı neden okur? Neden olacak, meraktan tabii ki de. Yazarın edebi karizmasına ya da Nobeline güvendiğim için mi okudum sanıyorsunuz? Böyle başlıklı kitapları kimin yazdığının önemi yoktur pek, çünkü konu cinsellik olunca insanoğlunda merak etme ve öğrenme duygusu bir anda devreye giriyor. Eserde bir insanın cinsel gelişimini, cinsel bilgisizliğin nelere mal olduğunu, eğitim eksikliğini, aile içindeki kapalı, tutucu ilişkinin çocuk gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini, evlilikteki cinsel sorunlar ve benzeri konular ironik bir dille aktarılıyor. Oyun bunları tartışırken aşktan da söz ediyor. Duygusal ve fiziksel aşktan. Kadınla erkeğin aşkı ve cinselliği birlikte keşfetmesi gerekliliği anlatıyor. Sanırım bu kadar bir açıklama bile oyunu genel olarak anlatmaya yetiyor ve kitabı okunmaya değerli kılıyor. Franca Rame sözlerine, “İki binli yıllardayız. Hala cinselliği konuşmaya ihtiyacımız mı var? Evet var. Bundan kesinlikle eminim. Cinsellik üzerine her şeyi bildiğimizi sanıyoruz. Her yanımızdan kuşatıldığımız ısrarlı porno bombardımanlarıyla da ustalaştığımızı zannediyoruz. Oysa durum öyle değil: Bu konuda büyük bir “boşluk ve bilgisizlik”(vurgu bana ait) söz konusu” diye başlıyor yazar. Rame’nin bu sözlerine kendi hayatımda bizzat şahit olmuş olarak hak veriyorum. 80’li yıllarda çocuk olduysanız cinsellik konusunda değil Orta Çağ’ı, neredeyse Kaba Taş Çağı’nı aratmayacak bir dönemden geçtiğimizi söylesem haksız sayılmam. Sizi bilmem ama ben o yıllarda hala öpüşmeyle hamile kalınabileceğini ya da küçük çocukları leyleklerin getirdiğine inandığımı söyleyecek kadar ileri gidip cahilliğimi ifşa etmeyeceğim. Anne babamın cinsel eğitimime tek katkıları ailecek televizyon izlerken çıkan bir öpüşme ya da sevişme sahnesinde kanalı hemen değiştirmek olduğunu söylesem de abartmış olmam. Cinselliğe dair merak ettiğimiz soruları anne babalarımıza soramadığımızdan, ürettiğimiz çözümler zaten bu kuşağı yaşamışlar tarafından malum. Eminim bu kuşağın çoğu çocukları üç aşağı beş yukarı benzer sorunlarla karşılaşmış ve aynı arayışlar içerisinde meraklarını tatmin etmişlerdir. Evet, cinsellik belirsizlik ve sırlarla dolu bir kavram. Var olduğunu herkes biliyor ama kimse ne olduğunu bilmiyor. Ama ortada kesin bir kural var: Onunla ilgili konuşulmaz, o görülmez, bakılmaz, dokunulmaz. Yazarın sözlerinden alıntı yapmam gerekirse erkekler (hepsi değil tabii), asla genelle yapılmaz, dişilerin cinselliği üzerine hiçbir şey bilmiyorlar, partnerlerinin cinsel yapısı nasıl düzenlenmiş, ne olanaklar sunulmuş, bırakın ruhsal yönden gerekliliği, hiçbir şey bilmiyorlar. Anneler utangaç, babalar samimi değil. Cinsellik eşittir müstehcenlik. Cinsellik anne baba dışından herkesten öğreniliyor. Bu bazen yakın bir arkadaş, bazen pornografik bir dergi bazen de bir anatomi kitabı oluyor. Yazar da özellikle ebeveynlerin bu kayıtsızlığından şikâyetçi. Bu durumun çocukları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Çocukların kendilerine cinsellikle merak edip sorduğu sorulara verdikleri kaçamak cevaplarla da bir güzel dalga geçerek olayı eğlendirici bir biçimde izleyiciye aktarıyor. Toplumda bu konuya dair hepimizin bildiği ama hiçbir zaman dile getiremediğimiz, söyleyemediğimiz şeyleri, yer yer çok yalın, yer yer de bunlara biraz mizah da katarak çok güzel anlatıyor. Tüm bunların yanında Rame, kadın ve erkek cinselliğine dair merak edilen pek çok konuyu da açık açık seyirciyle paylaşıyor. Eşlerin, sakince, utanmadan, birbirlerine inanarak, sevgiyle, güvenerek bu konuda birbirleriyle konuşmasını tavsiye ediyor. Milenyum Çağına geldik, evet şimdiki nesil her şeyin çok farkında, onlarla konuşmanın, onlara bu konuda nutuk atmanın ne gereği var dememek lazım. Çocukların bu konuda bilgi edinebileceği en güvenli kaynak anne babalardır. Yazarın da üzerinde ısrarla durduğu nokta da bu zaten oyun boyunca. Bilinçsiz ve yanlış bilgilerle yaşanan cinselliğin ne gibi kötü etkileri ve sonuçları olabileceğini de İtalya’dan çeşitli örneklerle anlatılıyor. Bu konuda herkesi duyarlı olmaya çağırıyor yazar. Netice itibarıyla ben eseri çok faydalı ve anlamlı bulduğumu söylemek istiyorum. Keyifli okumalar.
Seks? Eh, hayır Demem
Seks? Eh, hayır DememDario Fo · Açılım Yayınları · 2001163 okunma
··
696 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.