Gönderi

“Anneler günü ritüelinden: Hiç değilse, Kahvaltısız koşmalı, erkenden dört çarpı yüz koşmalı Bayraksız koşmalı marşız çingene kızına koşmalı Sar be ya demeli böyle janjanlı şöyle bir şekilli Bir de fiyonk, ille de roman, ille de kırmızı, ille de afili.” Dünyanın neresinde iyi bilmem ama burasında, Berbat bir şeydir maaşla çalışmak Maaşını ayın on beşinde almak berbat bir şeydir Mayıs aylarının ikinci pazarları, İkinci pazarlara sokuşturulan anneleri günleri berbat bir şeydir Allah anneme uzun ömür versin ama; Mayısın ikinci pazarında maaşını almamış olmak, berbat bir şeydir Oysa biz babamla biliriz “Bi siz bilirsiniz zaten” diyip sinirlenir annem Kardeşlerim bilmez, oğlum bilmez Annem bazen unutur, bazen bilir işine gelmez Ama biz biliriz babamla, Bu ülkede anneler gününü kutlamak; açık açık sövmektir anamıza “Ananı da al git”ten farklı; daha zarif, daha kibar Cicili bicili ama rezilce sövmektir üstelik Amerika’nca Bu ülkede anneler gününü kutlamak Bazen babamla gideriz, çok uzağa değil şuralara Babamın gençliğine gideriz, benim gençliğime Birer sigara yakar, vay anasını deriz. Babamın sol yumruğu vardır oralarda, Benim solaklığım, kalemi sol elimde tutmam Ellerine bakarım babamın, sol yumruğuna, Eğilip öperim sağ sol fark etmez, Babamın elidir sonuçta. Babam, devrime inanırdı eskiden, ben Allaha daima Babam eskide polisten korkardı; ben Allahtan daima Kitapları vardı babamın döşemelerin altına saklanan Boşaltılmış rezervuarlara saklanan kitapları; devletçe yasaklanan. Annem unutur bazen hatırlamaz Gözaltı morlukları, göz üstü morlukları Morarmış sırtları, tazyikli sokakları Coplanmış bildirileri, darbeleri, pankartları vardı Beyazıt Meydanı, Atatürk ve Cemal Gürsel “Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.” Diyen resimleri vardı, komşulardan saklanan. Benim sadece sol elim var, sol yumruğum değil Sadece Sol yanım, sol yanımda ‘Allah bir’im var Bilir babam, bilir ve korkar Babam polisten de korkardı zaten Ben bir Allahtan korkarım, bir de Allahtan korkmayanlardan. Kitaplarım legal yasa içi yayınlar Zaten bu Korsan kitap muhabbeti de sonradan çıktı Saklamam kitaplarımı, kitapların arkasına saklanmam Eğer suçsa kabul, Yalnızca söverim; kitabının kapağını açmamış olanlara İçimden dışımdan Fraksiyon ayrımı değiliz, yollarımız ayrı, babam korkar Aman yavrum der böyle gözleri titreyerek, Aman yavrum, uzak dur başına bir iş gelir Kader var be baba derim, ecel var, Allah var; Gelecek olan varsa kaçsam da gelir. Yine de yürürüz yan yana, baba kız, Birer sigara yakar, vay anasını deriz Babam daha çok der, ben daha az Babam hayret eder Ben esfeli safiline iman ederim. Ama beraber söveriz işçini terini sırtında kurutana Boya sandığına sarılan çocuğun babasına beraber söveriz Televizyondaki kravatlı adamların ahkâmlarına Spor programlarında servis edilen kadın dekoltesine Keskin olmayan her şeye, ılımlı, uysal, pörsümüş, Sulandırılmış her şeye; Vakko eşarba ve Gucci gözlüğe Bilmem kaç yıldızlı otellerdeki sünnet düğünlerine İhalelere, hortumlara, balyozlara, Gazete köşelerindeki bitirim ihtiyarlara, Bütün kapalı kapıların ardına beraber söveriz Annem bazen unutuyor işte, bazen biliyor, işine gelmiyor Kardeşlerim bilmiyor, bilmiyor oğlum Bas bas yazıyor gazeteler, televizyonlar bas bas Mayısın ikinci pazarı anneler günü, Kutlu olsun diyip sövüyorlar anamıza Eğilip derin bir reveransla teşekkür ediyor annem, annesi, anneler Biz,vay anasını diyoruz babamla… Anlatmaya çalışıyorum anneme Uzak tarih, yakın tarih, ta dibimizde bir tarih Cumartesi anneleri mesela, mesela şehit anneleri Emine Akçay Mesele anneleri Âdem’le Hamit’in, “Bi siz bilirsiniz zaten” diyor, sinirleniyor annem Annem bu, annesi, anneler gitgide birbirine benziyor. Hep bu diziler ırzına geçiyor anne diğerkamlığının Bu diziler, bu bizim mahallelerde çekilmeyen diziler, Bu bizim olmayan evler, bu eşyalar, Bu bizim olmayan konuşmalar, Bu kudurmuş şehvet, bu doymayan göz, Bu dizilerdeki; annelerimize benzemeyen anneler Hadım ediyor şükürlerini onların, tevekküllerini parçalıyor Surat asıyorlar artık boş ellere, Hediyesiz, “en azından bi buket”siz ellere surat asıyorlar İç çekiyor, perdeyi düzeltiyor, mutfağa geçiyorlar sonra Dilsiz bir sitem demliyorlar elde yok, yok avuçta avuçlara Oysa annemin günü değil, anneyim ben benim günüm değil Değil annenin günü de, Allah’ın günü işte, annelerin günü değil Şimdi her kafadan tek ses kutlu olsun dedi diye, Buradan çıkıp bu hızla Bu Mayısın 13’üde maaşını alamamış ben, bu hırsla Çıkıp şimdi buradan nereye gideyim? Hangi avlunun bahçesine gömeyim ellerimi, ellerim boş Yüzümü hangi kıbleye, hangi secdeye alnımı Ne yapayım Allah’ım, söyle! Ben de mi soyunup, düzenin koynuna gireyim… Dilek Kartal
·
96 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.