Gönderi

Hitler köklü ve dolayısıyla alevlenmeye hazır olan Alman ulusal duygularını şoven saldırganlık ve global fetih ideolojisine yöneltti. Bumham ve ben­zeri doğrudan savunubilgicileri yalnızca Amerikan ulusu için değil her ulus için aynı hedefi koydu. Ancak, bu türden bir ideoloji yaratamadılar. Hitler de ideolojisinin Almanya sınırlarını aşıp bir "yeni Avrupa" ideolojisine genişlemesiyle hüsran yaşadı. Ama Burnham ve arkadaşlarının başarısızlığı bundan çok önce başlar. Çünkü insan sıradan Amerikalıda Kore'deki Yalu nehri ya da Fas'da ülkesini savunma duygusunu nasıl uyandırabilir? Kuşkusuz, tekelci kapitalistlerin dar bir kesimi ve onların uşakları bu planlar karşısında vahşi bir heyecana kapılmıştı. Kuşkusuz, --özenle paketlenmiş, tekelci biçimde pazarlanan savaş propagandasının etkisiyle- sıradan insanlar arasında bile klüp ya da kafelerde bu konuda ateşli tartışmalar doğabilirdi. Ama önemli soru şudur: bu sloganlar uygulamaya geçirilir, kişisel ölüm ve kalım meselelerine gelişirse ne olur? İkinci Dünya Savaşının resmi kayıtlan hiç de umut verici olmayan bir görüntü sunar. Japonya'ya onlarca yıldır "eski düşman" olarak davranılmasına ve savaşın Pearl Harbor'a Japon saldırısıyla başlamasına rağmen Mailer'ın* kitabındaki asker­ler şöyle konuşur: "Bu Allahın belası Japonlara karşı elimde ne var? Bu Allahın belası ormanı ellerinde tutup tutmamalarını umur­ sadığımı mı sanıyorsun?" Diyalog, kendi üstlerine karşı gerçekten derin bir nefretin ifadesiyle devam eder. Bromfield aynı durumu daha da kayıtsız bir tonla resmeder. Stefan Heym'in** romanında tek tük ateşli savaşçılar varsa da bunun tek nedeni demokrasiyi yaymak için haçlı seferine -safça- inanmalarıdır
* Çıplak ve Ölü ** HaçlılarKitabı okudu
·
51 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.