Gönderi

Endülüs'e Veda
Emir İbn Abbad, kederle kuşatılmış olarak gitmekte iken, saltanatın yüksek derecesinden perişan hale düşmesi nedeniyle esef ve üzüntü duyacağı yerde, yanında bulunanları teselli ettiği rivayet edilmektedir. Hiçbir telaş eseri duymaması ne derece övgüye sahip, ahlâk sahibi bir zat olduğunun delilidir. Hatta İşbiliye(Sevilla)'den ayrılışında memleketin binaları ve bayındır eserleri gözden kaybolurken, gemide bulunanların tamamı vatanlarından, sevdiklerinden ayrıldıklarını hatıra getirerek ayrılıktan müteessir olurlar. Bunların ah ederek ağlaştıklarını gören İbn Abbid kendi sıkıntısını gizleyerek kazaya rıza gösterir, yanında bulunan yakınlarının inilitilerini hafifletmek için bunlara şöylece hitap eder; "Ey sadık dostlarım, sevgili oğullarım bu günkü kısmetimize ve kaderimize razı olalım. Bu fani Alemin baki olmadığı, 'Onun zatından başka her şey helak olacaktır' (Kasas 26/8) Ayet-i kerimesinden anlaşılmaktadır. Bizim hiçbir şeyimiz olmadığı, her seyin tasarrufurunun Allah'a ait olduğu, 'De ki: Allahım, (ey) mülkün sahibi, sen dilediğine mülk verirsin, dilediğinden mülkü alırsın; dilediğini yükseltirsin, diledigini alçaktırsın' (Ali Imran 3/26) âyet-i kerimesiyle de açıkça ortadadır. Canımızı bile Allah verir, yine Allah alır. Bu dünyada tatlı ile acı birbirini izlediği gibi ikbal ile bahtsızlık da birbirinin benzeridir. Ancak kerem sahibi olanların bu tür ahval değişikliğinden müteessir olmaması gerekir" diye nasihat etmiş olduğu tarih sayfalarında yazılıdır. İbn Abbad, Sebte'ye indirilir; oradan Ağmat şehrine gönderilir ve kule hapsine atılır. Emir, dört yıl hapiste kaldıktan sonra dünya bağlarından ilgisini koparır. Emirin hapishanede bulunduğu günlerde lütfunu gören meşhur şairlerden Muhammed Abdülcebbâr tâziye yolunda beliğ bir manzume yazar, Bu beyit o manzumedendir: Sınırlarının, kereminle devam ettiğine vakıf oldular Zaman geçti ve sen o zamanın pek küçük bir bölümünü yaşadın
Sayfa 197Kitabı okudu
·
15 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.