Gönderi

216 syf.
9/10 puan verdi
·
10 saatte okudu
-spoiler içerir-
-HENÜZ KİTABI OKUMADIYSANIZ FAZLASIYLA SPOİLER İÇERMEKTEDİR. YORUMUMLA BERABER BİR ÖZET BULUNMAKTADIR- Bu kitap hakkında biraz uzun bir yazı yazmak istedim çünkü verdiği mesajlar ya da üstünde durduğu sosyal konular göz ardı edilecek şeyler değil. Veronika kütüphanede çalışan basit bir kızdır. Alımlıdır, sevgili edinme konusunda zorluk çekmez, her istediği erkekle beraber olur fakat kendi içinde sınırladığınca. Veronika'nın hayatına binevi ailesi şekil vermiştir ve -ilerleyen kısımlarda göreceksiniz ki- Veronika'nın piyanist olmasına engel olup onu hukuka yönlendirmişlerdir. Kız hukuk mezunu da olsa, yine mesleğini yapamamış, kütüphanede işe girmiştir. Tek düzelikten sıkılan ve artık hayatın anlamını bulamayan Veronika, intihar etmeye karar verir. Uyku ilaçlarını temin etmekte zorluk çeker fakat sonunda 2 kutu uyku ilacı elde eder. "Yüksek bir yerden atlarsam ailem bu tramvayı atlatamaz ve ölümümü asla unutmazlar fakat romantik bir şekilde kendimi zehirleyip öldürürsem elinde sonunda beni unuturlar. Zaten kadınların çoğu romantik şekilde ölmeyi seçmez mi ? Bileklerini kesip küvette oturmak gibi ?" der ve yavaş yavaş ilaçları almaya başlar. Gözlerini açtığında-Vilette Akıl Hastanesi- yüzüne floresan ışık vurmaktadır ve "Burası cennet olamaz, orada floresan kullanılacağını hiç sanmam." der kendi kendine. Biraz daha kendine geldikten sonra her yerinden hortumlar sarkmaktadır. Hemşire gelip ona ölmediğini müjdeler fakat her şey daha şimdi başlıyordur. Ertesi gün genç bir doktorla beraber -karakterimizin tanımıyla- boyalı saçları olan orta yaşlı bir doktor Veronika'nın odasına gelir. Kendisi Doktor İgor'dur. İgor, delilik daha doğrusu kendince isimlendirdiği Vitriol hastalığı hakkında tıp alanına bir tez yazmaktadır ve bu hastalığın ismi, özellikleri kendine aittir. Bu hastalığa Vitriol demesinin sebebi, geçmiş yıllarda aşkı yüzünden intihar eden krallar, soylular, aşıklardır. Çünkü onlar ölürken veyahut öldürürken Vitriol denen zehri kullanmıştır. Zamanla bunun yerini -20.yy- silahlar, bıçaklar almıştır. İgor'a göre bu hastalığın temel bazı acılaşmaktır. Şöyle ki: Hasta etrafında, toplumca kabul edilen ve doğru sayılan duruma kendini adar ve kendi düşüncelerinden, iradesinden uzaklaşmış olur. Toplumun ona adadığı kurallara uyarak, -buna aile baskısı da dahil- yaşar. Bir süre sonra hasta tek düze yaşamından sıkılır ve intihara başvurur. Veronika ile konuşurken doktor İgor şöyle bir strateji uygular. Veronika'ya ilaçlardan dolayı kalbinde kalıcı hasar oluştuğunu, en fazla bir hafta yaşayacağını söyler. Buradaki temel amacı, hastanın ölüm zamanını bildiği için acaba yaşama tutunacak mı, hayatının değerini anlayacak, intihar girişiminin bir pes etme olduğunu kavrayabilecek mi sorusudur. Sonuç olarak Veronika'ya en fazla 1 hafta yaşayacağını haber verir. Veronika günler geçtikçe vücudundaki serumlardan, solunum cihazlarından kurtulup, diğer hastaların yattığı yere çıkarılır. Vilette' de herkes istediğini yapabiliyor, istediği kuralları çiğneyebiliyordur çünkü burası delilerden oluşan bir hastanedir. Gün geçtikçe Veronika dış yaşamında yapamadığı şeyleri burda yapabildiğini kavrar ve uzun zamandan sonra gökyüzünü, geceyi, ayı izlemeye başlar. Her gün Veronika'ya ilaç enjekte edilmektedir. Bu ilaç ise İgor tarafından verilen emir ile vurulmaktadır. Bu ilaç hastada kalp krizi geçirme hissini uyandırmaktadır ve Veronika sık sık kriz geçirir. İgor onu kandırmaya devam etmelidir çünkü tezinde bu gözlem sonucu elde edeceği bilgileri kullanacaktır. Veronika krizlerin sonrasında yavaş yavaş öleceğim, neden bunu yaptım, yaşamımın son günlerini iyi değerlendirmem gerekir bilincine kapılır. Bu bilinci destekleyen üç isim vadır, Veronika bu kişilerle tanıştıktan sonra bazı şeylerin farkına varır. Bu kişiler; Eduard, Mari, Zedka. Mari ile sufi meditasyonda tanışır ve Mari ona şunları anlatır: "Bu zamana kadar bir toplum baskısı altında yaşadın. Aşktan, korkudan, riskten hep kaçtın. Bunlardan kaçmanın suçunu onuruna attın, hep kendine " Ben onurlu bir insanım, ne gerek var bunlara" dedin. Yaşamından uzaklaştın. Herkes için en doğrusu ne ise ona uydun ve sonunda burdasın. İntihar etmenin sebebi içindeki kendini bulamaman, -ki meditasyonun temeli de kırmızı bir güle bakıp içlerinde gizli olan benliklerini çıkartmak üzerinedir.- kendini keşfet, canın ne istiyorsa yap. Burada kimse seni ne yapıyorsun, neden yaptın diye sorgulayamaz. Zaten hepimiz deliyiz" der. Veronika'nın kafasında bir kaç bir şey hareketlenmeye başlar ve Mari'nin doğru konuştuğunu düşünür. Veronika bir gece piyano çalmak ister ve aşşağıya inmek için hemşire ile konuşur. "Hemşireler nasıl olsa ölecek kızcağız" mantığıyla Veronika'yı fazla kısıtlamamaktadırlar. Çaldığı gecelerde Eduard konuya dahil olur. Eduard bir büyükelçinin oğludur ve şizofrendir. Hiçbir şey hissetmemekle beraber sadece olaylara gülerek tepki verir. Veronika'nın çalışından etkilenen genç her gece çalması için piyanonun başında beklemeye başlar, Veronika'da çalar. Böylelikle artık her şey şekil almaya başlamış oluyor. İlerleyen kısımlarda Mari kendi hayatını anlatacak ve gene bu güne kadar herkesin doğru dediğini kabul edip yaşadığının farkına varıcak -ki zaten dış hayatında bunu fark edip panikatak hastası olmuştur, ayrıca çok başarılı bir avukattır.- onu terk eden kocasına çıkınca hala masraflarını ödediği için teşekkür edecek, -Mari hastanede yatarken kocası bir avukat gönderip Mari'yi boşamıştır.- ve kimsenin ona deli dediğini umursamadan yaşayacaktır. Eduard ve Veronika'nın arasında aşk kıvılcımları olmaya başlar ve Eduard bir gün Mari'ye gidip durumu anlatır. -Eduard'In konuştuğu, anlattığı tek kişi Mari'dir.- Mari'nin konuşmasından sonra kafasında artık iyice bazı şeylerin şekil aldığının farkına varır ve İgor ile konuşmak ister. Görevliler onun gene kriz geçirdiğini düşünerek Eduard'a elektrik tedavisi ugularlar ve tedavi görmeye giderken yanında Veronika'yı da alır. Veronika kendisine İgor tarafından " Yirmi dört saat içinde öleceksin." denmesine rağmen genç aşık bu saatlerini Eduard'ı izleyip geçirmeyi seçer. Eduard uyanınca odaya Zedka dahil olur ve gördüğü manzara karşısında şoka girer. Veronika gene bir kriz geçirmiş ve her yeri kusmuk içindedir. Veronika'yı kaldırıp güç bela tuvalete sokar ve ona kendi kazağını verir. Veronika ile vedalaştıktan sonra ona"Son saatlerini burada geçirmeyi seçtiysen bunun adı aşktır. Şimdi buradan çıkıyorum. İstediğim kadar güleceğim, kocamla şaraplar içip sarhoş olacağım ve insanların bana "ne de olsa Vilette'den çıktı deli işte" demesini sağlayacağım çünkü artık diğer insanlara göre değil kendime göre yaşayacağım" diyerek odadan çıkar. Eduard'In yanına giden Veronika onun iyi olup olmadığını sorar. Eduard "Bunu kafam karıştığı, bir şeyleri fark etmeye başladığım için yaptılar, kafamı sen karıştırıyorsun, sevgi cümlelerinde" der ve o sırada hemşire odaya girip "Oda da ne işiniz var bahçeye çıksanız daha iyi olmaz mı ?" der. Veronika ve Eduard bahçede yürürken Eduard'ın öncelerden planladığı kaçış planına Veronika'yı da dahil eder. Çünkü ikisi artık hasta değillerdir ve burdan çıkıp dış dünyayı kendi istedikleri gibi şekillendirebileceklerinin farkındalardır. O sırada Eduard kendi hikayesini anlatır, buraya nasıl düştüğünü.-Burayı anlatmayacağım yazının fazla uzun olmaması için ama sonuç olarak Eduard'ın ressamlık hayali ailesi tarafından yıkılmıştır ve hayatına onların şekil vermesine boyun eğmiştir fakat bunun peşinde feci bir şizofren tanısı konmuştur. Eduard bunca hayal kırıklığını atlatamamıştır." Ve kaçarlar. Önce iyi bir yemek salonunda sarhoş olana kadar şarap içerler ve kendi istedikleri gibi davranırlar. Bağırırlar, çağırırlar ve mekandan atılırlar. En sonunda bir tepeye çıkarlar ve birbirlerine aşklarını itiraf ederler. Kör kütük sarhoş olan gençler birbirlerine sarılırlar. Veronika "Zamanım doldu yarın ölmüş olacağım" der ve çimlerin üstünde sızarlar. Ertesi sabah polis Eduard'ı dürter ve " İhtiyacınız varsa şuradaki sığınma yerinde kalabilirsiniz" der ve Eduard ona " Ama o öldü" der ve o sırada Veronika uyanır. İkisi de kalkıp ordan uzaklaşırlar. Kaçtıklarının haberi İgor'a gelir ve İgor sinirlenir fakat şunu da düşünmeden edemez. "Artık iyileşti hala öleceğim sanıyor ve her yeni bir güne kendisine verilmiş bir mucize edasıyla uyanacak. Elinde sonunda test yaptırıp ona aslında hiçbir şey olmadığını öğrenecek ama olsun bu dersi hiçbir zaman unutamayacak." der ve diğer hastalarında bu Vitriol yani acılaşmadan uzaklaştıklarını görür çünkü hastalar kızdan ibret alarak" Öleceğini biliyor ne acı" diyerek ellerindeki yaşama sıkıca sarılırlar ve hikayemiz burada sona erer. Paulo Coelho' da sık sık akıl hastanesinde bulunmuş bir yazardır. Bize vermek istediği mesaj: "Elinizde bir yaşamınız var heba olacaksa eğer ailenize bile bu fırsatı tanımayın. Toplumun yani çoğunluğun kabul ettiği size ters geliyorsa kabul etmek yerine reddetip kendi dilediğinizce yaşayın. Farklı insanlara hep deli derler. Einstein, Aristo vb kişiler fakat onlar kendince doğru yaşamışardır ve herkesin böyle yaşaması gereklidir. Sakın ola elinizdeki yaşamın ne kadar mucize olduğunun düşüncesinden uzaklaşmayın. İçinizi -İgor'un tabiriyle- acılaştırmayın. Dilediğinizce yaşayın, varsın deli desinler fakat kendiniz olun." Mesajıdır. Bu kitabı kesinlikle okumlasınız, sosyal yaşamınızda önemli bir rol oynayacağına eminim... Keyifli okumalar....
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202078,3bin okunma
·
133 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.