Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Varolma süreci ile birlikte, karşı karşıya kaldığımız ve her an iç içe yaşamak mecburiyetinde olduğumuz ölüm, yaşam kadar gerçek ve günceldir.Defin çeşitlerinin belirlenmesinde en önemli etkileyici, bu toplumların ölü ve ölüm olgusunu ele alış tarzlarıdır.İslamiyet öncesi Türk kültür tarihinde, defin merasimlerinde karşılaştığımız uygulama farklılıkları, binlerce yıllık bir kültür birikiminin ürünüdür. Hun, Göktürk, Uygur gibi eski Türk topluluklarında, umumiyetle öldükten sonra, bu dünyadakine benzer bir hayata devam edebileceklerine ve ölümün kaçınılmaz bir gereklilik olduğuna dair inanç kültü son derece kuvvetliydi. “ Anlaşıldığı kadarıyla ölüm mukadder olarak karşılanmakta ve kurulu olan düzenin gereği olarak algılanmaktadır. Bu nedenle, gök- yer dikotomisiyle ilişkili olan ve doğal karşılanan ölümle ilgili olarak eski Türkler şan kazanmadan ya da savaşmadan ölmeyi küçüklük sayıyorlardı. Öte yandan savaşta da iyi güçleri temsilen galip olunmalıydı. Çünkü savaşta öldürülen önemli düşmanların ruhları öteki dünyada hizmetkar olarak kullanılmak üzere balbal haline getiriliyordu.” (Çoruhlu) Eski Türklerde, kaçınılmaz bir sonun başlangıcı olarak algılanan ölüm, bir anlamda ölümden sonraki yazgının gerçekleşmesi açısından da bir gereklilikti. “ Eski Türkçe’de, öldü demek için şu deyim çok sık kullanılır: Kergek boldi gerekenle bulustu"(Roux) Eski Türkler ölümü, ruhun bedeni terk etmesi şeklinde ele almakta, bedenden ayrılan ruhun, dünya hayatında sergilediği tutum ve davranışlar doğrultusunda, ya Tanrı katına ya da yer altı dünyasına doğru yöneldiğini inanmaktadırlar. “Ölüm Göktürkler’de uça barmak yani uçarak gitme sözü ile söylenir. Onlar ruhun uçup Tanrı katına gittiğine inanırlardı. Bir de Tanrının takdiri vardı… Göktürkler’e göre kişioğlu hep ölümlü türemiş idi. Bunun için Tanrı yaşar, insan da ölürdü.” Ruhun bedenden uzaklaşması ve göğe doğru yükselmesi, bugünkü anlamıyla tam olarak cennet cehennem fikrini karşılıyor olmasa da, ölümden sonraki hayatın varlığına yönelik inançları sergilemesi yönüyle dikkate değerdir. Bu durum, defin merasimlerinde görülen uygulama farklılıklarını ortaya çıkaran en önemli sebeplerden biridir. Eski Türklerde ölüm anlayışı ve ölümden sonraki yazgıya ilişkin çeşitli inanç kültlerine ilaveten, defin şekillerinin belirlenmesinde, başka nedenler de bulunmaktadır. Bu nedenleri şu alt başlıklar altında sıralamak mümkün: -ölüm sekli ve sebebi -gerceklestigi yer ve zaman -ölen kisinin toplumda statüsü ve vasiyeti eski Türk toplumlarında tespit edilebilen defin şekillerini üç genel başlık halinde vermek mümkündür: - cesedin topraga gömülmesi - cesedin yakilmasi - cesedin teshir edilmesi veya terki Kırgızlar’ın Manas Destanı’ndan Han Köketay ‘ın ölüm merasimi törenine dikkat çekmek istiyorum: “ Ey benim ulusum, gözlerim yumulduğu zaman, vücudumu kımızla yıkayınız, sonra etimi kılıçla kemiklerimden sıyırınız. Kemiklerime zırhımı giydiriniz, deri ile sarınız. Ak kefenimi başımın altına bırakınız, başımı doğuya yöneltiniz. Kızıl çuhayı kızıl deveye, kara kadifeyi kara deveye yükleyiniz. Kırk deve yüklü kervan ile benim mezarıma geliniz. Defin törenine gelen kadınlara çuhayı parçalayıp dağıtınız. Kervanbaşı kara sert keçi yağları karıştırıp, türbenin tuğlalarını hazırlasın. Dört yolun ağzındaki türbem mavi göğe benzer mavi kubbeli, aya benzer bir yapı olsun.” Yapılması vasiyet edilen kurgan, yeryüzüne ve gökyüzüne ait unsurların bir arada bulunduğu, adeta evrenin küçük bir modeli veya bir mikrokozmosu olarak tasarlanmıştır. Ruh göklere yükseldiği zaman, ceset değişik şekillerde olmak üzere toprağa gömülmektedir. Çünkü insan toprak ve sudan yaratıldığı için böyle bir gömülme biçimi uygun görülmektedir. Defnin şekli ne olursa olsun, amaç ölenin ruhunu rahat ve huzurlu bir şekilde, yeni hayatına ulaştırabilme, geride kalanları ölünün ve ölüm ruhlarının sebep olduğu çeşitli olumsuzluklardan uzak tutma veya atalar ruhunun koruyucu gücünü, yapılan törensel etkinliklerle temin etmeyi sağlamaya yöneliktir. Ölüsüyle, dirisiyle bütüncül bir hayatı benimsemiş olan bu toplulukların defin merasimlerindeki renklilik Çoruhlu,Yaşar, (2002) Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yay. Roux, J. Paul, ( 1999 ) Altay Türklerinde Ölüm, çev Aykut Kazancıgil, Kabalcı Yay. İnan, Abdulkadir, ( 1992 ) Manas Destanı, M.E.B Yay. Durmuş, İlhami, ( 2004 ) İskitlerde Ölü Gömme Geleneği,
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.